Avukat Senem Demirel Acer: Genelge hayvan kırımına neden olmasın
HAYTAP Hukuk Danışmanı Avukat Senem Demirel Acer, HAKİM Koordinatörü Fatma Biltekin ve Her Eve Bir Pati Derneği Kurucularından Emre Demir ile konuştuk.
Fotoğraf: Aytaç Ünal/AA
Eylem NAZLIER
Özlem Songül ABAYOĞLU
İstanbul
Antep’te dört yaşındaki Asiye Ateş, geçen hafta pitbull cinsi iki köpeğin saldırısı sonrası ağır yaralandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumartesi günü Antep’te yaptığı konuşmada sokak hayvanlarıyla ilgili, “Sahipsiz hayvanların yerinin sokaklar değil barınaklar olduğunu unutmamalıyız” ve “Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın” açıklamaları hayvan hakları savunucularının tepkisine neden oldu. Bu söylemlerden sonra belediyelerin sokak hayvanlarını toplamaya başlaması birçok hayvan hakları savunucusu tarafından tepkiyle karşılandı. Barınakların ölüm kampı olduğunu söyleyen hayvan hakları savunucuları ise sokak hayvanlarının bu şekilde toplanmasının Hayvanları Koruma Kanunu’na aykırı bir "talimat" olduğunu vurguladı.
Tartışmalar sürerken önceki gün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 81 il valiliğine gönderdiği genelgeyle, Pitbull başta olmak üzere beş cins köpeğin sahipsiz sokaklarda bulunmaması, sokak hayvanlarının da "Rehabilite olmadıkça" alındıkları ortamlara bırakılmaması için genelge çıkardı.
"KORKULACAK BİR GENELGE DEĞİL"
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan açıklamanın yanlış anlamaya çok açık olduğunu anlatan Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Hukuk Danışmanı Avukat Senem Demirel Acer, "Onun için de sokaklarda hiç hayvan olmayacak bunların yeri barınaktır gibi algılandı. Hiçbir sokak hayvanı ömür boyu bakımevlerinde hapsedilemez. İstisnaları vardır. Sokakta yaşamını idame ettiremeyecek kadar hastadır, çok yaşlıdır, sakattır, sürekli tedaviye ihtiyacı vardır. Ve çok saldırgandır sokakta yaşaması mümkün değildir. Bu hayvanların dışında sağlıklı hiçbir hayvan bakımevlerinde ömür boyu hapsedilemez” diye konuştu.
Önceki akşam yayımlanan genelgeyi değerlendiren Acer, genelgenin korkulacak bir genelge olmadığını söyledi. Genelgede hayvanların geçici olarak tedavi, aşılama, kısırlaştırma için alınacağı, kimliklendirildikten sonra da bulundukları ortama geri bırakılacağının yazdığını söyleyen Acer, “Genelgede açıkça şu da yazılı hayvanların yaşam hakkı ihlal edilmeksizin diye çok açık bir ibare mevcut. Bu ne demektir kesinlikle hayvanları öldürmeyeceksiniz, onların doğal yaşam şartlarını ihlal etmeyeceksiniz. Bu çok net bir şekilde genelgeyle belediyelere gönderildi” dedi. Acer, “Hem hayvanlarımız hem toplumumuz için kanunun öngördüğü, aslında yapın dediği ama genelgelerle desteklenmediği için bugüne kadar yapılmayan işlerin yapılması için baskı yapan bir genelge. ‘Sokaklarda bütün hayvanlar toplanacak, barınaklara alınacak’ gibi bir ibare yok genelgede" diye konuştu.
"BELEDİYELERE BÜYÜK BİR SORUMLULUK YÜKLENİYOR"
Acer, genelgenin belediyelere büyük bir sorumluluk yüklediğine dikkat çekiyor, "Ülkemizde bakımevi olmayan belediyeler var. Veterinerlik hizmeti dahi yapılmayan belediyeler var. Buna bütçe ayırmıyor belediyeler. Belediyelerin en son bütçe ayırdıkları yerdir veterinerlik hizmetleri" dedi.
Veterinerlik hizmeti olmayan belediyelere de ‘Hayvanları en yakın veterinerlik hizmeti olan belediyelere teslim edeceksiniz denildiğini’ anlatan Acer, "Şimdi belediyeler bütün hayvanları aynı anda toplamaya kalkarlarsa tabii ki mevcut bakımevi, tedavi ve rehabilitasyon merkezi olan belediyelerin de kapasitesi yeterli olmayacaktır şu an da yeterli değildir. Sokaktaki hayvanların alınıp toplayıp bir anda kısırlaştırıp, bir anda kimliklendirilip sokağa bırakılması mümkün değil. Bunun belli bir süreci var. Bütün belediyeler toplamaya kalkarsa diyelim o bakımevlerinde üst üste yığılmış, yaşam hakkı ihlal edilmiş hayvanlarla karşılaşacağız. Ya da kısırlaştırılan hayvanın bir hafta müşahede altında tutulması gerekiyor. Kısırlaşıp hemen sokağa atılan, tedavi süreci tamamlanmamış hayvanlarla karşılaşacağız. Ya da en kötüsü belediyeler işte ‘Biz görevimizi yerine getiriyoruz, bütün hayvanları topladık’ deyip o hayvanları bilinmeze, dağ başına ya da öldürüp bir çukura atacaklardır" değerlendirmesinde bulundu.
"ANINDA ŞİKAYET ETMELİLER"
O yüzden onun takibini de hayvanseverlerin ciddi bir şekilde yapmasını gerektiğinin altını çizen Acer, "Eğer böyle bir şey görür ve şahit olurlarsa anında şikayet etmeliler. Genelge belediyelere çok büyük sorumluluk yüklüyor ya da aynı şekilde bu genelgenin ve yasanın ihlalini görürlerse hemen şikayetçi olmalarını istiyoruz. Bize de bildirim yapabilirler biz grup oluşturduk içimizde gelen şikayeti anında Cumhurbaşkanlığına şikayet dilekçesi olarak hazırlayıp gönderiyoruz" dedi.
FATMA BİLTEKİN: ASIL TEHLİKELİ OLAN BU HAYVANLARI YETİŞTİRENLER
Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) Koordinatörü Fatma Biltekin, Antep’deki olayı hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti:
"Gaziantep’deki hayvan ‘sahipliydi’ ve yasak yok aslında. 2009’dan beri bu hayvanların yuvalandırılmaları, üretilmeleri, satışları yasak zaten. 8 Kasım’da yeni çıkarttıkları bir genelgeyle bu türlere yeni iki tür daha eklediler. Yasa çıkarken de şunu söylüyorduk ‘Bu meseleyi yasaklayarak çözemezsiniz çünkü her sene bakanlığın el koyduğu yasaklı hayvan sayısı artıyor ve insanlar da bu hayvanları dövüşlerde kullanıyor. Dolayısıyla üretim bir şekilde devam ediyor. Dövüşlere de üretime de engel olmuyorsunuz. Sonuçta da böyle olaylar yaşanıyor. Asıl tehlikede olanlar bu hayvanları yetiştiren kişiler. Hayvanları saldırgan yetiştirdikleri için bunlar yaşanıyor. Dolayısıyla bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Bu kişilere eğitimler verin, bu insanları denetleyin’ dedik ama bunu yapmadılar. Yıllardır zaten yasak koyup hiçbir şekilde denetlemedikleri, ilgilenmedikleri, üretimi durdurmadıkları bir alan var yani. Bu hayvanların satışı internetten açık açık yapılıyor. Bu güne kadar hiçbir şekilde önlemi alınmadı, denetim de yapılmadı."
"BARINAKLAR ÖLÜM KAMPI"
“Böyle şeyler yaşanınca da suç birden sokaktaki hayvanların oldu” diyen Biltekin, "Meselenin sokaktaki hayvanla alakası yoktu ama Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp ‘Sokakta yaşayan hayvanların yeri sokak değil barınaktır’ dedi. Bu ancak hayatı boyunca hiç barınağa gitmemiş, hiç barınak yüzü görmemiş birinin söylemi olabilirdi. Çünkü barınaklar ölüme teklif kampı. Erdoğan’ın bu söyleminden sonra zaten gönüllüler bir sürü fotoğraf çıkardılar. Türkiye’nin her yerinden o kadar korkunç fotoğraflar geldi ki, biz bütün bu hayvanların bu yerlerde ölüme terk edildiğini, hastalıkla savaştıklarını, kaza geçiren bir hayvanın günlerce bekletildiğini, hayvanlara yemek verilmediğini biliyoruz" dedi.
"SORUMLUSU BELEDİYE"
Elazığ’da, geçici bakımevi ve rehabilitasyon merkezine açılan davayı hatırlatan Biltekin, "İddianamede savcı açık açık ‘İçeride bir hayvan soykırımı yaşanmıştır’ diyor. Hayvanlar birbirini yemişler. Siz böyle yerlere ‘Hayvanları gönderelim’ diyorsunuz. Ki bu bakımevleri çok iyi olsa bile ki Türkiye’de böyle bir şey mümkün değil. Belediyelerle böyle bir koşulun yapılması mümkün değil. Çünkü şu anki durumun sebebi görevini yerine getirmeyen belediyelerdir. Belediye yasaya göre hayvanı alıp, kısırlaştırdıktan sonra aldığı yere geri bırakmalı ama belediye ne yapıyor, hayvanı alıyor kısırlaştırmadan bir dağın başına atıyor. Hayvanlar orada kontrolsüz bir şekilde ürüyorlar. Ve sayı böyle çoğalıyor. Bunun sorumlusu da belediyedir" değerlendirmesinde bulundu.
"NE YAPACAKLAR BU HAYVANLARA?"
Biltekin, “2004 yılından beri bu yasa uygulanmış olsaydı kısırlaştırma yapılmış olsaydı, biz bunları zaten konuşmuyor olacaktık” diyor ve ekliyor: “Şimdi Erdoğan açık bir şekilde, altında imzasının bulunduğu yasaya aykırı olarak ‘Hayvanları toplayın’ diyor. Açık bir şekilde yasa çiğneniyor. Yasada hayvanların barınaklarda duramayacağını, bunların geçici bakımevi olduğu söyleniyor. Şu anda talimat aldıkları için belediyeler toplama yapmaya başladılar. Bakımevi olmayan belediyeler bile toplama yapıyor. Ne yapacaklar bu hayvanları? Dağ başına götürüp bırakacaklar, öldürecekler. Zaten yapmadıkları şey değil. Belediyeler zaten toplama yapıyordu ama şu an ellerine fırsat geçti. Hayvan kırımı yaşanacak. Hayvanlar kuyruk sallayarak gidiyorlar, bu hayvanların neresi tehlikeli? Arabaya kuyruk sallayarak binen hayvanlar var. Uykusundan toplanan hayvanlar var. İnsanın vicdanını sızlatan görüntüler bunlar. Ölüme gidiyorlar ve biz bunların ölüm kampı olduğunu biliyoruz. Bir bakımevine sağlıklı bir hayvan gönderdiğinde sağlıklı çıkması oradan çok zor. Özellikle yavru hayvan gönderdiğinde mümkün değil. 10 gün içinde ölüyorlar zaten. Gönüllülerin sokakta canını dişine takıp beslediği, koruduğu hayvanları şimdi belediyenin ölüm kamplarına göndermelerini mi bekliyorlar?”
"BİZ BELEDİYELERİ SORUŞTURAMIYORUZ"
Biltekin, “Yasaklı ırklarla ilgili yasak değil, denetim ve eğitim. Bunun dışında sokakta yaşayan hayvanın insan-hayvan çatışmasını azaltmak için cezai prensiplere uyan kısırlaştırılması. Belediyelerin bakımevlerinde gönüllülerle çalışması. Gönüllüler hiçbir şekilde bakımevlerine alınmıyor, gönüllüye bilgi verilmiyor. Sonuçta sokakta o hayvana ne olduğunu gönüllü biliyor. Gönüllülerle birlikte belediyelerin karar verdikleri yerlere hayvanlar için besleme kulübeleri yapılabilir. Bunun dışında çocuklara ve yetişkinlere hayvana nasıl yaklaşmaları gerektiği ile ilgili eğitimler verilmeli. Belediyeler soruşturma engeline takılmasa mesela. Biz belediyeleri soruşturamıyoruz. Şu an yasa değiştikten sonra, şikayetçi hakkımız elimizden alındı. Suçüstü olmayan durumlarda Tarım Orman Bakanlığına gönderiyorsun” dedi.
"HUKUKSUZ"
Sokakta yaşayan hayvanların toplanmasını yurttaşların belgelemesini talep eden Biltekin, “Çünkü hukuksuz bir şey yapılıyor. Hayvanların geri getirilmesi gerekiyor. Eğer siz o hayvanları belgeleyebilirseniz en azından sokağınıza geri alma şansınız artar. Toplama yapıldığında CİMER üzerinden ya da cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunabilirsiniz. Şu an yapabileceğimiz tek şey sokaklardaki hayvanları korumaya çalışmak” ifadelerini kullandı.
"KEDİ VE KÖPEKLERİ SONSUZA DEK BU YERLERDE TUTAMAZSINIZ"
Her Eve Bir Pati Derneği (HEPAD) Kurucularından Emre Demir, “Sağlıklı, aşıları yapılmış, kısırlaştırılmış, kayıt altına alınmış kedi ve köpekleri sonsuza dek bu yerlerde tutamazsınız. Hayvan refahı yönünden bunu karşılamak zaten mümkün değil. Yine kanunda der ki, bütün hayvanlar eşit doğar ve bu kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir. Evcil hayvanlar türüne özgü hayat şartları içinde yasama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir. Öte yandan saldırılar yüzünden bütün suç sahipsiz sokak hayvanlarına atılırken belirtmekte fayda var ki; eğer yıllar önce sözü verildiği üzere sokak hayvanları kontrollü bir şekilde belediyelerin gözetimi altında kısırlaştırılmış olsaydı, cins hayvanların üretimi ve petshoplarda satışı durdurulmuş olsaydı bugün bunları konuşmuyor olacaktık. Çünkü bu durumda ne bir insanın ne de başka bir canlının canı yanmayacaktı” değerlendirmesinde bulundu.