Kadınların 2021'i: Biriken öfke, mayalanan mücadele
Krizin kadınların sırtına yüklerle bindiği 2021, aynı zamanda kadınların artan öfkesinin onları bu yüklere mahkum eden koşullara karşı mücadele etme eğilimlerinin nüvelerini de oluşturan bir yıldı.
Fotoğraf: Büşra Aymergen
Hilal TOK
Pandeminin ve krizin ağır koşullarıyla karşıladığımız 2021 yılı kadınlar için haklarına ve yaşamlarına dönük saldırıların ardı ardına sıralandığı, ancak tüm saldırılar karşısında öfkenin daha çok mayalandığı, huzursuzluğun giderek arttığı, yine o öfkenin getirdiği haykırışların sokağa yansıdığı bir yıl oldu. Vahşileşen şiddetin en ağır görünümlerine sahne oldu 2021 yılı kadınlar için. Yıllarca şiddet gördüğü eşini öldürmek zorunda kalan Melek İpek’in hikayesiyle başladık yıla. Şiddetin kadınların yaşamlarını nasıl altüst ettiğini, hayattan kopardığını, sokakta yürümenin dahi ne kadar güvensizleştiğini Azra Gülendam Haytaoğlu’nun parça parça edilen bedeniyle, samuray kılıcıyla katledilen Başak Cengiz’in sokak ortasında son bulan hayatıyla gördük.
Şiddetin her geçen gün daha da derinleştiği noktada, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere yıllarca verilen mücadelelerle elde ettiğimiz kazanımların iktidar eliyle nasıl da tarumar edildiğini gördük. Cumhurbaşkanının eylem planlarında, kadınların haklarına yönelik fiili saldırıların yanı sıra, kadınları kamusal alandan tecrit etme yollarının arayışlarından biri olan ‘kadın üniversiteleri’ hedefini gördük. Evlerin, iş yerlerinin, sokakların, kampüslerin daha da güvencesiz hale geldiği ülkede, kadınları aileye mahkum etme yollarını her fırsatta değerlendiren, kamusal alanı kadınlara dar etme yolunu güden iktidara karşı, kadınların var oldukları her alanda mücadelesi yanıtını verdi yıl boyunca. İstanbul Sözleşmesi ve tüm hakları için kadınların sokağı bırakmayan mücadelesi, işyerlerinde artan baskı ve şiddete karşı, geçimin boğazı sıkan dertlerine karşı pek çok yerde işyeri mücadeleleri olarak da boy verdi. İktidarın yoksulluğu mecburiyet gösterdiği koşullarda, tacizi kaçınılmaz gösterdiği memleket ortamında; Migros, Uğur Tekstil, Dardanel işçisi kadınların “Artık yeter” seslerini duyduk. İşçi direnişlerinde kadınların daha da görünürleşmesi bir arayışın sinyalini verdi hepimize. Direnişi bizzat kendi elleriyle, en önde güçlendirdiklerini; Bakırköy Belediyesinde, Mitsuba’da, AdkoTurk’te, Adin Oto’da, Xiaomi direnişlerinde gördük.
Afganistan’da Taliban rejimiyle birlikte kadınlara dönük vahşi saldırılar, hak gaspları ve insanlık dışı uygulamalara karşı kadınların sınır tanımayan dayanışma eylemlerini ülkenin dört bir yanında “Kız kardeşlik sınır tanımaz” sesleriyle duyduk.
Feshedilen sözleşmelere karşı, haklarımızda ısrara, ILO 190’ın imzalanması talebi gibi yeni hak talepleri ve mücadele alanları ekledik. Dünyanın neredeyse her köşesinde, kürtaj başta olmak üzere, kadınların bedenlerine ve emeklerine yönelik artan saldırılara kadınlar yine var oldukları alanlardan ses verdi. Genç kadınlar bu sesi en çok yükseltenlerdi. Kampüslerden sokaklara, iş yerlerine, sosyal medyadan uzatılan mikrofonlara kadar her yerde çakır çakır parlayan bir öfke ve değişim arzusuyla konuşan, tartışan genç kadınlar…
NE YALNIZIZ NE ÇARESİZ
Artan yoksullukla birlikte geniş emekçi kesimlerinin alım gücü daha da azalırken, yoksulluğun yine en çok da kadınların omzunda bir yük oluşturduğunu, bu girdaptan çıkmak için arayışların kadınlar için elzem hale geldiğini görüyoruz. Kadınların öfkeyle yaka silktiği yoksulluk ve şiddet, bu yıl kadınların en başat meselesiydi. Tarihte ekmek isyanlarının fitilini ateşleyen yoksul kadınların bu öfkesinin, günümüzde de bir isyanı mayaladığının nüvelerini görüyoruz şimdi. Bu öfkeyi birleştirmek için geniş kadın kesimlerini nasıl yan yana getireceğimiz, taleplerimizi nasıl örgütlü bir güce dönüştüreceğimiz en çok tartıştığımız meseleler oldu. Yani mahallelerden, iş yerlerine, kampüslerden, sokaklara bu örgütlülüğün her halini yaratabileceğimiz koşulların arayışının belirgin hale geldiği bir yıldı 2021. Yoksulluğun ve şiddetin ağır koşullarının devredildiği 2022’nin ise artık gırtlağa dayanan öfkenin örgütlü bir isyana dönüşümünün koşullarını sadece tartışmakla kalmayan, bu dönüşümün somut dayanaklarını yaratmak için daha çok adım atmaya ihtiyaç duyulan bir yıl olacağı açık.
TEMELDEN İNŞAYA, DAYANIŞMA VE BİRLİK OLMA…
Bu somut dayanağın temelinde tüm ayrıştırma ve kutuplaştırma çabalarına rağmen kadınların her gün büyüyen ortak dertleri, bu dertlerin çözülmesine yönelik talepleri var. Bugün halk ekmek kuyruklarını dolduran, yoksulluğa tek çare olarak sosyal yardımlara muhtaç edilen, işsizlikle korkutulan, iyi kötü bir işi var diye canına okunan, şiddetle terbiye edilmeye çalışılan, beslenemeyen, barınamayan, geleceğinden edilen milyonlarca kadının yan yana gelmeye ihtiyacı daha fazla ama yan yana gelme olanaklarını genişletmek için daha çok çaba, daha çok tartışma, daha çok buluşma lazım. Bu yıl öfkeyi mayaladığımız ve birliktelik olanaklarını daha da zorladığımız bir yıl oldu.
Önümüzdeki süreç, en geniş kadın kesimlerinin kendiliğindenciliğe, beklenticiliğe hapsolmadan kendilerini değiştirici bir gücün parçası hissedeceği, umut duyacağı, değiştirme mücadelesinin dayanağı olacağı birlikler kurmak için daha çok çalışacağımız bir süreç olmalı. Başka yolu yok!