Dr. Kubilay Kaptan: Hem Marmara Denizi'nin hem halkın gazı alınmaya çalışılıyor
Marmara Denizi'ndeki denizanaları artışının, kirliliğin sonuçlarından biri olduğunu söyleyen Dr. Kubilay Kaptan, "İktidar göstermelik önlemlerle hem denizin hem halkın gazını almaya çalışıyor" dedi.
Fotoğraf: DHA
Eylem NAZLIER
İstanbul
Kendisine kıyısı bulunan bütün illerden akan atıklar nedeniyle yıllardır kirletilen Marmara Denizi, geçtiğimiz yıl mart ayında müsilajla (deniz salyası) cevap verdi. 2021 yılının büyük çevre felaketi, denizin yüzeyi temizlenerek gözlerden uzaklaştırıldı. Kirlilik devam ediyordu ve bu defa denizanalarını artırmıştı. Bu artışı Marmara Denizi’nin doğal yaşamının insan eliyle, yanlış ve vahşi politikalarla tamamen değiştirilmesine bağlayan Akademisyen ve Yazar Dr. Kubilay Kaptan, “Marmara Denizi yıllardan beri alarm veriyor ve bugün yaşananlar sadece sonuçlardan biri. İktidar göstermelik önlemler ve çalışmalarla hem denizin hem halkın ‘gazını almaya’ çalışıyor” dedi.
"KONUTLARIN ALT YAPISI YETERSİZ"
Son 30 yıldır Marmara Denizi’nin yoğun bir kirletilmeye maruz kaldığını söyleyen Kaptan, “Bu kirletilmenin bir nedeni Marmara Denizi’nin etrafına konuşlandırılan konutların alt yapısının yetersiz-eksik olmasından kaynaklı. Konut evsel atıklarının direk olarak denize gönderilmesi. Ama sorun sadece konut problemi olsaydı çözülebilirdi” diye konuştu.
"MARMARA DENİZİ’NİN DOĞAL HAYATI İYİCE BOZULDU"
Marmara Denizi’nin çevresinin komple sanayiye açılmasıyla asıl kirletmenin başladığını belirten Kaptan, “Sadece Marmara Denizi’nin çevresi değil Marmara Denizi’ni besleyen ve beslenen nehirlerin de sanayi için kullanıma açılması hızlandı. Bu kullanım o kadar katı ve denetimsiz biçimde yapıldı ki sanayi tesislerinin kullandığı ve çıkardığı zehirli maddeler herhangi bir biyolojik arıtmaya gerek görülmeden Marmara Denizi’ne ve nehirlere verilmeye başlandı. Fakat bu sanki yetmemiş gibi bir de derin deşarj diye bir şey icat edip buradaki fabrikalarından çıkan zehirli hammaddeleri direk denize ve denizin derinlere taşıyıp vermeye başladılar. Bu sayede doğal denizi, dünyada görülen ender iç denizlerden biri olan Marmara Deniz’in doğal hayatı iyice bozuldu” dedi.
"MARMARA DENİZİ ÇÜRÜDÜ"
İstanbul’da şantiyelerden çıkan toprağın, taşın Marmara Denizi’ne döküldüğünü de aktaran Kaptan, “Marmara’daki pek çok adada örneğin Yassıada’da olmak üzere yapılan inşaat, madencilik çalışmalarından çıkan topraklar, taşlar Marmara Denizi’ne dökülüyor. Marmara Denizi’nin tabanı tamamen doğal halinden çıktı. Yapay bir hale bürüdü. Bu yapay ve zehirli hal Marmara Denizi’nin çürümesine neden oldu. Bu ilk başta farklı etkilerle, son olarak da bizim gördüğümüz musilajla ortaya çıktı. Musilajın ilk 10-20 metrede temizlendiği söylense de, bizim söylediğimiz gibi, ‘makyajı yaptınız ama denizin altı çürümüş’ gerçeği kaldı” dedi.
"BAZI CANLILAR TÜKENİRKEN, BAZI CANLILAR ÇOĞALIYOR"
Bu hafriyatların pek çok canlının yaşam biçimini mahvettiğine dikkat çeken Kaptan, “Bunlardan bir tanesini şu anda görüyoruz. Denizanaları her sene olurdu ama bu sene yoğun biçimde karaya vuruyor. ‘Sayıları çoğaldı’ deniliyor. Denizanaları, kirliliği en fazla emebilen canlılardan birisidir. Biraz önce saydığım şeylerden dolayı denizlerdeki çeşitlilik azalmaya başlayınca bir canlı yönünde baskı yaratır. Bazı canlılar yönünden avantaj yaratır. Bazı canlılar tamamen tükenirken bu dengeyi bozduğu için o canlının yediğinin büyümesine yol açar, yok olmazlar. Denizanalarının orantısız bir biçimde büyümesine yol açtı. Çünkü onların büyümesi için elverişli ortam daha fazla olmuştu. Bu onlar artarken başka canlıların azalması demek. Hem artmaları hem yaşama alanlarının değişmesi nedeniyle anlaşıldığı üzere kıyıya vurma, bazı alanlarda fazlalaşma gibi, daha fazla toplanma durumlar ortaya çıktı. İklim değişikliğinin muhakkak ilgisi vardır. Sıcaklıklarda değiştiği için eskiye göre daha sıcak günler yaşadığımız için bunun da etkisi vardır” dedi.
"BU ORTAMDA BİR CANLI YAŞAYABİLİR Mİ?"
“Şimdi bu zehirli ortamda bir canlı yaşayabilir mi?” diye soran Kaptan, “Yaşayabilse bile onun yenmesi ne kadar sağlıklı ve doğrudur... Bizim Marmara Denizi’nde yaşayan balıklarımızın bir kısmının sayısı oldukça azaldı, bir kısmı görülmüyor bile. Marmara Denizi ara istasyon gibi çalışır, Karadeniz’e aktarım yapar, bir göç yoludur. Hamsi, vakti zamanı gelir buraya iner. Bu balıkların buraya geldikten sonra beslenmeleri gerekir. Nereden beslenecekler? Doğal kaynakların durumu ne? Doğal kaynakları olan yuvaları çürümüş durumda ve buradan çıkan zehirli maddeleri aynı bizim hazır gıdayı alırken zehirli olduğunu bilmeden yememiz gibi balıklar da bunların bir kısmını yiyor. Zehirli madde artıkça balıkların ölümüne veya biz farkında olmasak da zehirlenmelerine yol açıyor” dedi.
"BUYURUN YİYİN DİYEMİYORUM"
“Yemeyin, avlanmayın demek çok zor” diyen Kubilay Kaptan, “Balıkların ne kadar buna bulaştığı ne kadar yediğini tespit etmek oldukça zor. Balıkları nereden avlandıklarını sorduğumuzda derinden avladık, kıyıdan avladık, Marmara Denizi’ne yakın bir yerden avladık gibi o kadar yer var ki bunların her biri için ayrı bir inceleme yapılmıyor. Marmara Denizi’nin her noktası taranmalı, her noktasının su kirliliği dibe kadar ölçülmeli. Sonra denilmeli ki, ‘şu bölgede denizcilik, balıkçılık serbest, şu bölgede denize girebilirsiniz, şu bölgede giremezsiniz.’ Böyle olmadığı için avlanma yasağı dışında yasak olmadığı için ben de çok rahatlıkla buyurun yiyin diyemiyorum. Dikkat edilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
"DENETİM YOK"
Marmara’dan çıkan balığın yurt dışında yapıldığı gibi her on taneden bir tanesine bakılmadığını söyleyen Kaptan, “Doğal olarak çıkarıldığı gibi geliyor, balıkçı da bilmiyor. Yiyen de bilmiyor. Eğer zararlıysa diye söylüyorum. Bu denetimsizlik her konuda böyle zeytin de alsanız peynir de alsanız böyle. Onun için sadece balıkçılık için değil. Ben Türkiye’de satılan açık veya kapalı bir mal hakkında hijyenik ve sağlığa yararlıdır diyemiyorum. Denetim yok çünkü” dedi.
"MARMARA DENİZİ ÖLMEK ÜZERE"
“Kısmi olarak Marmara Denizi öldü, toplamı ölmek üzere” diyen Kaptan, “Musilajdan sonra aynı selde veya başka konularda olduğu gibi bakanlık 25 madde yayımladı. Marmara Denizi koruma alanı ilan edilecek, 7/24 musilajdan temizlenecek, en önemlisi su arıtma tesislerinin tamamı ileri biyolojik arıtma tesisine dönüşecek. Balıkçılık faaliyetleri ekosistem temelli yapılacak vs. bunlar çok güzel ama daha önceki pratiklere bakarak bunların uygulanacağına dair umudum yok. Birkaç adım atıldı, kurumlar toplandı ama içlerinde en önemlisi olan su arıtma tesislerinin biyolojik tesislere dönüşmesi için zerre adım atılmadı” değerlendirmesinde bulundu.
Musilaj olmadan bir ay önce Marmara Denizi’nin etrafı nasılsa şu anda aynı durumda olduğunu söyleyen Kaptan, “Marmara Denizi’nin iyileşeceğine yönelik kısa dönemde umudum yok. O yüzden ölmekte olan bir deniz var ortada. Bunun izleri önümüzdeki yaz ve sonraki yıllarda göreceğiz. Hem balıkçılık hem insanların yaşamı etkilenecek maalesef” dedi.
"ALACAĞIZ DENİLEN ÖNLEMLERİN HİÇBİRİ ALINMADI"
Kaptan son olarak şunları söyledi: “Ben bunca yıldır sel sonrasında deprem sonrasında herhangi bir konuda ‘alacağız’ denilen önlemlerin hiçbirinin alınmadığını gördüm. Ege, Akdeniz’de çıkan yangınlarda uçak, personel, ekipman eksikliğine gelin, isterseniz sellerde mahvolan Zonguldak, Kastamonu gibi kentlerin duruna bakın. ‘Bir daha olursa daha az hasarla atlatayım’ diye söylenen önlemlerin hiçbirisi alınmadı. Sadece geçiştirildi. Bugünlere geldik. Ben bugünden sonrada bunlarla ilgili önlem alınacağını düşünmüyorum. Tek umudum, tek isteğim bunları önemsemeyenlerin bir an önce değişmesi yoksa hiçbir ilerleme olmaz.”