Çocuklar komşuda yurttaşlar kuyrukta
İstanbul'da ucuz ekmek kuyrukları gün geçtikçe uzuyor. Kadınlar ucuz ekmek sırası beklerken çocuklarını komşuya emanet ediyor.
Fotoğraf: Meltem Akyol | Evrensel
Meltem AKYOL
İstanbul
“Ekmek bile çok olmuş fakire.”
“Emekli modu vardı eskiden, en düşükte yakılmaya denirdi. Şimdi bütün memleketi emekli moduna kilitlediler.”
“Kuyruk yok diyorlar, tuzu kurular der tabi. Emekli nasıl geçinir, vatandaş ne yer soran yok. Utanmıyorlar da…”
“Ekmekten kısın diyorlar, anam biz her şeyden kıstık, etten önce, sonra tavuktan… Derken işte her şeyden… Ekmek yiyoruz. Anam fakire diyet ne…”
“Çek çek bu ayıbı çek de paylaş…”
Halk ekmek kuyrukları da ‘Aslında kuyruk yok’ açıklamaları da devam ediyor. Bu sözler de Fatih ve Küçükçekmece’de halk ekmek kuyruklarından. Her iki ilçede kuyrukta ekmek bekledik, sonra çıkıp esnafla konuştuk. Öyle derin ekonomik analizlere gerek yok, sokak her şeyi anlatıyor: Vatandaşın alım gücü her geçen gün düşüyor. İnsanlar yanı başındaki bakkaldan ekmek alamıyor. Halk ekmek kuyrukları uzuyor, doğal gazı kısıp battaniye altında ısınmaya çalışanların sayısı çoğalıyor. Buyurun memleketten ekonomi manzaralarına:
Önce Küçükçekmece’de bir halk ekmek büfesinde kuyruktayız. Yol kenarında hemen, araçlar geçiyor yanımızdan… Ekmek bekliyoruz, 13.00’te gelmesi gereken ekmek 13.45 oldu daha gelmedi. Sıranın başına geçip büfeye nedenini soruyorum, ‘yoğunluk’tan diyor ve ekliyor: “Sürekli daha fazla istiyoruz. Zamdan sonra iyice arttı talep. Fırında ekmek 3 lira, burada 1.25. Eee fiyat arttıkça kuyruk da artıyor.” Devam ediyor anlatmaya: “Günde 3 kere geliyor, sabah 07.00, 11.00 ve 13.00. Ama yetmiyor. İnsanlar başka bir şey alamadığı için ekmeğe yükleniyordu, ekmeğe de zam gelince de… 35 kasa gelecek şimdi mesela, yetmez o da…”
"EKMEK BİLE ÇOK OLMUŞ FAKİRE…"
Kuyruğa geçip beklemeye başlıyoruz. Ağırlıklı kadınlar var, bir de emekliler. Kuyruğa her gelen en arkada olduğunu kısa süre sonra unutuyor, arkaya sürekli yenileri ekleniyor çünkü.
Derken ekmek arabası görünüyor. Seviniyoruz, hava buz çünkü. Sonra göz göze geliyoruz bir kadınla, neye sevindiğimize hayıflanıyoruz. Ve sohbet başlıyor. Öncelikli gündem zam. ‘Halk ekmeğe ne zaman zam gelir acaba’ sorusu herkesin dilinde. Un fiyatları malum, dolarla yarışır, üstelik düşmüyor da. Biz konuşurken yenileri ekleniyor sohbete. Kadınlardan biri eskiden un alıp evde de yaptıklarını anlatıyor, “Artık o da imkansız” diye de ekleyerek… Bir diğeri sürdürüyor: “Kilosunu 4 liraya alıyorduk, 10 lira olmuş. Ekmek bile çok olmuş fakire…” Diğeri “Abartıyorsun” diye itiraz edince hemen açıp bakıyoruz: Çeşit çeşit un var; 340 ile 699 arasında değişiyor 50 kiloluk çuvalın fiyatı. Aslında daha fazlasına da var da. Biz üst limit olarak 700 lira belirledik… Biz un fiyatlarından bahsederken kuyruğa yenileri ekleniyor. Gelenlerin bazıları şaşkın, onların halk ekmek kuyruklarına yeni eklendiğini anlıyoruz, tecrübeliler şaşırmıyor çünkü. Hatta komşularla sıra yapanlar var. Bir gün biri öbür gün diğeri… Çocukları da birbirine emanet ediyorlar, hava soğuk malum. Onlarla gelinmiyor. Sohbet ilerledikçe birbirimizin isimlerini öğreniyoruz… Gazeteci olduğumu söylemiyorum, o nedenle isimlerini değiştirerek aktarıyorum buraya…
"ELİMİZ BOŞ DÖNÜYORUZ MARKETTEN…"
Hemen önümüzdeki Musa amca emekli, biz konuşunca o da ekleniyor sohbete: “Yağ kuyrukları, tüp kuyrukları diyorlardı al sana işte… 20 senedir onlar var, millete bir şey demesinler. Şimdi yok dış güçler yok bilmem ne…” O sözlerini bitirirken önündeki kadından “Helal olmasın” sözü çıkıyor. Başka da bir şey demiyor… Musa amca anlatmaya devam ediyor: “Zam zam ne yapacağız biz? Markete bu hafta gidiyorum, bakıyorum fiyatlara, pahalı. Gideyim de haftaya gelirim diyorum. Bir sonraki hafta daha fazla… Hep elimiz boş dönüyoruz… Senelerce çalıştık emekli olduk, şimdi… Bak buradayız daha ne diyeyim.”
EMEKLİ MODU DA OLMUYOR ARTIK
Tabii zamları konuşup doğal gazı es geçmek olmaz. Havalar o kadar soğudu ki. İliklerimize kadar donuyoruz. Kadınlar birer birer konuşuyor: “Doğal gaz ya açılmıyor ya da en düşükte…” Valla biz gece de kapatıyoruz…” “Sabah çocuklar gelene kadar hiç açmıyorum, sonra işte… Yorgan-battaniye altında geçecek kış.” Musa amca ekliyor yine: “Emekli modu vardı eskiden, en düşükte yakılmaya denirdi. Şimdi bütün memleketi emekli moduna kilitlediler de o da olmuyor artık…”
EKMEK KUYRUĞUNDA "EKONOMİ PROGRAMI"
Değme ekonomi programlarına taş çıkarır kuyruk sohbetleri. Ekonomi iyiye gidecek diyenlere soruyor kuyruktaki kadınlardan biri: “Yumurta kaç para biliyor musun, onu bile alamıyoruz, gelmişiz ekmek kuyruğuna. Hâlâ ekonomi iyi diyorlar… Bak buradan aldığım ekmeğin içi hamur gibi oluyor, çocuklar içini çıkarıyor ya, o içini atmıyorum, buzluğa koyuyorum ne olur ne olmaz lazım olur... Daha kimse bana ekonomi iyi demesin.”
Biri “Büfe sayıları yetersiz, burada iki tane var. Daha da açılması lazım. Ondan kuyruk” diyor, bir diğeri sorumlunun fiyatları yükselten fırsatçılar olduğunu ekliyor. Yeni bir sohbet başlıyor sonra… “Tamam fırsatçılar var da, buralara nasıl geldik?” diyor Leyla. Anlatıyor: “Meyveye hasret kaldık, patates bile ya, patates. Harcadığını çıkaramıyor, eken kazanamıyor… Her şeyi dışarıdan alır, kendi çiftçine kazandırmazsan böyle olur. 1 aldığın oldu 15… Fırsatçılar da var. Oraya gelene kadar… Enflasyon yüzde 20 mi şimdi, yağ herkesin kanayan yarası… Kapağını açmaya korkuyoruz. Allah’ım ne hale geldik, zeytinyağı alamıyoruz diyorduk şimdi ayçiçeği yağı alamıyoruz.”
Az önce fırsatçılar var diyen Ayşe abla ekliyor: “Doğru… Çiftçi üretiyor da üretemiyor artık ki. Bakıyorsun domates tarlada kalmış, kardeşimin komşusunun tarlası var, tarlada kalmış ben gittim 4 bidon salça yaptım, satıyorum işte. Toplayamıyor ki, işte eleman tutsa onu karşılayamıyor, biz de yiyemiyoruz o da yiyemiyor.”
ÇEK ÇEK, AHABER’E GÖNDER, ERDOĞAN’A GÖNDER…
Geçenler fotoğraf çekiyor, videoya alıyor… Kuyruktan “Çek çek bu ayıbı çek de paylaş” sesleri yükseliyor. Hemen arkamdaki kadın, “TRT haberi çağırın, Ahaber’i çağırın…” diyor.
Ben de çekeyim diyorum, geçiyorum en arkaya. Bazıları arkadan bile fotoğrafa girmek istemiyor. Olmaz bir şey diyorum, “Akrabalar görür, görmesin…” Başka söz istemiyor söyledikleri. Kenara çekilenlerden biri de Safiye… Temizliği bitirip koştur koştur gelmiş. “Dün bu kadar kuyruk yoktu, çocuklar gelecek. Terli terli geldim, hasta olmasak bari…” diyor. O soruyor bu kez, “Nereye göndereceksin çektiklerini?” Nereye göndereyim diyorum, “Erdoğan’a gönder Erdoğan’a. ‘Millet yalan söylüyor’ diyor, millet tokmuş yalan söylüyormuş. Bakalım biz yalan mı söylüyoruz doğru mu? Görsün bakalım niye bekliyormuşuz, ne bekliyormuşuz. Keyiften mi bu, ekmek 3 lira, 2 tane ekmek 6 lira. Şu kuyruğa bak, hepsi yalan mı söylüyor” diyor. Bir diğeri başlık atıyor, çek yaz: “90’lı yıllara döndük.”
Bu sözler hemen iktidarın hem de iktidar yanlısı kanalların söylemlerinin nasıl takip edildiğini de gösteriyor. Zira kuyruklar uzadıkça iktidardan gelen ‘Propaganda, doğru değil’ sözlerine her gün yenileri eklendi. Furyaya son olarak AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı katıldı. Bir televizyon programında “Evine ekmek götüremeyen kimse yok” dedi, sunucu “Halk ekmek kuyrukları var” deyince de ekledi: “O kuyruklar film çekmek, fotoğraf çekmek için oluşturuluyor.” Hatta Ahaber kuyruktakilere mikrofon uzattı, ‘kuyruk yok’ demek için. Ve elbette sorumlu olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesini de göstererek.
"ANAM FAKİRE DİYET NE, EKMEKTEN DE KISARSAK NE YAPACAĞIZ!"
Sohbet ilerliyor, bu kadar kadın olunca erkeklerden şikayetler, çocukların haylazlıkları… Gülüyoruz… Biz gülünce etraftan bakanlar oluyor, hemen kendini toparlıyor kadınlar “Gülüyoruz ağlanacak halimize, şimdi alıştırma dönemi” diyor Leyla.
Bize ekmek kalır mı sorusu dolanıyor, bir ara. 35 kasa geleceğini söylemişti büfeci, minik bir hesap yapıyoruz, kalacak gibi. Ama yine de bilemiyoruz, kuyruktan çıkanın elinde 8-9 ekmek… Laf atıyor kadınlar çok ekmek alanlara, bir tanesi giderken “Bir sonraki gün durum belli olmuyor ki, ne yapalım” diyor.
Kiralar, zamlar, asgari ücret, çarşı-pazar fiyatları… Hepsinden söz açılıyor… Ekmek kuyruğunda ekmeksiz diyet bile konuştuk. Ayla, “Ekmek yemeyelim, zayıflarız” diyor, Leyla ekliyor: “Ekmekten kısın diyorlar, anam biz her şeyden kıstık, etten önce, sonra tavuktan… Derken işte her şeyden… Ekmek yiyoruz. Anam fakire diyet ne, diyet yapmak istesen olmaz, ekmekten de kısarsak ne yapacağız…”
Kuyruk çoğunlukla kadın olunca mesele de kadın meselesine geliyor. Gündüz kuşağı programları umutsuzluğu da öfkeyi de arttırmış. Müge Anlı’dan Esra Erol’dan oraya gelen insanlardan söz açılıyor. Kadın cinayetleri, kadına dönük şiddet, çocuk istismarı… Kadınların sıtkı sıyrılmış… Leyla anlatıyor: “Valla canımıza tak etti, çocuklar, kadınlar… Her gün yenisi… Kadınların birlik olmasından başka şansımız yok. Yoksa bunlar bizi güçsüz görüp…” Derken sıra bize geliyor, giderken selamlaşıyoruz… “Güzel bekledik bugün” diyor, Ayla…
FATİH: TUZU KURULAR, UTANMIYORLAR DA...
Dolar kuru düştükten sonra bu kez Fatih Kocamustafapaşa’da bir kuyruktayız. Hava çok soğuk, kimsenin konuşası yok. Kuyruk uzadıkça homurtular artıyor. Etraftan biri “Bilerek uzatıyorlar” diyecek oluyor. Hemen önümde duran kadın sert bir bakış atıyor. Başka söze gerek yok. Canı burnunda zaten, söyleniyor: “Bu soğukta kim bilerek bekler. Tuzu kurular der tabii. Emekli nasıl geçinir, vatandaş ne yer soran yok. Utanmıyorlar da…”
Arkamda duran kadınla konuşuyoruz, çok uzatmak istemiyor: “Çarşı-pazara gidemiyoruz, marketten kartla. Pazarın olduğu günü bekliyoruz. Ekmeği buradan. Her şeyin hesabını yapıyoruz. Bir kuruşun. Milletin halini görsünler işte…”
Haberimizi hazırlarken Esenyurt’tan, Çağlayan’dan aynı görüntüler düşüyor. 21. yüzyılda yol kenarında uzayan ekmek kuyrukları… “Her şey yolunda” diyenlere yaşanan krizin, buhranın kalıcı resmini sunuyor bu kuyruklar... Oradan yapılan sohbetler ise vatandaşın canına tak ettiğini...
Halk ekmek kuyruğundan çıkıp temizlik malzemeleri satan esnafa gidiyoruz. Her zaman daha ucuza satar marketlerden. Oraya gelen bir genç, lokantada çalışıyor, temizlik malzemesi almaya gelmiş. “Dolar düştü de bizim payımıza gene aynı, fiyatlarda düşen yok, niye düşmüyor fiyatlar” diyor. Dükkana giren kadın anlatıyor, “Biz ne yapalım, yüksek fiyattan aldık, nasıl şimdi aldığımızdan daha ucuza satalım. İş bizde bitmiyor ki… Ama herkes bize soruyor…” Tam o sırada eşi toptancıdan geliyor, konuştuklarımızı duymuş gibi: “Bizim burada 19.5’e sattığımız mal için bana 22 lira fiyat çekiyor.”
Kedi maması satan dükkana giriyorum. Geçen ay kilosu 30 liraya satılan mama 45 lira. Fiyatlar uçmuş her şeyde… O da şikayet ediyor: “Mal alamıyoruz ki… Bugün aldığınız fiyatlar yarın değişiyor. Düşen yok tabii. Hep yukarı… İnsanlar sokak hayvanları için mama alırdı, onu en aza indiriyorlar… Zor, çok zor her şey.”
Sonra market… Herkesin dilinde aynı sorunlar… İhtiyaçların yarısını alıp eve koyuluyorum, yol uzun, hava soğuk… Bu kış zor geçecek…