Kopya vermek dinimizce mübah mı?
ÖYSM Başkanı Ali Demir, sınavda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisinden toplam 12 soru sorulacağını açıkladı.
Bu karar çeşitli yönleriyle değerlendiriliyor. Yapılan değerlendirmelerde hayatın dinselleştirilmesi girişimlerinin yeni bir adımı olduğu vurgulandı. Sorunun bir başka yönüne de dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum. Aslında son bir haftadır çıkan haberlere bakıldığında şunlar görülüyor.
Kopye çekilmesi nedeniyle sınavlar iptal edildi. Savcılığın yürüttüğü bilirkişi araştırmasında ÖSYM içinde ‘kozmik oda’ olarak kabul edilen ve internet erişimi olmayan bilgisayarlardan internete bağlanıldığı, sınav sonuçları açıklanmadan adaylara mail ile gönderildiği tespit edildi. Tüm bu rezaletler olurken ÖSYM bir e mail gönderiyordu.”Başsağlığı” konu başlığıyla rektör ve mütevelli heyet üyelerine ulaşan e mail şöyle: “ÖSYM Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Demir’in kayınpederi vefat etmiştir, Allahtan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz. ÖSYM.” Böylece üniversitelerin görev tanımına YÖK başkanının oğlunun sünnet düğününden sonra ÖSYM Başkanı Ali Demir’in taziyesi de girmiş oluyordu.
Bu skandallara konu olan bir kurum nasıl bir tepki verir? Kendini kime karşı sorumlu hissettiğine bağlı olarak bu sorunun cevabı değişir. Liyakat esasına göre işleyen bir mekanizmada, halka karşı sorumluluk duyacağından başkan istifa eder, etmezse görevden alınır. Ama kendi yalnızca iktidar partisine karşı sorumlu hissediyorsa sınava din dersi soruları koyarak, kötü bir başkan da olsa iyi bir Müslüman olduğunu göstermeye çalışır. Mevcut durum budur. Burada bir başka soru ortaya çıkıyor. Bu soruyu her samimi Müslüman sormalıdır. Kopya, iltimas skandallarla anılan bir başkan iyi bir Müslüman olabilir mi? Kaldı ki bu kurumu yönetmek için iyi bir Müslüman olmak yeterli bir şart mıdır?
Kaldı ki Türkiye asgari düzeyde bir yasa devleti ise sınavda Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi Dersinden soru sorulamaz. Sorulacak olursa SBS de olduğu gibi karşılığından seçmeli başka derslerden soru verilmek zorunludur. ÖSYM ve YÖK ya cahilliğinden bilmiyor ya da bilmezlikten geliyor. Bu ders sadece Müslümanlara zorunludur. Mevcut durumda bile bir Hıristiyan kiliseler birliğinden belge getirdiğinde bu dersten muaf olmaktadır. Dolayısıyla bu dersin bir başka garipliği de hukukta ikiliğe yol açmasıdır. İşte bu nedenle SBS de seçmeli soru olarak yer almaktadır.
Peki, bu olanlar ne anlama gelmektedir. Her türlü yolsuzluğun, üçkâğıtçılığın dini kutsallarla örtülmesi dönemi başlamıştır. Yarın YÖK de üniversitelere zorunlu din dersi getirirse şaşırmamak gerekir. Eğer samimi inançlı Müslümanlar bu sürece itiraz etmezseler, yarın uyuşturucu tüccarlarının, hırsızların, her türlü pis işle uğraşanların kendilerinin her şeyi Allah için yaptıkları söylemlerine muhatap olacaklardır. Laiklik dindarların içten bir Allah sevgisiyle ibadet etmeleri için de elzemdir. Yoksa din egemen sınıfların bütün çürümüşlüğünü, örten bir örtü olacaktır.
Soru şu: Kopya, iltimas, adam kayırmacılık dinimizce mübah mıdır? Bu suçlamalardan aklanmayan bir kurumun başkanı, değil din sorusu hazırlamak zemzem suyuyla yıkansa temizlenir mi?
*Eğitim Sen işyeri temsilcisi/Adana
Evrensel'i Takip Et