Yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmakta…
Avukat Tugay Bek, polis tarafından öldürülen Ali el Hemdan davasını ve son dönemde artan mülteci cinayetlerini yazdı.
Av. Tugay BEK
Mültecilere yönelik şiddet, kimi zaman kitlesel öfke patlamaları ve linç girişimleri boyutuna ulaşırken, ülkenin dört bir yanından dehşet verici şiddet haberleri artarak gelmeye devam ediyor. Suriye iç savaşından kaçıp ailesi ile birlikte ülkemize sığınan henüz 17 yaşındaki Ali el Hemdan’ın ölümü, Yusuf Hayaloğlu’nun yazıp Ahmet Kaya’nın besteleyip seslendirdiği “Başım Belada” şiirindeki şu mısraları anımsatıyor:
…
Yasal mermisiyle
bir komiser yaklaşmakta
…
Başım belada!
Üzerime kan sıçramış doğarken
Uykularım yarıda kalmış
Başım belada!
Senelerce kuralsız yaşamışım
Nere gitsem çaresi yok
Ali el Hemdan, 27 Nisan 2020’de kovid 19 tedbirleri kapsamında ilan edilen kısıtlamaları denetlemek için görevlendirilmiş polis tarafından vurularak öldürülmüştü. “Dur ihtarına uymadığı için peşinden koştum. Ayağım sendeledi. Düşünce elimdeki silah patladı.” şeklinde beyanda bulunan polisin savunmaları görüntü kayıtlarının ortaya çıkması ile birlikte suya düştü. Ali el Hemdan’ın katili Polis Memuru Fatih Karaca, ifadesini, havaya ateş etmek isterken silahım aniden ateş aldı şeklinde değiştirmek durumunda kaldı.
SEMTİNE, SINIFINA VE MİLLİYETİNE GÖRE YASA
Yargılamada sanık Polis Memuru Fatih Karaca ve tanık olarak beyanı alınan “silah arkadaşı” cinayetin gerçekleştiği bölgenin “Güvenli olmaması” nedeni ile silahlarının namlusunda mermi ve emniyetinin açık bir şekilde görev yaptıkları, şeklinde beyanda bulunmuştu. Polisler, yoksulların, kente sonradan gelen Kürtlerin ve Suriyelilerin yoğunluklu yaşadığı Güney Adana semtlerinde silahını ateşlemeye hazır bir şekilde görev yaparken, görece orta ve üste gelir gruplarının, “beyaz Türklerin” yaşadığı Kuzey Adana’da ise buna ihtiyaç duymadıklarını itiraf etmiş oldular. Ali el Hemdan davası, herkes için eşit bir şekilde uygulanması beklenen, polisin hangi şart ve koşullarda silahını nasıl kullanacağını düzenleyen kanunların, görev yapılan semte göre farklı yorumlandığını göstermiş oldu.
YARGIDA BİR İLK
2007-2020 yılları arası 406 insanı “Dur ihtarına uymadığı” gerekçesi ile öldüren polisler hakkında açılan davaların büyük çoğunluğu beraatle sonuçlanmış ya da sanık polisler hakkında, taksirle insan öldürmek suçundan çok az bir ceza verilmişti. Ali el Hemdan’ı öldürmekten yargılanan polis memurunun kasten insan öldürmekten ceza almış olması, yargı tarihimiz açısından bir ilktir. Nasıl olsa cezasız kalındığı düşüncesi ile silahına davranmaktan çekinmeyen polislerin, bu kararla birlikte ateş etmeden önce artık iki defa düşünmek durumunda kalacaklarını umut ediyoruz.
IRKÇI POLİSLER YALNIZCA ABD’DE Mİ VAR?
Mahkeme, suçun kasten işlendiğini tespit etti. Ancak katilin saiki, yani suçun işlenme amacını tartışmadı. Kaza sonucu Ali el Hemdan’ı öldürmediği kesin olan polisin, kasten bilerek, isteyerek, hedef alarak bu cinayeti işlemesindeki neden neydi?
ABD’de de siyahi bir Afro-Amerikalı’nın, polis tarafından benzer şekilde öldürülmesi, bizde ve tüm dünyada polisin “ırkçı cinayeti” olarak tanımlanmakta hiç kimse tereddüt etmez. Ancak, Türkiye’de, polisin ırkçı, nefret suçu işlemiş olması ihtimali, ısrarla göz ardı edilir. Irkçılık ve yabancı düşmanlığının, “Batı medeniyetine özgü bir hastalık” olduğu ileri sürülür. Oysa Polis Memuru Fatih Karaca, kaçmayan, ellerini havaya kaldırmış, herhangi bir suça karışmamış, kendisine ateş etmemesi için yalvaran Ali el Hemdan’ın gözlerinin içine bakarak, nişan aldı ve kalbinden vurarak öldürdü.
Konuşulmak istenmeyen, inkar edilen, “resmi söylemi” tartışır hale getirecek olan, Ali el Hemdan’ın ırkçı, yabancı düşmanı bir cinayete kurban gittiğidir. Toplumun birçok kesimine sirayet etmiş olan “Suriyeli düşmanlığından” polisler de payına düşeni almaktadır. Cinayet sanığı Fatih Karaca, kimsenin görmediği ıssız bir sokakta, polisten kaçan Suriyelinin öldürülmesini hesabının, nasıl olsa kimse tarafından sorulmayacağını hesap ederek bu suçu işlemişti.
ALİ’NİN HAKKINI KİM SAVUNDU?
Suriye’li Ali el Hemdan’ın polis tarafından öldürülmesinden iki gün sonra Tayyip Erdoğan, kameralar önünde telefonla aradığı acılı babaya “Ali bizim de evladımızdır, onun hakkını hukukunu koruma noktasında hiç şüpheniz olmasın” demiş, bir tür kan parası, sus payı olarak, Ali el Hemdan’ın 20 kişilik ailesinin tamamının vatandaşlığa geçirilmesi ve istihdam sağlanması için talimat vermişti. Yargılama boyunca, vali ve emniyet müdürü katil polisi korumak için “organize” bir faaliyet içerisine girdiler. Ali el Hemdan’ın polisten kaçarken kaza kurşunu ile öldürüldüğü yönünde basına haber yaptırdılar. Adana Kriminal Polis Laboratuvarı, Ali el Hemdan’ın kaza kuruşu ile öldüğüne mahkemeleri ikna etmek için, sahte raporlar düzenledi. Katilleri korumak için “teşkilat dayanışması” içinde birlikte hareket eden Valilik ve emniyet bürokrasisi hakkında cezai ve idari hiçbir müeyyide uygulanmadı. Mülkiye müfettişlerinin, tüm bu sorumlular hakkında hazırlamış olduğu raporlar, cumhuriyet savcıları tarafından görmezden gelindi. Avukatlar tarafından yapılan suç duyuruları hakkında işleme koymama kararları verildi. Yargı süreci boyunca, “muktedirin” emrindeki bürokrasi, katil polis memurunu “Ak-lamaya” çalışırken, iktidarın bitirmeye bölüp parçalamaya çalıştığı barolar, kriminalize edilmek istenen insan hakları savunucusu avukatlar ve hukuk örgütleri Ali el Hemdan’ın hakkını hukukunu savundu. Ali el Hemdan için verilen hukuk mücadelesi ve sonucundaki umut verici mahkeme kararı, eşitlik, kardeşlik, barış ve adalete susamış Suriyeli ve Türkiyelilerin, ortak bir duyguda birleşmesine vesile oldu.
Evrensel'i Takip Et