Derslerde gördüğümüz iktisadın gerçek hayatta bir karşılığı yok
"Şu an yaşadığımız ekonomik sıkıntının temel sebebinin, toplamda ülkenin her noktasının hukuk, politika, üretim vs. dışa bağımlılığı olduğunu düşünüyorum.”
Görsel: Pixabay
Deniz GÖKMEN
Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi
Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencileri arkadaşlarımızla döviz kurundaki dalgalanmalar, hükümetin ekonomi politikaları, krizin hayatımızı nasıl etkilediği, muhalefetin ekonomik vaatleri ve bu krizden nasıl kurtulabileceğimize dair sohbet ettik.
MİLLET İTTİFAKI FARKLI BİR EKONOMİ PLANI KOYMUYOR
İşletme Bölümü Öğrencisi
2002 sonrasında dışarıya bağımlı bir ülke durumuna getirildiğimiz için, döviz kurundaki dalgalanmalar hayatımızı büyük ölçüde etkiliyor. Neredeyse tüm üretim ve ihracat noktalarımız yurt dışı sermayesiyle bağlantılı olduğu için her şey otomatik olarak döviz kuru üzerinden tüm hayatımıza yansıyor. Hükümetin bu konudaki ekonomi politikaları önceki hükümetlerin politikalarıyla aralarında çok fark olmayan politikalar oldu. Türkiye NATO’ya girdiğinden itibaren dışarı bağımlı bir hükümet sistemi var. 2002’den itibaren bunların yansımasını gördük. Bence şu an için hükümetin uyguladığı ekonomi politikasıyla döviz kurunun yükselmesinin önü açılarak yurt dışına satacağımız malların fiyatının yükseltilmesi hedefleniyor. Bunu yaparken de bir yandan halkın cebine giren miktarın azalışına sebep oluyor ve alım gücü gittikçe düşüyor. Millet İttifakı’nın vaatlerinin aslında AKP’den farklı bir ekonomik plan koyduğunu düşünmüyorum. Dış sermayeye bağımlı ve davet edecek şekilde ekonomik plan hazırlıyorlar. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarının direkt olarak sermayeye bağlılığını gösterdiğini düşünüyorum. Şu an yaşadığımız ekonomik sıkıntının temel sebebinin, toplamda ülkenin her noktasının hukuk, politika, üretim vs. dışa bağımlılığı olduğunu düşünüyorum. Bu bağımlılıkta NATO ve AB süreçlerinin önemli rol oynadığını düşünüyorum. Sadece AKP hükümetinin yarattığı sorunlar olarak değil 1938’den itibaren temelleri atılan bağımlılık politikalarının bir sonucu olarak değerlendirmek daha doğru olur diye düşünüyorum. Üretimde özel sermayenin teşvik edilmesi ve kamunun elinden alınması bu sorunları temel sebepleri arasında yatıyor. Okulumuzda anlatılan İktisat dersler daha çok özel sektör övgüsü ve şu anki sistemin nasıl olması gerektiği anlatısı üzerinden işleniyor. Gördüğümüz dersler AKP’nin doğru bir politika yürüttüğünü ve tamamen liberal bir politika yürüttüğünü anlatıyor. Bu sorunlardan kurtulmamız için, kamucu-devletçi politikalar benimsenmeli, özel sermaye kısıtlanmalı veya kamulaştırılmalı böylece ülke sermayesi bir grup sermayedardan kurtarılmalı. İşçi-emekçi sınıfın üzerindeki baskı azaltılarak yerli üretim teşviki yapılabilir. Toprak reformu yapılmalı, büyük toprak sahiplerinin kamulaştırılmalı ve çiftçilere dağıtılmalı ve tarımsal üretim devam etmelidir. Yurtdışına satılan fabrikalarımızı kamulaştırarak dış sermaye bağlılığından kurtularak yerli üretime geçebiliriz.
EKONOMİK SIKINTININ TEMEL SEBEBİ DÖVİZ POLİTİKASI
Çalışma Ekonomisi öğrencisi Burak DİBEKLİ
Döviz kurunun sürekli dalgalanması ve genel olarak yükselmesi hayatımızı büyük ölçüde etkiliyor. Birçok ürünü alırken zorluk çekiyorum artık. Eskiye göre alım gücümüz gittikçe düştüğü için maddi sıkıntı yaşıyorum sürekli. Hükümetin ekonomi politikalarını başarısız buluyorum çünkü yaptıkları her hamlede dolar ve euro daha da yükseliyor. Muhalefetin ekonomi vaatlerini ve planlarını, mevcut ekonomik planlarla karşılaştırdığımda daha mantıklı buluyorum. Çektiğimiz ekonomik sıkıntının temel sebebi, döviz kurundaki artış bence. Döviz kuru her arttığında alım gücümüz düşüyor ve fiyatlar yükseliyor. Uygulanan ekonomi politikaları ve bu politikaların sonuçları, bize anlatılan iktisat derslerinde bazı noktalarda uyuşsa da, pratikte bu sonuçlar anlatılanlardan daha farklı şekilde karşımıza çıkıyor.
TÜİK’İN RAKAMLARI DERSLERDE GÖRDÜĞÜMÜZ İKTİSATLA ÖRTÜŞMÜYOR
Çalışma Ekonomisi öğrencisi Doğukan
Döviz kuru her geçen gün artıyor ya da düşüyor. Bir istikrarı yıllardır yok zaten. Toplamda bu kadar artması bizim hayatımızı ekonomik anlamda kötü etkiledi. Alım gücüm gittikçe düştü. Benim önceki senelerde yarı fiyatına yapabildiğim/alabildiğim her aktivite ve ürünün fiyatı iki katına çıktı. Hükümetin faiz politikaları bir ölçüde etki etse de çok düşük miktarda düşüş oluyor dövizde. Bu politikalar bizi bir yanıyla giderek yoksullaştırıyor. Fiyatlar gittikçe artıyor ve ücretlerde döviz bazında düşüş oluyor. Enflasyon aldı başını gidiyor, TÜİK’in açıkladığı rakamlar bizim okulda gördüğümüz iktisat dersiyle bile örtüşmüyor. Muhalefetin ekonomik vaatlerini açıkçası iktidarın politikalarına göre daha mantıklı buluyorum. Ama onun da kesin bir çözüm olacağını düşünmüyorum. Muhalefeti desteklememin sebebi hükümetin değişmesindeki en güçlü aday olarak görmem. Bizim okulda gördüğümüz iktisat derslerinde hükümetin politikalarıyla aynı şeyleri görüyoruz. Faizin düşürülmesi ve yatırım teşviki, bu politikalar bize hizmet edecekmiş gibi anlatılsa da hayatımıza yansımasında tam tersine bizi daha da yoksullaştırdığını görüyoruz. Bu ekonomi politikalarının doğrulayıcısı gibi dersler görüyoruz. Sosyal politika dersimizde kazanılan bütün hakları sanki devlet eliyle verilmiş “sosyal devlet anlayışının” nimetleriymiş gibi görüyoruz. Bu krizden çıkmanın yolunu bilmiyorum ama, bu şekilde dışarıya bağlılığımız devam ederse, kendi üretimimizi yapamazsak ve hak ve özgürlüklerimiz aynı kısıtlamalarla ilerlerse hiçbir şekilde ekonomimizin düzeleceğini düşünmüyorum.