EMEP'ten Kartal Meydanı'nda açıklama: Zamlara ve yoksulluğa karşı insanca bir yaşam için mücadeleye!
EMEP, “Zamlar geri alısın, ücretler artırılsın” talebiyle Kartal Meydanı'nda eylem yaptı: "Tüm işçileri ve emekçileri sermaye düzenine ve tek adam yönetimine karşı mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz."
Yeni yıla girer girmez peş peşe gelen zamlar halkın belini bükerken hayat pahalılığına tepkiler de devam ediyor. Akaryakıttan elektriğe, doğal gazdan ulaşıma, vergi ve harçlardan köprü ve tünel ücretlerine kadar birçok kalemdeki zam yağmuruna karşı sokakta eylemler düzenleniyor. Emek Partisi (EMEP) İstanbul Kartal Meydanı'nda yaptığı açıklamada “Zamlar geri alısın, ücretler artırılsın” talebini dile getirip halka mücadele çağrısı yaptı.
EMEP üyeleri, açıklama öncesi Kartal İlçe Örgütü binasından Kartal Meydanı'na yürüdü. Yürüyüşte sık sık "İş, ekmek, özgürlük", "Birleşe birleşe kazanacağız", "Sermayeye değil emekçiye bütçe" sloganları atıldı.
"BİR ACUÇ ASALAK PARA BABASI, EMEKÇİLERİN SIRTINDAN KAZANMAYA DEVAM EDİYOR"
Açıklamayı okuyan EMEP İl Yöneticisi Gökhan Çetin, verileri inandırıcı ve gerçekçi olmayan TÜİK’e göre yıllık enflasyonun yüzde 36,08’e yükseldiğini ifade etti. Bağımsız araştırmacılardan ve akademisyenlerden oluşan ENAG'a göre 12 aylık enflasyon artışının yüzde 82,81 olduğunu ifade eden Çetin, işçilerin, emekçilerin markette, pazarda ve faturalarını öderken enflasyonu en yakıcı bir biçimde cebinde hissettiğini söyledi.
Sendikaların açıkladığı verilere göre ülkede dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 4 bin 13 lira, yoksulluk sınırının ise 13 bin 73 lira olduğunu söyleyen Gökhan Çetin, son bir yıldır artan döviz kuru ve halkın sırtına yıkılan vergi yüküyle emekçilerin yarı yarıya yoksullaştığını anlattı.
Temel tüketim maddelerine gelen zamlarla birlikte asgari ücret zammının yapılır yapılmaz anlamını yitirdiğini söyleyen Çetin, “Patronlara, servet sahiplerine döviz kurundan kaynaklı güvenceler sağlanırken, dövizin az da olsa düşüş göstermesinin işçilere ve emekçilere en ufak bir yansıması olmadı. Temel tüketim maddelerinin fiyatlarının düşmesi bir yana her gün yeni zamlar ekleniyor. Üstüne bir de yeni yılla birlikte halkın üzerindeki vergi yükü daha da arttırıldı. Mevcut sermaye düzeninde dövizin artması ya da düşmesi her şekilde halkın yoksullaşmasına neden oluyor. Fakat bir avuç asalak para babası emekçilerin sırtından kazanmaya devam ediyor. Tek adam yönetimini arkasına alan kapitalistler servetlerine servet katarken, işçi ve emekçiler her geçen gün sefalete, yokluğa mahkum ediliyor” dedi.
"EMEKÇİLER, PANDEMİNİN YARATTIĞI SAĞLIK TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA"
Pandemi sebebiyle işçilerin yaşam şartlarının daha da zorlaştığına dikkat çeken Çetin şunları söyledi:
"İşçiler, emekçiler her gün evlerine ekmek götürmek için yollara düşerken; pandeminin yarattığı sağlık tehdidiyle karşı karşıya kalmaya devam ediyorlar. Milyonlarca insan, toplu taşımada, iş yerlerinde virüse açık şekilde bulunuyorken yeni varyantlara karşı hiçbir önlem alınmıyor; emekçiler virüsün yayılması pahasına üretime devam ediyorlar. Pandemi ile mücadelenin temel taşı olan aşılama hâlâ oldukça yavaş şekilde ilerliyor, milyonlarca insan hâlâ aşılanmış değil. Hükümet aşılama için ne gerekli çalışmaları yapıyor ne de aşılama konusundaki bilgi kirliliğini azaltacak önlemler alıyor. İşçiler ve emekçiler üretim ve kâr pahasına kaderlerine terk edilmiş durumda."
"TÜRKİYE’Yİ BÖLGENİN EN UCUZ İŞ GÜCÜNE SAHİP ÜLKESİ HALİNE GETİRDİLER"
Çetin, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanı neredeyse her konuşmasında Türkiye’nin nasıl büyüdüğünden ve hedeflerine kararlılıkla ilerlediğinden bahsediyor. Peki işçi ve emekçiler yoksulluğun en ağırını yaşarken büyüyenler kim? AKP’nin kamu kaynaklarını seferber ettiği, ihalelere boğduğu, garantili köprü ve otoyol geçişleriyle hem halktan hem de kamu bütçesinden milyarlarca dolar akıttığı yandaş patronlar başta olmak üzere sermayedarlar, işçi ve emekçilerin kanını emerek büyüyor. İktidar, Türkiye’yi Avrupa’nın ve bölgenin en ucuz iş gücüne sahip ülkesi haline getirdi ve utanmadan bununla övünüyor. Sömürüyle, rantla, yolsuzlukla, halktan çalarak büyümeye devam ediyorlar. Bu hükümet, emekçilere yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklardan başka hiçbir şey getirmiyor. İşçi ve emekçiler bir taraftan işsizlikle boğuşurken, henüz işsiz kalmayanlar da her an işten atılma korkusuyla yaşıyor. Mevcut tek adam yönetimi, ittifak ortağıyla birlikte hayata geçirdiği politikalarla, işçi ve emekçilerin cebinden alıp sermaye sınıfının kasasını dolduruyor. Yandaş şirketlerin, patronların vergi borçları bir kalemde silinirken, işçi ve emekçiler perişan halde yaşam savaşı veriyor. Tek adam yönetimi, kapitalistlerin ve zenginlerin çıkarlarını savunmak ve bunun karşısında halkı susturmak içinse baskı ve şiddet politikalarını arttırıyor."
"HALK HAREKETİNİ FRENLEMEK İÇİN ÇABA GÖSTERMEYE DEVAM EDİYORLAR"
"Memleket işçi ve emekçiler açısından yangın yeriyken sermaye muhalefeti ise halk hareketini frenlemek için çaba göstermeye devam ediyor. Oysa sefalete ve yokluğa mahkum edilen emekçilerin seçimleri bekleyecek sabrı ve vakti yoktur. Halkın biriken ve kangren haline gelmiş olan sorunları sadece sandığa havale edilerek çözülemez. İşçi ve emekçiler yüksek enflasyonu, zam yağmurunu, derinleşen yoksullaşmayı izlemeden bir an önce harekete geçmelidir. Emekçilerin yeni yükleri kaldıracak hali yok! İstanbul’daki işçiler, emekçiler 'Zamlar geri alınsın, ücretler arttırılsın' talebi etrafında bir araya gelerek çalıştıkları iş yerlerinde, yaşadıkları mahallelerde yerel mücadele platformlarını oluşturmalı ve sesini yükseltmelidir.
İşçi ve emekçilerin ücretlerine ek zam yapılsın, ücretler iyileştirilsin, insanca yaşayacak düzeye getirilsin.
Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınarak sermayeye, zenginlere servet vergisi getirilsin.
Zam yağmuru durdurulsun ve yapılan tüm zamlar geri alınsın.
Yoksulluğu ve hayat pahalılığını durdurmak için derhal emekçileri koruyacak önlemler alınsın.
Tüm bu taleplerin hayata geçmesi ancak işçi sınıfının ve emekçi halkın sefalete, geleceksizliğe, sömürüye ve baskıya karşı bir araya gelmesi ve ortak mücadelesiyle mümkündür. Şimdi, birleşik ve örgütlü mücadeleyi büyütmenin zamanıdır. Emek Partisi olarak tüm işçileri ve emekçileri iş, ekmek, özgürlük ve insanca yaşam talepleriyle birlikte sermaye düzenine ve tek adam yönetimine karşı fabrikalarda, mahallelerde ve her yerde mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz." (İstanbul/EVRENSEL)