29 Aralık 2021 00:00

Asgari yaşamdan ve ücretten öğrenciye düşen

İşsizliğin, yoksulluğun ve geleceksizliğin üniversite öğrencileri arasında bu kadar çok tartışılması ücretlerdeki erime ve ülkedeki ekonomik durumdan kaynaklanıyor.

İllüstrasyon: unDraw

Paylaş

Hacettepe Üniversitesi öğrencisi

 

Asgari ücret gündemine başlarken, ücret nedir sorusuna kısaca bir bakmak gerekiyor. Ücret, kapitalizmde emek-gücüne karşılık ödenen miktara denir. Kendisini ve ailesini yeniden üretebilmek ve tekrar çalıştığı alana dönebilmesi için işçiye verilir. Kapitalizmde ücretleri patronlar ve işçiler arasındaki mücadelenin seyri belirler. Başka bir deyişle “Diğer tüm metaların değeri gibi emek-gücünün değeri de onu üretmek için gerekli emek miktarı ile belirlenir. Bir insanın emek-gücü ancak onun yaşayan bedeninde var olur. Bir insanın gelişip büyümesi ve yaşamını sürdürmesi için, belli miktarda geçim aracı tüketmesi gerekir. Ancak, insan da makine gibi yıpranır ve yerini bir başka insanın alması gerekir. Ayrıca, kendi yaşamını sürdürebilmesi için gerekli geçim araçları kütlesinin dışında, emek pazarında kendisinin yerini alacak ve emekçilerin soyunu sürdürecek belli sayıda çocuk yetiştirmek için de bir miktar geçim aracına gereksinimi vardır.”*

Asgari ücret -dergimiz çıkmadan iki hafta önce- ne kadar olacak, kur artışları böyleyken nasıl sonuçlanacak, geçimimizi nasıl sağlayacağız gibi tartışmalar sürerken belirlendi. Bu süreçte egemenler kulaklarını işçilerin ve asgari ücretten etkilenen ailelerin sesine kapattılar. Sonuç olarak 16 Aralık’ta açıklanan asgari ücret 4.253,40 TL.

BİZ YOKSULLAŞIRKEN ONLAR ZENGİNLEŞİYOR

Son iki aydır artış gösteren ve hayat pahalılığı yaratan kur-döviz gelişmeleriyle birlikte asgari ücretin aslında yetersiz olacağı herkes tarafından tartışılan bir durumdaydı. Temel tüketim maddelerine gelen zamlar artış bu tartışmayı doğruladı. “Ücretler geçim araçlarının artan değerlerini karşılamak üzere yükselmez ya da yeterince yükselmez ise, emeğin fiyatı emeğin değerinin altına düşer ve emekçinin yaşam koşulları kötüleşir.” **

Hayat pahalılığı her geçen gün artarken, milyonlar enflasyon karşısında ezilirken patronların yeni Maliye Bakanı Nureddin Nebati “Sen maaş alıyorsun, en fazla neyini kaybedersin? Enflasyon altında ezilirsin ama ben bütün varlığımı kaybederim” dedi. Bu açıklama bir yandan milyonlara siz böyle yaşamaya devam edin, yükü sizler sırtlanın; bizler ise varlıklarımızı koruyalım demekten başka bir anlam ifade etmiyor. Aile ve Tüketici Bilimleri 1. sınıf öğrencisi bu konuda “Her gün zamlarla boğuşan biz, her gün cebimizdekini hesaplayan biz; her gün daha fazla zenginleşen bunlar. Biz yoksullaşırken bunlar bizim yoksulluğumuzdan zenginleşiyor” gibi düşünüyor.

Asgari ücret tartışmaları, eskiden görece öğrencilerin bu tartışmalardan uzak kaldığı bir şeyken bugün düne oranla daha yakından izledikleri bir dönem yaşanıyor. Çünkü öğrencilerin de giderek bu enflasyon altında ezildiği bir duruma gelindi. Bu durumun birincisi öğrencinin KYK bursuyla ilişkisi bulunuyor. Ortalama 43 dolara denk gelen KYK hızlıca yattığı gün kredi borcuna ya da bir iki güne eriyen hale geldi. Bu durumla birlikte mezun olduktan sonra giderek asgari ücret bazında çalışacağını düşünenler açısından tartışmamak elde değil. İkinci olarak gençlerin aileden aldığı destekte de bir azalma ve erime mevcut. Her gün zamlanan yaşam içerisinde öğrencilerin aileden de aldığı destekte azalma gösteriyor.

Örneğin mühendislik öğrencileri giderek asgari ücretle çalışır hale geliyorlar ve bu koşullarda da yıllarca edindikleri birikimin silikleştiğini düşünüyorlar. Bu dönem asgari ücretteki artışın hem mezun olduktan sonraki çalışma standartlarını etkilediğini hem de mezun olduktan sonra bu ücretin biraz üstüne çalışacaklarının düşüncesi giderek öğrenciler arasında genel bir fikir haline geliyor.

Dolardaki düşüşle birlikte geçici rahatlama sağlansa da önümüzdeki yıla girişle birlikte halkın yaşadığı ekonomik zorlukların artacağı aşikâr. Üstelik dolar düşse bile zamların sabit kalması hali hazırda alım gücünü düştüğü yerde tutuyor. Dolar karşısında yeni yapılan zamlı ücretin yılın başındaki ücretten daha az olması bile ücretlerin artmadan erimesini apaçık gösteriyor.

YA SİNEK YA BATAKLIK!

İşsizliğin, yoksulluğun ve geleceksizliğin üniversite öğrencileri arasında bu kadar çok tartışılması ücretlerdeki erime ve ülkedeki ekonomik durumdan kaynaklanıyor. Burada sonuçlandıracağımız nokta ücret tartışmalarının zeminini nasıl oluşturmalıyız olacak. Açlık ve yoksulluğun ortadan kalktığı; gençlerin, emekçilerin ihtiyaçlarını karşılayabilmesinin garanti altına alındığı bir ücret sistemi mümkün mü? Kapitalizm koşullarında, daha yaşanabilir bir ücret için mücadelenin önemini yadsımadan, sömürüye dayalı bu sistemin uzun vadede ücretli çalışanların yoksullaşmasına yol açtığını gördük. Sömürü sistemine dayalı kapitalizm dışında, işçi ve emekçilerin iktidarı sosyalizmin iktidarı açısından ücret nasıl ele alınır peki? “Sosyalizmde iş ücreti, her emekçinin toplumsal toplum ürün parçası üzerinde işçilere ve görevlilere, her birinin emeğinin niteliği ve niceliğiyle uyum içinde, devlet tarafından verilen parayla ifade edilen payıdır.” ***

Öyleyse, sinek ve bataklık ilişkisinden düşünürsek ya sineği öldüreceğiz ya da sineklerden kurtulmak için bataklığı kurutacağız. Ya bizi işsizliğe, yoksulluğa ve geleceksizliğe mahkûm eden bu sistemle mücadele edeceğiz ya da sineklerle uğraşmaya devam edeceğiz.

 

*Marx, K. Ücret Fiyat Ve Kar, Çev. A. Bilgi, İstanbul, Evrensel Basım Yayın, 2012.

** Marx, K. Ücret Fiyat Ve Kar, Çev. A. Bilgi, İstanbul, Evrensel Basım Yayın, 2012.

*** https://www.evrensel.net/haber/362298/bir-kavram-sosyalizmde-ucretler

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Nebati’nin gözlerinde yeni model: Binde üçe ziyafet gençliğe sefalet!

SONRAKİ HABER

“Asgari ücret yükselse de alım gücü düştü”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa