ODTÜ Emek Gençliğinden panel: Türkiye ekonomisi nereye gidiyor ve ne yapmalı?
ODTÜ’de Emek Gençliği “Türkiye Ekonomisi Nereye Gidiyor ve Ne Yapmalı” isimli panel gerçekleştirdi. Panele Prof. Dr. Erol Taymaz ve Evrensel yazarı Bülent Falakaoğlu konuşmacı olarak katıldı.
ODTÜ'de panel | Fotoğraf: Evrensel
ODTÜ İİBF Emek Gençliği, İktisat Bölümü hocası Prof. Dr. Erol Taymaz ve Evrensel yazarı Bülent Falakaoğlu’nun katılımıyla “Türkiye Ekonomisi Nereye Gidiyor ve Ne Yapmalı” isimli panel gerçekleştirdi. Artı değer sömürüsünün artmasının ve ucuz emek talebinde yaşanan artışla artık bir ODTÜ mezununun iş bulma olanaklarının kısıtlandığını belirten Falakaoğlu, “sermayenin karşısına toplumsal güçleri koymak gerekiyor. Örgütlenme ve sendikalaşmanın tek çıkış yolumuz olacağı gerçeğinden yola çıkarak örgütlü mücadelenin bu nedenle çok önemli” dedi.
ODTÜ İktisat Bölümü hocası Prof. Dr. Erol Taymaz’ın ve Evrensel yazarı Bülent Falakaoğlu’nun katılımıyla gerçekleşen panelde Taymaz, Türkiye’nin kapitalist bir ekonomiye sahip olduğunu ve kapitalist ekonomileri anlayabilmek için sermaye birikimi sürecine bakmanın gerekliliğini vurguladı. Türkiye’nin sermaye birikim sürecinde bir aksaklığının olduğunu söyleyen Taymaz, “Mevcut ekonomik krizin de aslında buradan kaynaklanıyor. Krizler aslında kapitalist ekonomilerin temel koşulu. Oluşan krizin etkileri ise daima toplumun bir kesimine yıkılmaktadır. 90’lı yılların çok yüksek enflasyon rakamlarıyla sürdürülemez bir dönemdi.2001 kriziyle artık ekonomi programının değiştirildi. Yeni ekonomi programı yabancı ülkelerden gelen sermaye kaynaklarına dayalı ve büyüme de bu şekilde sağlandı. İnşaat ve tekstil sektörleri bu dönemde gelişen sektörler olarak öne çıktı. Böyle bir büyüme sürdürülebilir değil. 2009 yılında yaşanan dünyadaki ekonomik kriz bu sürdürülemez ekonomik büyümenin sonun başlangıcı olarak görüyorum” dedi.
“KRİZDEN ÇIKILIR AMA FATURASI TOPLUMA YIKILIR”
Zamanla büyüyen yoksullaşmaya karşı hükümetin çözüm arayışının bu zamana kadar kamu kaynakları kullanımıyla düşük faizli kredi vermek olduğunu söyleyen Taymaz, “Ucuz iş gücüne dayalı bir ülke konumundayız ve bu duruma karşı parti programların hiçbirinde bir öneri bulunuyor. Sendikalaşma oranında sürekli bir düşüş yaşanıyor ve yaşanılan krizler; gelişmiş, gelişmekte veya az gelişmiş farketmek sizin bütün ülkelerde yaşanıyor. Krizden her zaman çıkılır ama bu krizlerin faturası da topluma yıkılır” dedi
Taymaz’ın ardından söz alan Falakaoğlu, panelde konuşulanların sınıflardan bağımsız birer olgu olmadığını belirterek, “Erdoğan tarafından alınan faiz indirimi politikası ve vadeli hesaplara verilen döviz garantisiyle oluşan dolaylı faiz arttırımı kararı bir ‘çılgınlıktan’ mı ibarettir?’’ Birileri için bu para politikalarının son derece akılcı. Sermaye birikimi bütün burjuvazinin -kimi durumlar hariç- üzerinde ortaklaşarak değil de; daha çok çatışmaların bir ürünü olarak gerçekleşir. Çılgınlık gibi gözüken şey aslında sermaye sınıfı içerisindeki bir kliğin arzusudur. Doğru ekonomik politika olarak gözüken de yine aynı zamanda sınıfsaldır ve burjuvazi içerisindeki bir başka kliğin benimsediği ekonomik politikadır” dedi.
“TEK ÇIKIŞ YOLU ÖRGÜTLÜ MÜCADELE”
Bu yaşadığımız dönemde, faiz arttırımdan yana olan sermaye temsilcisi grubu TUSİAD ile faiz indirimi isteyen sermaye temsilcisi grubu MÜSİAD’ın çıkarlarının çatıştığı dönem.2001-2013 arasında arasındaki dönemde dışarıdan gelen kaynaklarla sermaye çatışmaları engellenmişti. İktidara yakın orta sermaye grupları da devlet kaynaklarıyla beslendi. Bu dönemde aynı zamanda emekçilere sağlanan düşük faizli krediler, yoksulluk yardımları ve sigortasız sağlık uygulamalarıyla emekçilerin de memnun edildi. Öte yandan, yine bu dönemde olabildiğince artı değer maksimizasyonu amaçlandı yani taşeron işçiliğin arttı, sendikalaşma dibe vurduğu ve işsizlik büyümenin en fazla olduğu dönemde bile yüzde 10’un altına düşmedi. 2013’den itibaren ülkemizde sermaye akışının gelmedi, tersine ülkemizden öz sermaye çıkışlarının oldu ve dolayısıyla sistemi sürdürebilir kılmak için, hükümet tarafından; mega projeler ortaya atıldı. Sınır dışı harekatlarla bazı emperyal hayaller peşinde koşuldu. 2017 referandumu öncesinde 250 milyar TL’lik kamu fonu dağıtıldı ve kamu gelirleri yardımıyla pandemi döneminde düşük faizli gelirler sağlanmış oldu. Bütün bu yapılanların geçici refah sağladı fakat kriz derinleşti. Oluşan fatura ise işçi ve emekçi halka yıkıldı. Artı-değer sömürüsünün artması ve ucuz emek talebinde yaşanan artışla artık bir ODTÜ mezununun iş bulma olanaklarının kısıtlandığı şu dönemde, sermayenin karşısına toplumsal güçleri koymak gerekiyor. Örgütlenme ve sendikalaşmanın tek çıkış yolumuz olacağı gerçeğinden yola çıkarak örgütlü mücadelenin bu nedenle çok önemli” dedi. (Ankara/EVRENSEL)