02 Ocak 2022 00:03

Hanede artan endişe ve bir yanıt olarak siyaset

Son iki yılın sonlarında Türkiye’de yapılan iki araştırma, yeni yıla girerken üzerinde düşünülmesi faydalı olacak veriler sundu.

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel

Paylaş

Fatih Polat

Doğru sınıflandırılmış sorularla yapılan kamuoyu araştırmaları, siyaset yapanlar için sonuçlar çıkarmaya elverişli, sosyolojik bağlamı olan metinler ortaya koyabiliyor. Son iki yılın sonlarında Türkiye’de yapılan iki araştırma, yeni yıla girerken üzerinde düşünülmesi faydalı olacak veriler sundu.

İlki, 2020 Aralık ayının sonuna doğru sonuçları açıklanan “Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020” araştırmasıydı. Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi (TurkuazLab) kapsamında yapılan araştırma, koronavirüs salgını nedeniyle oluşan zor koşullara ve kısıtlamalara rağmen, Türkiye’nin 18 yaş üstü nüfusunu temsil eden 4 bin 6 kişiyle, 29 ilin mahalle ve köylerinde 500 örneklem noktasında kasım-aralık aylarında yapılan yüz yüze görüşmelere dayanıyordu.

Araştırma siyasal ve sosyolojik bağlamda derin kutuplaşmaya dikkat çekerken, ekonomideki kötüye gidiş konusunda benzeşen eğilimlere işaret ediyordu.

Örneğin, en uzak hissedilen parti taraftarlarıyla sosyal mesafenin ölçülmesi bakımından, çocuğunun o partinin taraftarlarından biriyle evlenmesini istemeyenlerin oranı yüzde 74.9’du. En uzak hissedilen partinin taraftarlarıyla komşu olmak istemediğini belirtenlerin oranı da yüzde 60.8.

Öte yandan, AKP ve MHP tabanında da, muhalefet partilerine oy verenlerle aynı oranlarda olmasa da kötümser bir ruh hali hakimdi. “5 yıl öncesine göre ülkenin ekonomik durumu daha iyi” tespitine katılan AKP taraftarlarının oranı yüzde 29, MHP’lilerin ise yüzde 15 gibi oldukça düşük seviyedeydi. “1 yıl içerisinde ailenin ekonomik durumu daha iyi olacak” düşüncesine katılan AKP’lilerin oranı yüzde 39, MHP’lilerin oranı ise yüzde 23’tü.

O bir yılın ardından Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi (TEAM) 2021 yılının kasım ayında bir anket yaptı. Konya, Kayseri, Yozgat, Sivas, Malatya, Elâzığ, Bingöl, Erzurum, Gaziantep ve Kocaeli illerinde ve İstanbul’un dindar seçmen yoğunluklu ilçelerinin belli semtlerinde 2 bin 424 kişi ile ve yüz yüze gerçekleştirilen görüşmeler, bir önceki yıl yapılan ve yukarıda atıf yaptığımız araştırmanın sonuçlarını destekler nitelikteydi.

Bu araştırmaya katılanların yüzde 58’i, “5 sene öncesine göre Türkiye ekonomisi kötüye gitti” diye düşünüyor. Bu araştırmaya göre, Cumhur İttifakına bu bölgelerdeki destek ise yüzde 68.1’den, yüzde 58.5’e gerilemiş.

Bu verileri aktardıktan sonra, yaklaşan seçimlere doğru, bu sonuçların siyasal harita ve gelecek bakımından neler söylediğini tartışabiliriz.

AKP’NİN ‘ÇAT KAPI’ SİYASET DÜSTURUNDAN UZAKLAŞMIŞ BİR HATTA OLDUĞU AÇIK

Derin bir kutuplaşma ile seçimlere gidilirken iktidar partisi AKP’nin, önceli olan Refah Partisinin, Recep Tayyip Erdoğan’ın da İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olduğu 27 Mart 1994 Yerel Seçimleri öncesinde yaptığı, ‘çat kapı’ siyaset düsturundan uzaklaşmış bir hatta olduğu açık. AKP kurmayları epey zamandır, kendi tabanını konsolide etme ve muhalefeti düşmanlaştırma stratejisi izliyor. Ek olarak, sosyal desteklerle bir oy tabanını garantiye almaya çalışıyor. Siyasal İslamcı cenahta en istikrarlı örgütsel faaliyetleri ise dini tarikatlar gösteriyor. Devasa kitlesellikte olmasalar da yabana atılamayacak bir zemine oturuyorlar.

Evrensel’in 2021 yılı boyunca ülkenin pek çok kentindeki çeşitli fabrikalardan yer verdiği işçi mektupları ya da haberlere yansıyan işçi görüşleri ile Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezinin araştırma sonuçlarının örtüştüğü önemli bir nokta var. AKP’nin tabanını oluşturan kesimde, ekonomik sorunlardan yakınan, bunu başka bir partiye oy veren çalışma arkadaşı ile konuşmak konusunda da eskisine göre daha rahat davranma eğilimi dikkat çekiyor. Ancak önemli bir kesimin, AKP’yi sorgulasa da kopuş eğiliminde olmadığı görülüyor.

AKP epey bir süredir kendi tabanına sıkışırken, muhalefet cephesindeki hakim eğilimin de kolay ulaşabildiği laik kesime odaklanan, onun dışına sınırlı olarak çıkan bir özellik taşıdığı herhalde yadsınamaz. Halkın siyasete katılımını ‘seçmen’ kategorisi içinde ve ‘oy’ ile sınırlı bağlamda ele alan kesimler bakımından, seçim süreçlerine sıkışan bir siyasal çalışma alışkanlığı var. Böyle yaklaşanlar, oy matematiği açısından “kararsızları” kazanmayı başardıkları takdirde iktidarın anahtarını alacaklarını düşünüyor.

İşçi ve emekçiler, ezilenler siyasetin öznesi haline gelmedikleri sürece, bu oy nesnesi muamelesi sürecek maalesef.

HANEDE, FABRİKADA ENDİŞENİN, SORUNLARIN ARTTIĞI BİR YILA GİRİLİYOR

Halkı yoksullaştıran iktidar politikasının etkileri araştırma sonuçlarına yansırken şu gerçeğe de işaret ediyor: Derinleşen yoksulluk siyasal bir sorgulamanın zeminini oluştururken, bu durum kendiliğinden dönüşüme yol açmıyor. Bunun değişime dönüşmesi sabırlı ve sistemli bir siyasal ve örgütsel çalışmayı gerekli kılıyor. Meselenin bu yanını tartışırken ‘karşı mahalle’ tabirini kullanmak bile nesnel durumun göstergesi sayılmalı.

Hanede, fabrikada endişenin, sorunların arttığı bir yıla girilirken, siyasetin tüm bunlara vereceği yanıtlar geleceği şekillendirecek gibi görünüyor.

ÖNCEKİ HABER

Tüketici Hattı’na 8 ayda 313 bin çağrı geldi

SONRAKİ HABER

Doktorlardan sonra, hemşire göçü başladı: "Ücretler arası farklılık bitmeli, maaşlar iyileştirilmeli"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa