01 Ocak 2022 23:14

Gençliğin dünkü mücadele deneyimleri yarının ön izlemesi

Geçen bir yılda Türkiye gençliğinin geçinememeye, haklarına dönük saldırılara, barınamamaya karşı yan yana geliş deneyimleri 2022’de önüne çizeceği mücadele rotasına dair çok şey anlatıyor.

Fotoğraf: Mürsel Ç.

Paylaş

Hazan İLİK
Emek Gençliği MYK Üyesi

Charlie Chaplin’in Modern Zamanlar efsanesi bir hayvan sürüsünün yürüyüş sahnesiyle açılır. Hemen ardından sabahın köründe yollara düşen büyük işçi gruplarının çalıştıkları fabrikaya doğru yürüyüşü belirir. Bu açılış sekansında yer alan işçiler günlük rutinleri doğrultusunda, kimi işe yetişmeye çalışır halde telaşlı, kimi “dünün aynısı” olan yeni bir güne başlamış olmanın sıradanlığından bıkkın durumdadır. Uzaktan bakıldığında belki bir sürüden farksız gibi gözüken, belki de patronlarının sürü sahibinin kendi hayvanlarını gördüğünden farklı görmediği işçilerdir. Oysa bu yürüyüş hali, henüz açığa çıkmamış olsa da belirli bir potansiyeli içinde taşıyan, “açlık ordusu”nun siyasal-sınıfsal bir bilinç kazanmadan önceki yürüyüşü gibidir de. İşte Türkiye gençliğinin 2021’i karşıladığı ruh hali de buna benzerdi. Aradan geçen bir yılda Türkiye gençliğinin yaşadığı deneyimler ve biriktirdiği öfke 2022’yi karşıladığımız şu günlerde bize filmin devamı hakkında bir fikir veriyor; tıpkı Modern Zamanlar’da artık yürüyüşünü “ekmeğe, kitaba, hürriyete doymak için” sürdüren açlık orduları gibi.

BOĞAZİÇİ’DEN YARINA KALAN…

Sene başında harekete geçmeye mecalsiz gibi gözüken bir gençlik haliyle karşı karşıyayken 2 Ocak günü Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne Melih Bulu’nun atanmasıyla birlikte mevcut ruh halinin hızlıca başka bir karakter kazanabildiğine tanık olduk. Bu, neredeyse her üniversitelinin kurduğu “Bizim üniversiteden bir şey olmaz” cümlesinin özellikle yaşam koşullarını belirleyen temel kazanımlara dönük saldırılar karşısında nasıl da altüst olabileceğini göstermiş oldu. Melih Bulu’nun istifa etmesi ve rektörlerin seçimle belirlenmesi talepleriyle Boğaziçi Üniversitesinde başlayan kitlesel protestolar tek adam yönetimi tarafından çok hızlı bir refleksle terörize edilmeye çalışıldı. Peşi sıra başlayan gözaltılara rağmen belirli kent merkezlerinde daha da önemlisi büyük ölçüde tek tek üniversitelerin içinden destek açıklamaları/eylemleri örgütlendi. AKP’nin üniversitelerde kadrolaşma düzeyi, tek adamın gerici-baskıcı adımlarının üniversitelerde de büsbütün baş göstermesi düşünülünce Boğaziçi’de ortaya çıkan durumu her üniversitenin tek tek kendi özgünlüklerine göre zuhur eden bu antidemokratikleşmeye karşı birleşerek mücadele etmenin aracı haline getirmeye ve bu şekilde Boğaziçi öğrencilerinin sesini yükseltmeye çalışması önemliydi. Nitekim YTÜ’de kampüsün millet bahçesi yapılmasına karşı gerçekleştirilen eylem ve tartışmalarda Boğaziçi öğrencilerinin mücadelesinin etkisi, özellikle eylemlerin, basın açıklamalarının dünden daha meşru, daha fazla ortak kabul gören protesto biçimleri halini alması şeklinde de açığa çıktı.

Boğaziçi’deki mücadelenin uzun soluklu, sürekli ve sürdürülebilir olması gerekliliği Boğaziçi öğrencilerinin belirli deneyimler kazanmasına yol açtı; kurulan bölüm inisiyatifleri, yapılan açık dersler gibi. Ancak birçok üniversite gibi Boğaziçi’de de sınıflardan fakültelere doğru yükselen, kapsayıcı ve kalıcı birlikler bulunmadığından çoğu zaman süreç “deneme-yanılma” yoluyla bir karakter kazandı. 6 ayı aşkın bir sürenin sonunda bir gece yarısı Melih Bulu görevinden alındı, mücadele edenler kazandı. Yerine Naci İnci’nin atanmasıyla bugün gelinen noktanın ise öğrenciler bakımından aynı etkiyi yaratmadığı, aynı sonuçları doğuramayacağı açık. Ortaya çıkan yeni durum doğrultusunda yeni mücadele rotasını oluşturmak, saldırıları daha iyi karşılayabilecek kalıcı ve daha geniş örgütlülükleri sağlamak 2022 yılında yapılacaklar listesinde ilk sırada yerini aldı bile.

Bir yandan Boğaziçi direnişi sürerken genç kadınlar da doğrudan yaşamlarına dönük saldırılara, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı üniversitelerinde kadın topluluklarında, liselerinde düne göre daha çok yan yana gelmeye başladı.

GEÇİM SIKINTISINA KARŞI YAN YANA GELİŞLER ARTIYOR

Okulların yüz yüze açılmasıyla barınma krizi, pandemi koşullarına uygun hale getirilmediği gibi tam kapasiteyle bile yurt ihtiyacını karşılayabilir durumda olmamasıyla derinleşti. Bu, önemli bir tartışmaya vesile olduysa da öğrencilerin topyekün bir mücadelesine sahne olmadı; tek tek bazı yurtlarda gerçekleşen eylemler, çeşitli kentlerde yapılan basın açıklamaları vb. şeklinde bir karşılık buldu.

Ekonomik krize ilişkin yerel talepler etrafında birleşmenin örneklerinin, farklı düzeylerde de olsa açığa çıktığını gördük. Bunun en önemli örneği ODTÜ’de ucuz ve nitelikli bir yemekhane talebiyle 5 bini aşkın öğrencinin dilekçe toplaması ve bu süreci kitlesel bir eylemle sonuçlandırması oldu. Döviz kurundaki artışın ivme almasıyla birlikte farklı üniversitede gerçekleşen geçinememe karşıtı eylemler 2022 yılında sahne alacak mücadelelerin bir ön izlemesi oldu diyebiliriz.

Bu tablo, kapitalizmin işleyiş yasalarını daha fazla tartışmayı olanaklı ve gerekli kılıyor. Dünün “kişisel gelişim”cilerinin, çözümü bireysel çaba ve yeteneklerde işaret edenlerin daha az karşılık bulduğunu hatta kimi zaman tepki uyandırdığını söyleyebiliriz. Buna rağmen yurt-okul-iş arasında koşuşturmacayla geçen günlük rutinin sıkışmışlık hissini pekiştirdiğini, kimi zaman dönüp “Neden bunları yaşıyorum?​” sorusunu sormayı, buna cevap bulmayı zorlaştırdığını da söylemek mümkün. Tıpkı Modern Zamanlar’ın fabrikaya yürüyen işçilerinin ruh hali gibi. Ama tüm bu sorunları yaşayan bir ordu olduğunun bilinciyle yürüdüğümüz bir yıl olsun 2022. Ekmeğe doymak için, kitaba doymak için, hürriyete doymak için.

ÖNCEKİ HABER

Eğitimde çöküşün 2021 yılı: Sektörleştirmede, dijitalleştirmede, dincileştirmede üç adım

SONRAKİ HABER

Kadınların 2021'i: Biriken öfke, mayalanan mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa