2022’de halk ittifakı kurulacak mı?
"2021 yılında sömürülen ve ezilen halk kitlelerine umut verecek gerçek bir halk ittifakının kurulması ihtiyacı daha da büyüdü."
Fotoğraf: Pexels
İskender BAYHAN
Politik mücadele arenasında ittifaklar, çeşitli toplumsal sınıf ve kategorilerinin, onların temsilcisi durumundaki parti ve örgütlerin birbirlerini alt etmek için oluşturdukları güç birlikleri şeklinde kurulur ve işlev görürler. Onları bir araya veya karşı karşıya getiren temel etkenler ise ortaklık veya karşıtlık içeren çıkarlarıdır.
Son yıllarda egemen sınıflar arasındaki çelişki ve çatışmaların politik tarafları olarak gündeme gelen Cumhur İttifakı ve Millet İttifakının varlığı ve bunların dışında, sömürülen ve baskı gören halk kesimlerinin çıkarlarını savunan üçüncü bir ittifakın kurulması ihtiyacı da bu nesnel zemin üzerinde şekillenmektedir.
GÜÇ KAYBEDEN İTTİFAK
2021 yılı, AKP ve MHP tarafından kurulan Cumhur İttifakının dördüncü yılıydı. Tek adam yönetiminin mimarı olan bu burjuva ittifakın işçi, emekçi halk kitleleri üzerindeki etkisinin en çok gerilediği dönem 2021 yılı oldu. Kendi yaptırdıkları anketler bile bu gerçeği gizleyemiyor. Bunun temel nedeni, yaşanan ekonomik kriz ve salgın koşullarının ağır faturasını halkın sırtına yıkan politikalar ve buna karşı çıkan herkese uygulanan baskılardır.
Erdoğan yönetimi ve Cumhur İttifakı, yerli ve yabancı tekellerin çıkarlarına olan genel sadakatini sürdürüp, gelen eleştiriler karşısında onlara ne büyük hizmetler yaptığını hatırlatırken, kendisiyle kader birliği yapan yandaş sermaye sahiplerine özel ayrıcalıklar tanıyan politikalarda ısrar etti. Orta ve küçük burjuvazinin kendisine biat eden kesimlerini, ülke kaynaklarının elverdiği oranda nemalandırarak yanında tutmaya çalışırken, bunu yapmayan kesimlerin ise sınıf düşmesini hızlandırdı.
Kurulduğundan bu yana sömürülen ve ezilen halk kitlelerini etkilemekteki en büyük silahı olan “yerlilik, millilik” propagandası, gerici-faşist bir devlet örgütlenmesi amacına bağlı olarak 2021’de de baş roldeydi.
Erdoğan ve Cumhur İttifakı, eriyen halk desteğini durdurmak ve güç toplamak umudunu, yılın sonuna doğru öne çıkardığı “ekonomik kurtuluş savaşı” çağrıları ve döviz kurlarını düşürme operasyonuyla 2022’ye taşıdı.
İSTEDİĞİ GÜCÜ TOPLAYAMAYAN İTTİFAK
CHP ve İP’nin merkezinde bulunduğu Millet İttifakı ise tek adam yönetimine karşı burjuva muhalefetin odağı olarak, hükümet biçimini güçlendirilmiş parlamenter yönetim temelinde restore etme propagandasını 2021’de de devam ettirdi. Tek adam yönetiminin ABD ve AB başta olmak üzere emperyalist devletlerle sürdürdüğü sorunlu ilişkileri düzeltmenin, uluslararası tekellerin ve iş birlikçi burjuvazinin çıkarlarının memuru bir hükümet kurmanın ne kadar önemli olduğunu ısrarla vurguladı. Devlet yönetiminde kuvvetler ayrılığı ve liyakati geri getirerek, tekelci sermayenin yanı sıra orta ve küçük burjuvaziyi rahatlatma mesajları verdi.
Yüksek perdeden duyurduğu kimi küçük vaatlerle sömürülen ve ezilen halk kitlelerini beklenti içine sokup, bağımlı kapitalist sömürü düzenini daha iyi yönetebileceğini sıklıkla dile getirdi.
Millet İttifakı, 2021 boyunca yürüttüğü bu propagandayı erken seçim çağrılarıyla birleştirip “kötü ile daha az kötü” kuşatması altındaki halk kitleleri içerisinde belirli bir etki yaratsa da istediği gücü toplayamadı.
Basına çeşitli yönleriyle yansıyan ortak program çalışmaları, asgari de olsa tutarlı bir burjuva demokratik ufuktan bile uzak olduklarını gösteriyor. SP, DP, Deva ve Gelecek partileriyle birlikte yürüttükleri programın açıklanmasını, cumhurbaşkanlığı seçimlerine tek adayla girip girmeyeceklerini, ittifakın adayı olmak istediğini ilan eden Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul edip etmeyeceklerinin netleşmesini ise 2022’ye bırakmış durumdalar.
HALKIN İHTİYACI OLAN İTTİFAK
2021 yılı boyunca egemen sınıflar cephesindeki ittifakların tuttukları mevziler, sömürülen ve baskı altında olan halk kesimlerinin gerçek umudu olacak bir halk ittifakının kurulmasının önemini sürekli artan oranda gündeme getirdi. Ancak buna uygun bir pratik örgütlenme gerçekleşmedi. Yılın ikinci yarısında başta EMEP, Sol Parti, TKP ve TİP olmak üzere çeşitli parti ve örgütler arasında görüşmeler yürütülse de 3. ittifakın kurulması konusunda istenilen düzeyde bir mutabakatın sağlanamadığı görülüyor. Yılın son aylarına doğru HDP de açıkladığı “tutum belgesi”nin ardından görüşmeler sürecine dahil oldu ve ittifak tartışmaları yoğunlaştı. Bu tartışmalarda “Sosyalist partilerle sınırlı bir ittifak mı?”, “Seçimlere endeksli ve parlamentoya girme merkezli bir ittifak mı?”, “Nasıl bir ittifak platformu?” gibi başlıklar öne çıktı. Halk ittifakının büyüme halkası olabilecek durumundaki sendika, meslek ve kitle örgütleri ise tartışmaların neredeyse bütünüyle dışında kaldı.
Gelinen noktada gerçek bir halk seçeneği olacak 3. bir ittifak için şu temel hususların belirleyici hale geldiğini söyleyebiliriz: İşçi, emekçi halk yığınlarının demokratik haklarını, özgürlüklerini kazanmalarını, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini sağlamak için ilk elden atılması gereken adımları içeren bir platforma sahip olması. Sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin güncel ekonomik ve politik talepleri için mücadelesinin kitlesellik ve yaygınlık kazanmasına hizmet etmesi. Cumhur İttifakının yıkılmasını birincil hedef olarak görmesi ve Millet İttifakı karşısında kendi platformunu kararlılıkla savunması. Bu anlayışla emekten, barıştan, demokrasiden yana olan bütün kesimleri olabilecek en geniş düzeyde kapsamayı hedeflemesi. Seçimleri de bu anlayışla ele alıp, seçimler ilan edildiğinde tutumunu buna uygun belirlemesi.
Başta sosyalistler olmak üzere, 3. ittifakın muhatabı konumundaki bütün parti ve örgütler, bu temel hususları dikkate alıp, dünya ve Türkiye işçi sınıfının ve ezilen halklarının deneyimlerinden öğrenip, sorumlulukla hareket ettiği koşullarda tarihi bir adım atmış olacaklar. 2022’nin, bu adımın atıldığı bir yıl olması dileğiyle…