04 Ocak 2022 12:18

Boğaziçi direnişinde bir yıl geride kaldı | Öğrenciler de akademisyenler de vazgeçmiyor

Boğaziçi Üniversitesinde kayyum rektörlere ve uygulamalarına karşı süren direniş bir yılı geride bıraktı. Direnişin öznesi olan akademisyenler ve öğrenciler mücadeleyi sürdüreceklerini söylüyor.

Fotoğraf: Ali Aktaş

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum rektörlere karşı akademisyen ve öğrencilerin başlattığı direnişte bir yıl geride kaldı. Geçen sürede öğrenciler tutuklandı, görevden alınan akademisyenler okula alınmadı. Bu baskılara karşı mücadeleden de geri adım atılmadı. Evrensel’e konuşan Doç. Dr. Zeynep Gambetti ve Boğaziçi öğrencileri, özerk ve demokratik üniversite mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini dile getirdi.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 2 Ocak 2021’de Boğaziçi Üniversitesine Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör atanmasına karşı başlayan direniş bir yılı geride bıraktı. Atama kararı sonrası öğrenciler Bulu’yu tanımadıklarını ilan etti. 4 Ocak’ta “Kayyum rektör istemiyoruz” sloganıyla protestolar başladı. Atanmış Rektör Melih Bulu direnişe 6 ay ömür biçti. 6 ay görevde kalabilen Bulu’nun yerine Prof. Dr. Naci İnci kayyum olarak atandı. İnci’yle baskılar daha da arttı.

“AMACIMIZ İYİ ÜNİVERSİTE VİZYONUNUN KORUNMASI”

Direnişle geçen bir yılı değerlendiren Emekli Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Gambetti, “Diğer kurumlara yapılan müdahalelerin Boğaziçi’ye de yapıldığını görüp her adıma karşı bir direniş stratejisi geliştirdik. Amacımız ne koltuk ne de siyasi çıkar oldu. Amacımız iyi üniversite vizyonunun korunması ve geliştirilmesi idi” dedi.

Geçen sürede Boğaziçi’nin büyük hasar gördüğüne dikkat çeken Gambetti, “Öğrencilerimiz çok büyük zarar gördü. Eğitim almaları gereken bir dönemde onlara kabul edilemez şeyler yaşatıldı. Gözaltına alındılar, evleri basıldı, kelepçe takıldı, tutuklandılar. Şu anda okulda bir disiplin soruşturması furyası başlamış durumda. Bunlara karşı da direniyoruz, öğrencilerimize sahip çıkmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

“NEYİN DEĞİŞMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNEREK İLERLEDİK”

Kayyumlarla Boğaziçi Üniversitesinin yasakçı bir kuruma dönüştürülmek istendiğini söyleyen Gambetti, “Örneğin Meclis görevi gören Senatonun, Bakanlar Kurulu görevi gören Üniversite Yönetim Kurulunun işlevsiz bırakılması, doğrudan kurum içi demokrasiye yapılan bir müdahaledir. Tepeden inme şekilde yeni fakülteler, enstitüler açılması da keza bilimsel ve kurumsal kıstasları hiçe saymaktır” diyerek yönetimin tek elde toplanmasına ve çoğulculuğun fiili olarak yasaklanmasına karşı mücadele ettiklerini ifade etti.

Daha önce uygulanan ve üniversitenin seçtiği rektör adaylarının YÖK tarafından elenip Cumhurbaşkanlığına onaya gönderilmesi yönteminin ideal bir sistem olmadığını vurgulayan Gambetti, “Biz bir yıl içinde Türkiye’deki tüm üniversitelerde neyin değişmesi gerektiğini düşünerek ilerledik. Doğru üniversite vizyonunun ne olduğunu hem belirlemeye hem de ifade etmeye çalıştık” dedi.

“HAKLIYIZ, MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK”

Boğaziçi’de yaşanan hukuksuzluklara karşı 20’ye yakın dava açtıklarını aktaran Gambetti, “52 hafta boyunca sırtımızı rektörlüğe dönerek nöbet tuttuk. Seçilmiş dekanlarımızın, enstitü müdürlerimizin atanmamasını gündeme taşıdık. Üniversite içi demokratik yönetimin ve kurumsal özerkliğin neden önemli olduğunu anlattık. Ve kanaatimce geçen bir yıldan güçlenerek çıktık. Kendi aramızda birlik oluşturduk, ki bu bizim gücümüzün temelidir. 2022’de de aynı kararlılıkla mücadelemize devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

“ÖZGÜR, ÖZERK, DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE TALEBİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”

Üniversite yönetiminin rektörlükten bölüm başkanlığına kadar seçimle belirlenmesi gerektiğini ifade eden Gambetti taleplerini şöyle sıraladı: “Yönetimin üniversite içinden bileşenler tarafından belirlenmesi gerekiyor. Tüm atanmış yöneticilerin geri çekilmesini istiyoruz. Tutuklu öğrencilerimiz derhal serbest bırakılmalı. Öğrencilerimiz hakkındaki savcılık soruşturmaları ve üniversitedeki disiplin soruşturmaları derhal geri çekilmeli. İhraç edilen arkadaşlarımız yeniden görevlerine iade edilmeli. Üniversite içerisinde görev yerleri değiştirilen personelin eski birimlerine iade edilmesini de talep ediyoruz. En önemlisi, YÖK sisteminin değişmesi için ‘Üniversite nasıl olmalı?​’ sorusu çerçevesinde toplumsal bir tartışma başlatılmalı. Zira tüm eğitim sistemimiz hasar görmüş durumda.

Naci İnci tarafından görevden alınan Akademisyenler Can Candan ve Feyzi Erçin de direnişin bir yılını Boğaziçi TV’de değerlendirdi. Direnişin üniversite dışındaki toplumsal kesimlerden büyük destek gördüğünü söyleyen Candan, “Türkiye’deki tüm üniversiteler demokratik, özerk, özgür olana kadar mücadeleye devam edeceğiz” dedi. Feyzi Erçin ise “Bir sene sürdürülebilir bir direniş çok değerli. Bunun sürdürülebilirliğinde ısrar etmek lazım. Hukuksuzluklara karşı direniş temposunu yükseltmek lazım” diye konuştu.

“MÜCADELEDEN VAZGEÇMİYORUZ”

Direnişi değerlendiren Boğaziçi öğrencileri de özerk ve demokratik üniversite mücadelelerinden asla vazgeçmeyeceklerini dile getirdi. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğrencisi Serpil Özdemir, “Geçen bir yılda hayal edemeyeceğimiz şeyleri deneyimledik. Okulun içine kayyum emriyle gözaltı araçları girdi, çevik kuvvet öğrencilere şiddet uyguladı, gözaltına alındık” dedi. Her gün okula girerken kendilerini polislerin karşıladığını söyleyen Özdemir, “İktidarın baskısının nerelere varabileceğini gördük. Bizleri korkutmak adına iki arkadaşımızı esir tutuyorlar. Arkadaşlarımızı geri almadan; özgür, bilimsel, demokratik bir üniversiteye kavuşmadan bu mücadele bitmeyecek” dedi.

Tarih Bölümü Öğrencisi Suna Özcan ise Boğaziçi’ye atanan kayyumun AKP’nin üniversiteye yönelik saldırılarının bir halkası olduğuna dikkat çekerek “Uzun bir süredir memlekette görülmemiş bir mücadele örneği ortaya koyduk ve bu sayede Kayyum Melih Bulu’yu üniversiteyi yönetemez bir hale getirip geldiği gibi gönderdik. Kayyum Naci İnci’yle mücadelemizi sürdüreceğiz. Üniversiteyi ‘fethedilmiş düşman kalesi’ pozisyonuna sokan uygulamalar bizi yıldırmıyor ancak iktidarın üniversiteleri büyük bir tehdit olarak algılandığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.

ÖNCEKİ HABER

Danimarkalı epidemiyoloji uzmanı Krause, Omikron'un salgını sonlandırabileceğini öne sürdü

SONRAKİ HABER

Gülistan Doku iki yıldır kayıp | "Kabullenin diyorlar, kabullenmeyeceğiz"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa