Ekim gübresiz, tarla boş, çiftçi borçlu... Gıda krizi kapıda!
Çiftçi bu yıl tarlasına yüksek fiyat nedeniyle gübre atamadı, mazot alamadı, 3 milyon hektar ekim alanını terk etti.
Fotoğraf: Özgür Gültekin/Evrensel
Damla KIRMIZITAŞ
Ankara
Tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı üretim maliyetindeki artışın 7 kata kadar çıkması nedeniyle çiftçi bu yıl tarlasına gübre atamadı, mazot alamadı. Tarımda düşen verimlilik ve 3 milyon hektar ekim alanının terk edilmesi, hayat pahalılığının ardından şimdi de önümüzdeki aylarda raflar boş mu kalacak sorusunu getiriyor.
Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, eğer iktidar çiftçiyi borçlandırılmak yerine destekleme yoluna gitmezse gıda krizinin kapıda olduğu uyarısında bulundu.
Üreticinin girdi maliyetinin dolar kuruna bağlı olduğunu hatırlatan Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, “Hem bitkisel hem de hayvansal ürün bazında dolar kuru etkili oluyor. Örneğin üre gübresi 6 ay önce 1800 lirayken 17 bin liraya çıktı. Son bir yılda amonyum sülfatta yüzde 441, ürede yüzde 394 amonyum nitratta yüzde 373, dap gübresinde yüzde 259 artış oldu. 17 aya vurulduğunda artış yüzde 700’leri buluyor. Dolar kurunun artmasıyla biz bu artışlara şahit olduk” dedi.
KUR DÜŞTÜ FİYAT DÜŞMÜYOR NEDEN?
Şimdi dolar kurunun 11-12 liraya kadar gerilemesine rağmen fiyatların neden gerilemediğini ise Demirtaş süt örneği üzerinden şöyle özetledi: Gıda komitesi çiğ sütün fiyatını 1 Temmuz’dan 30 Aralık’a kadar, prim hariç 3.20 TL olarak belirledi. Süt paritesine göre çok düştü. Süt üreticisi işin içinden çıkamadı. Sonra yapılan toplantılarla çiğ süt fiyatı 4.70 TL oldu. Üretici de 4 lira 70 kuruştan süt veremiyor. Sahadan aldığımız bilgilere göre 4 lira civarında. Daha çiftçinin cebine girmeden raflardaki 10 lira olan süt 18 liraya dayandı. O zaman sormak gerekiyor, hem üretici hem de tüketici açısından raflardaki etiketler neden hâlâ aynı duruyor diye. Yansımadı kurun düşmesi. Bunun olabilmesi için ham maddenin düşük kurdan alınması, satılması gerekiyor. Şu an için böyle bir durum söz konusu gözükmüyor. Devlet denetim mekanizmasını acil çalıştırmak zorunda. Ne tüketici alabiliyor ne üretici kazanabiliyor”.
‘12 LİRA MAZOTLA ÜRETİM SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?’
Ayrıca gübreye gelen zammın da engellenemediğini belirten Demirtaş, “Çünkü özel sektörün eline bırakıldı. Eskiden çiftçiye ucuz tohumluk, fide, fidan temini yapan kurumlar vardı. Çiftçi bu sayede destekleniyordu. Şu an çiftçi zor durumda. Bu kriz ortamında hep yoksul kesime yükü bindirmemek gerekiyor. Özelleştirilen tüm tarımsal KİT’ler, tarım satış kooperatifleri; Türk Şeker, Marmarabirlik, FİSKOBİRLİK... Bunlar çok önemlilerdi. Üretici ürettiği ürünü pazarlamada sorun yaşamıyordu. Demokratik bağımsız kooperatiflerle bu işler aşılır. Şimdi yatçıya, katçıya dolaylı vergiyi kaldırıyorsunuz. Çiftçinin hakkı değil mi? 12 lira sınırındaki mazotla üretim sürdürülebilir mi? Çiftçi zarar ettiği işten imtina ediyor, artık yapamıyor” dedi.
ÇİFTÇİ BU YIL GÜBRE ATAMADI
Bu yıl çiftçilerin ekimde gübre atamadığına dikkat çeken Demirtaş, “Toprak tarihine göre gübre atılmasından yanayız ama çiftçi toprağında istediği kadar gübre kullanamadı. Neden? 3 tondan fazla buğday satarsanız ancak 1 ton gübre alabilirsiniz. Gelinen noktada gübreye yüzde 20-25 civarında indirim yapıldı. Ama bu yetmiyor; çünkü adı üstünde ekim ayında eken ekti. 2021-2022 sezonu için mayıs ayından itibaren hasat yapılacak ama gübreyi bulamadık. Ekim öncesi verilen gübre ve sonrası için verilen üst gübre var. 20 kg ekimle birlikte 2-3 ay sonra da üst gübre 40 kg gübre verilecek bir dekar araziye. 17 bin ton olan gübrede bu çiftçi bırakın mazotu, gübre maliyetinin yarısının üzerine çıkıyor. Gübreyi bulanlar gübrenin yarısını kullandı ya da gübre kullanmadan ekim yaptı. 2021 yılı için zor koşullara rağmen üretici üretimini yaptı, raflar boş kalmadı. Peki 2022 yılında ne olacak?” dedi.
3 MİLYON HEKTAR EKİM ALANI TERK EDİLDİ
Demirtaş önümüzdeki yıl neler yaşanacağını şöyle açıklıyor: Öncelikle kuraklık bitmedi ve1-2 yılda bitecek iş değil. Pandemi devam ediyor. Döviz kurunun yine aynı şekilde dengesiz olacağını öngörüyorum. Buna Hazine de dayanmaz. Baktığımızda ekim alanı da daraldı. 3 milyon hektar ekim alanı terk edildi, boş kaldı. Borcu borçla ödeyerek bu zamana geldiler ama üretim maliyetleri nedeniyle çiftçi artık para kazanamadığı için ekmiyor. Verim düşecek, rekolte düşecek.
"GIDA ENFLASYONUNDA ARTIŞ KITLIK DEMEK"
Gıdaya ulaşmada riskli bir döneme girildiği uyarısında bulunan Demirtaş, “Felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama perşembenin gelişi çarşambadan belli olur” dedi. Gübresiz ekimin verimli olmayacağı, ekim alanlarının azalması ve bunun sonucunda ürün azalmasıyla dışa bağımlılığın daha da artacağını söyledi.
Bu durumun yüksek fiyatlarla gıda krizine, belki de kıtlığa doğru riskli bir duruma yol açabileceğini belirten Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Yoksulun eti dediğimiz baklagiller; nohut, mercimek, fasulyede sıkıntı var. Hâlâ buğdaydan kaynaklı unda sıkıntı var. Gübrede indirim oldu ama üretici zaten ekebildiği şekilde ekmiş. Sadece bahar ekimi için yüzde 80’ini yapmış. Gıda enflasyonu durdurulamıyor. Çünkü üretim yetersiz. Yeterli olsa üretici kazanır, tüketici güvenilir gıda maddesine ulaşır. Gıda tedarik zincirinde zorluklar yaşanacak. Fiyatlar daha çok yükselecek. Gıda enflasyonun yükselmesi zaten kıtlığın kendisinin gelmesi demektir. Alım gücü yok. Merdiven altı üretimler başlarsa sağlık açısından da zor zamanlar yaşayacağız. Maliyetler düşmeden fiyat artışı da önlenemez”.
ÇİFTÇİ BORÇSUZ DESTEKLENMELİ
Tarım ve hayvancılıkta yaşanan krize karşı neler yapılması gerektiğini sorduğumuz Demirtaş, dışa bağımlılığın azaltılması için yerli üretimi güçlendirecek somut adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Demirtaş, çiftçilerin borçlandırılmadan desteklenmesi gerektiğini söyledi.