02 Ocak 2022 11:54

"Ensar" olmak, "muhacir" muz yiyene kadarmış!

"En ağır işlerde en ucuza, sosyal güvence ve haklardan mahrum bir şekilde çalışmak durumunda bırakılan Suriyeliler, hukuk ve adaletten de eşit bir şekilde faydalanamıyor…"

Görsel: Pixabay

Paylaş

Av. Tugay BEK

Geçtiğimiz 17 Ekim’de yayınlanan bir sokak röportajında Suriyeli sığınmacıları hedef gösteren bir vatandaş, "Ben muz yiyemiyorum, siz kilolarca muz alıyorsunuz" demişti. Ayrımcı ifadelere mizahi bir dille tepki gösteren bazı Suriyeli gençler, Tiktok’ta “muz yeme”  videolarını  paylaşmıştı. Videoların yer aldığı sosyal medya platformlarında Suriyelilere yönelik ırkçı ve nefret ifadeleri içeren yorumlar kısa zaman içinde çığ gibi büyüdü.

Ardından sosyal medyada “muz yeme” videosu paylaşıtığı tespit edilen 45 kişi, tehlikeli bir suçluymuşçasına “şafak operasyonu” ile  ters kelepçe yapılarak gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar hakkında "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etme veya Aşağılama" suçundan soruşturmalar açıldı ve idari gözetim kararı ile Geri Gönderme Merkezlerine gönderildiler.

Göç İdaresi Başkanlığı, “provokatif amaçlı” paylaşımda bulunan Suriyelilerin yakalandığı açıklamasını yaptı. Yaşanan bu hukuksuzluğun son bulması talebi ile insan hakları örgütlerinin ortaklaşa olarak yapmış olduğu çağrılar ise sonuç vermedi.

NEFRET OBJESİ OLARAK SURİYELİLER

Suriyeliler, yoksulluk ve geçim sıkıntısı ile boğuşan, temel gıda maddelerine dahi ulaşmakta güçlük çeken milyonlara, bir nefret objesi olarak sunuluyor.

Yoksulların “Muza (temel gıdaya) ulaşamamanın” nedeninin Suriyeliler olduğu fikri, siyaset erbabı ve medya tarafından sistematik bir şekilde işlenerek toplum zehirleniyor. Bu nefret dili, Suriyelilere yönelik şiddet ve linç girişimlerine de zemin oluşturuyor

Muz yiyen Suriyeliler “Toplama Kamplarında” tutulmaya devam ediliyor.

Aradan geçen zaman zarfında “muz yeme” videolarını paylaşan Suriyeliler hakkında “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” suçundan Cumhuriyet Savcıları tarafından açılan soruşturmalarda takipsizlik kararları verilirken açılan az sayıda dava da beratla sonuçlandı.

Takipsizlik ve beraat kararlarına rağmen Suriyeliler, bir tür toplama kampı niteliğindeki Geri Gönderme Merkezlerinde tutulmaya devam ediliyor. Suriyelilerin Geri Gönderme Merkezinde tutulma şeklindeki idari gözetim kararına karşı, Sulh Ceza Hakimliklerinde yapmış olduğu itirazlar da sürekli olarak reddediliyor. “Muz yeme” videosu çekenler arasında yer alan Lübnanlılar ise ülkelerine gönderildi.

Suriyeliler, ücret ve çalışma koşullarından olduğu gibi adaletten de eşit faydalanamıyor.

En ağır işlerde en ucuza, sosyal güvence ve haklardan mahrum bir şekilde çalışmak durumunda bırakılan Suriyeliler, hukuk ve adaletten de eşit bir şekilde faydalanamıyor. Eğer Suriyeli isen yargı karşısında “masum” olduğunun kesinleşmiş olması da yeterli olmuyor.

“Muz yeme” videolarının Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altında bulunan ifade özgürlüğü kapsamında kabul edilmesi gerektiğinden aklı başında hiçbir hukukçunun kuşkusu yoktur. Şiddet içeremeyen ve özendirmeyen bu paylaşımların sınır dışı etmenin gerekçesi yapılamaması gerekir. Esasen ortada bir suç varsa, bu mültecilere yönelik ayrımcı ve nefret söylemini körükleyen paylaşımlarda aranmalıdır.

Yargıda aklanmış olsa da sınır dışı edilmek için Geri Gönderme Merkezlerinde tutulmaya devam edilen Suriyeliler, kamuoyunun desteğine ihtiyaç duyuyor. Toplumdaki ayrımcı, milliyetçi yaklaşımları teskin etmeyi amaçlayan, keyfi uygulamalar yerine hukukun gereği yapılmalı ve Geri Gönderme Merkezlerindeki esaret bir an önce son bulmalıdır.

ÖNCEKİ HABER

Anne Doku: Gülistan nerede?

SONRAKİ HABER

SES Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım: 600'ü aşkın hasta tutuklu acil tahliye edilmeli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa