Polipropilen tesisi yapılırsa, Erzin çok şey kaybedecek
"Güzel Erzin'imizi uzun zamandır, termik santrallerden korumak için mücadele ediyoruz. Son olarak polipropilen tesisinin ÇED toplantısını yaptırmadık. Çünkü başka Erzin yok."
Fotoğraf: Erzin Belediyesi
Hüseyin ERTAÇ
Erzin Gönüllüleri Derneği Başkanı
Erzin’in değerini sanırım en çok Erzin dışında yaşayınca anlıyorsunuz.
Çocukluğumuzda “Denize gideceğiz’’ dedikleri zaman bir gün öncesinden heyecan sarar, yerimizde duramazdık. Denize bir kilometre kala iyot kokusu gelmeye başlar, derin derin nefes alarak içimize çekerdik. Daha denize varmadan arabada soyunur, önce denize, ardından tatlı suya dalardık. Çocukluğumuzda yazları Burnaz sahiline çadır kurardık. O yıllarda Burnaz’da on veya on beş çadır olurdu. Daha fazlasını görmedim. Burnaz’dan baktığınız zaman çevrede tek bir beton yapı, tek bir fabrika bacası görmezdiniz. Tertemiz deniz, tertemiz topraklar. Yani öylesine temizdi bizim sahiller.
O zamanlar Tombalak diye bir balıkçı vardı, Gökdere köyünden. Erzin’in tek balıkçısı oydu ve tek başına çalışırdı. Ağ atar, sabahları ağını çekmesine biz de yardım ederdik. Ağ çektiğimizde toplanan balıklar insan boyunu geçerdi. Tabii biz çocuklar da nasibimizi alırdık balıklardan.
Erzin, binlerce yıllık tarihi -3 bin 500 yıl öncesine kadar uzanan İssos Harabeleri, Su Kemerleri, Antik Tiyatro, Çarşı, Pasaj, Hamam, Artemis Mozaikleri- doğası, suyu, narenciyesi, zeytini, Amanosları, yaylaları, İçmeler, Ilıca ve Burnaz sahili ile bir başkadır.
BURNAZ SAHİLİ…
Sekiz kilometre uzunluğunda iki yüz metre genişliğindeki Burnaz Plajına hafta sonlarında sadece Erzin’den değil, Osmaniye, Ceyhan, Kadirli, Gaziantep, hatta Urfa’dan kafileler halinde gelenler olurdu. Denize akan buz gibi soğuk tatlı suyu ile memlekette eşi benzeri olmayan bir sahil. Denizde ilerlediğinizde deniz suyu ancak elli metre sonra boyunuzu aşmaya başlar. Denizde de kıyıda da küçük bir taş bile bulamazsınız. Burnaz’ın ilerisinde, Sarısu mevkiinde dünyada eşi benzeri bulunmayan tatlı su carettalarını, deniz carettalarını, Sarı Burnaz kertenkelesini de unutmayalım.
Ne yazık ki bölge bugünlerde tehlike ve tehdit altımda. Ta altmışlı yıllarda Doğu Akdeniz’in bir kısmını sanayi ve enerji bölgesi olarak ilan etmişler. (Sedat Başkavak Erzin’de panelde anlatmıştı) Ve ne yazık ki bundan kimsenin haberi yoktu. Belki de vardı da sanayinin bölgeye faydası olacağını düşündüler.
AMANOSLAR…
Burnaz’dan Amanoslar’a doğru bakalım bir de. Amanoslar üç yüzden fazla endemik canlıyı (bitki, canlı) barındıran, Osmaniye’den Belen’e kadar uzanan, eşi benzeri bulunmayan bir habitat. Akdeniz iklimini yaşarken bazı bölgelerde Karadeniz karakteri gösterir. Bazı bölgelerde yabani fındık bulabilirsiniz. Tütün zaten yetiştiriliyordu, şimdi Amanosların eteklerinde düzenli ve bilinçli fındık bahçeleri de var. Amanoslar ağaç katliamı, taş ocakları ve maden ocakları tehdidi altında. Sık yaşanan yangınlar ve ağaç katliamlarıyla, ayrıca maden arama sahalarıyla güzelim ormanlarımız delik deşik ediliyor. Eskiden orman gençleştirmesi, işaretlenmiş yaşlı ve çürük ağaçların kesimi, ormancıların kontrolünde yapılırdı. Şimdi tarla biçer gibi dümdüz ediyorlar ve bunun adına gençleştirme diyorlar. Klasik deyimle eskiden devlet ormanı korurdu, şimdi halk ormanı devletten korumaya çalışıyor.
KARINCALI YAYLASI…
Erzin ilçesi içerisinde bulunan doğal güzelliklerden biri de Karıncalı Yaylası’dır. 1600 metre rakımı olan Karınca Yaylası, doğanın tadını çıkarmak adına ziyaret edilebilecek yerlerden biri. Çam ağaçları ile kaplı olan bu bölgede gürgen, meşe, sedir, ladin ve ardıç gibi pek çok farklı ağaç ve bitki seçeneğine rastlayabilmek mümkündür. Yaz ayları Erzin halkı Karıncalı Yaylası’na çıkar serinlemek için. Eskiden dedelerimiz at sırtında yaylalara çıkarmış. Şimdi otoban gibi yollar yapılıyor. Şehirler arasında olmayan bu yollar yayla bölgesinde haliyle yapılaşmayı da artırıyor.
İÇMELER VE ILICA KAPLICASI
Amanos eteklerindeki şifalı suların bulunduğu İçmeler, daha üstünde de kaplıca bölgesi Ilıca var. Bu da Erzin’in diğer güzelliklerinden. Erzin içmeleri özellikle yaz aylarında iç turizme hitap eder. Ilıca Kaplıcası’nın suları 24 derecedir ve sıcacıktır. Bu su, içmek için de son derece uygundur. Sindirim sistemine, böbrek ve idrar yolları hastalıklarına, metabolizma rahatsızlıklarına iyi geldiğine inanılan bu su, keyifli zamanlarınıza sağlık da katabilir. Ayrıca çevresinde yemyeşil bitkilerin yer aldığı bu yer, nefes almak için de son derece ideal bir bölgedir.
İSSOS ANTİK KENTİ
İssos Antik Kenti binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Bölgenin Bizans, Hitit, Seleukos, Pers, Bizans, Selçuklulara ev sahipliği yaptığı düşünülürse son derece önemli bir tarihi yapıt. Bu topraklar, MÖ 333’te Makedonya Kralı İskender ile Ahameniş Hükümdarı Darius arasındaki savaşa da tanıklık etmiş. Büyük savaşlardan biri olarak adlandırılan İssos Savaşı, bu bölgede gerçekleşmiş. Roma döneminden kalma; su kanalları, su kemerleri, müzik odası, hamam, Artemis Mozaikleri, amfi tiyatro, çarşı, pasaj, antik tiyatro gibi farklı kalıntılar, bu harabeler içerisinde görülebilir. En güzeli de Roma hamamı ve hamam yanındaki Artemis mozaiğinin ortaya çıkışına şahit olduk. Artemis mozaikleri bulunduğu yerde korunamadığı için Antakya Yeni Müze’ye taşındı ve orada sergileniyor. İssos ve Leçelik bölgesinde nereye kazma vursanız oradan tarih fışkırıyor. Bu nedenle yıllarca definecilerin ve tarihi eser kaçakçılarının yağmasına maruz kaldı. Sanırım bir şey bırakmadılar. Yıllar sonra sit alanı ilan edildi ve etrafını tel örgülerle çevirmek akıllarına geldi. Tel örgülerle çevrildikten sonra her yerden zeytin ağaçları fışkırmaya başladı. Binlerce yıllık zeytin kökleri yeniden filizlendi. Zeytinin ana vatanının da Erzin olduğu düşünülüyor.
İssos’un hemen üstünde volkanik oluşum Leçelik bölgesi var. Geçmişin yanardağının oluşturduğu bir bölge. Burası da Osmaniye OSB’nin tehdidi altında. Sanki başka yer yokmuş gibi geldiler buraya yaptılar. Leçelik bölgesinin silüeti bozuldu. OSB’nin kirlettiği havadan, topraktan ve sudan birinci derece etkilenen yer Erzin. Leçelik bölgesi Türkiye’nin en önemli yer altı sularına sahip.
NARENCİYE, ZEYTİN…
Erzin toprakları birinci sınıf tarım toprağı. Çok verimli bu topraklarda sopayı yere dikseniz filizlenmeye başlar. Türkiye’nin toplam narenciye üretiminin yüzde 25’i Erzin’de gerçekleştirilmektedir. Narenciye, halkın geçim kaynağı. Halkın narenciye ihtiyacı karşılandığı gibi ihraç da ediliyor. Erzin’in bir diğer tarım ürünü Zeytin. Zeytin ağaçları Edremit zeytini kalitesinde meyve veriyor. Erzin’de çıkan zeytinyağı artık pazarda aranan bir ürün oldu. Geçmişte bölgenin en güzel domatesleri, salatalıkları ve aklınıza gelen her sebze bu topraklardan fışkırırdı. Susam, yer fıstığı, pamuk, karpuz, kavun... Artık pamuk ve susam yok. Pamuk ve susam devletin tarım politikasızlıkları nedeniyle ekilmiyor.
BAŞKA ERZİN YOK!
Bu güzelim ilçemizi uzun zamandır, termik santrallerden korumak için mücadele ediyoruz. Son olarak Aşağı Burnaz Mahallesi Atatürk Çiftliği civarında Byport Petrol Ürünleri Terminal Hizmetleri AŞ tarafından deniz kenarında yapılmak istenen Polipropilen tesisinin ÇED toplantısını Erzin halkı olarak yaptırmadık. Erzin halkı, doğasının, suyunun ve toprağının kirlenmesini istemiyor. İlçenin ekonomisinin temelini tarım oluşturuyor. Ağırlıklı olarak narenciye tarımı genel geçim kaynağı. Erzin’de yurttaşlar tarıma, turizme, balıkçılığa zarar verecek olan yaşam alanlarımızı ortadan kaldıracak bu tip projeleri istemiyor. Erzin için daha yapabileceğimiz çok şey var. Örgütlü bir çalışma ile kirli sanayiyi ve doğa düşmanlarını kovmak zorundayız. Çünkü başka Erzin yok!