06 Ocak 2022 23:55

Siyasi partiler: Siyaset sandığa sığmaz

Zamlar halkın sırtına yeni yükler getiriyor ancak Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da sokağa çıkılmasından rahatsız. EMEP, Sol Parti, TKP, TİP, HDP temsilcileri tartışmaları Evrensel'e yorumladı.

(soldan sağa) Ercüment Akdeniz (Fotoğraf: Evrensel), Kemal Okuyan (Fotoğraf: Sol Haber), Gizem Gül Kürekçi (Fotoğraf: Sol Parti), Sera Kadıgil (Fotoğraf: TİP), M. Rüştü Tiryaki (Fotoğraf: MA) | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katarız ve gideceğiniz yere kadar kovalarız” diyerek sokağa çıkanları tehdit ederken Millet İttifakı üyeleri CHP ve İYİ Parti de sokağa çıkmak yerine seçim gününü beklemeyi telkin etti. Sol sosyalist partiler de sokağın kriminalize edilmesine tepki göstererek sadece sandığı işaret eden mücadele biçimini eleştiriyorlar. Emek Partisi, Sol Parti, TKP, HDP ve TİP temsilcileri ile konuştuk.

"EKMEK VE ÖZGÜRLÜK İÇİN BAŞKA ÇIKIŞ YOLU YOK"

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ekonomide yaşananlarla birlikte yoksullaşmanın iyice arttığını belirterek “Ülke kaynaklarını, emekçinin alın terini sermayenin sofrasına sunan hükümet yüksek enflasyonu durduramıyor. Katlanan zamlar, derin yoksulluk, genç işsizliği dayanılır gibi değil. İşçi, memur, emekli maaşları kar gibi eridi. AKP’ye, MHP’ye oy veren emekçiler de dahil olmak üzere halkta hoşnutsuzluk birikiyor. Son olarak on binlerce metal işçisi uzun bir aradan sonra meydana indi, Kocaeli’de miting yaptı. İşçiler, emekçiler, yoksul halk her yerde bir çağrı merkezi arıyor. Emek ve meslek örgütleri gereken hazırlık ve kararlılık içinde olursa yüz binlerin meydanlara inmesi işten bile değil. Ekmek ve özgürlük için başka çıkış yolu yok! Türkiye’nin tek adam yönetiminden kurtulması ve sermaye saldırılarını püskürtmesi de bu mücadeleye bağlı” dedi. İktidar blokunun 15 Temmuz’a atıf yaparak açlık ve yoksullukla sınanan halka aba atından sopa gösterdiğini ifade eden Akdeniz “Bu kabul edilemez. Peki, Millet İttifakı ne yapıyor? CHP lideri Kılıçdaroğlu “Beyefendi bizim sokağa çıkmamızı istiyor anlaşılan. Çıkmayacağız. Zorlayacak çıkmayacağız, baskı kuracak çıkmayacağız, ama gereğini sandıkta yapacağız” diyor. Hayır öyle değil! Erdoğan-AKP yönetimi ve sermaye dünyası halkın sokağa çıkmasını değil çıkmamasını istiyor. Tehditleri bu yüzden. Kaldı ki en masum ekmek talebini böyle tehdit edenler yarın seçim ortamı ve sandık güvenliği konusunda nasıl bir tutum takınırlar? Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, son seçim oyunları ortadadır” dedi.

"HERKES DÖNÜP YAKIN TARİHE BAKMALI"

Türkiye’de emekçilerin önünde iki engel olduğunu söyleyen Akdeniz “Biri gerici tek adam yönetimidir. Diğeri her defasında halkın tepkisini geriye çekmeye çalışan, adeta itfaiye rolü oynayan Millet İttifakı çizgisidir. İşçi hareketi bakımından buna sendikal bürokrasiyi de eklemeliyiz. Herkes dönüp yakın tarihine baksın. Özalları, Çillerleri, Demirelleri, son olarak ANAP-DSP-MHP koalisyonunu deviren nedir? Sadece sandık mıdır? Sandığa gelene kadar milyonlarca işçi ve emekçinin gerçekleştirdiği grevler, mitinglerdir. Şanlı madenci yürüyüşleridir. Toplumsal muhalefet bugün de bu yoldan ilerlemelidir” ifadelerini kullandı.

Akdeniz şunları söyledi: “İktidar şapkasından ‘kur korumalı TL mevduat sistemi’ çıktığında veya İBB’ye yönelik operasyon sinyali verildiğinde burjuva muhalefetin dumura uğramasının, süreci toparlayamamasının asıl nedeni her şeyi anketlere bağlaması, sandığa havale etmesidir. İşçi ve emekçilere çağrımız her fabrika ve işyerinde, her mahallede mücadele birliklerini kurmaları ve insanca yaşam için örgütlü tepkilerini dile getirmeleridir. Ekmeğin de sandığın da güvencesi buradan geçmektedir. EMEP’in çalışmaları da bu yöndedir.”

ÖRGÜTLÜ HALK HAREKETİ PROVOKASYONUN İLACIDIR

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan da “Halkı ekonomik olarak ağır bir yıkıma uğratmış olan iktidarın sürekli olarak iç ve dış düşman edebiyatı yapmasında şaşırtıcı bir taraf yok. Bir yandan ‘Bunlar karışıklık istiyor’ diyor, diğer yandan ‘Sokağa çıkarsanız sizi pişman ederiz’ diye sopayla tehdit ediyor. Düzen muhalefetinin buradan çıkardığı sonuç, Erdoğan’ın sokakta bir hesaplaşma istediği. Yani ekonomik zorluklardan, baskılardan bıkan, tepki duyanlar gösteriler düzenleyecek, ortalık karışacak, iktidar yanlısı güçler sokaklara inecek ve güvenlik gerekçesiyle hükümet daha da otoriterleşecek, belki seçimler yapılmayacak. Aslında tarihte örnekleri var bunun. Güçler dengesinin kendi lehine olduğunu düşünen iktidarların çeşitli kışkırtmalarla sokağı hareketlendirip sonra demir yumruklarını indirdikleri görülmüştür.

Ancak provokasyon için kitle gösterilerine ihtiyaç yok ki. Bir büyük yalan, bir suikast, sıradan bir gazete haberi, özelliği olmayan bir demeç bile provokasyon yaratmak için kullanılabilir. Provokasyonlar halkın örgütsüzlüğünden güç alır. Örgütlü bir halk hareketi provokasyonun ilacıdır.” dedi. “CHP, İYİP ve diğerleri ‘Sokağa çıkmayacağız’ diyebilirler, onlar sermaye partisidir. Hem patronlar hem de emperyalist merkezlere ‘istikrarı koruma’ sözü vermişler. Yumuşak geçiş ve restorasyon sözüdür bu. Kendi tercihleri. Ama en temel haklarını kullananları, hayat pahalılığını protesto edenleri yaftalamak ve iktidarın ekmeğine yağ sürmekle suçlamalarına izin vermeyeceğiz” diyen Okuyan “O partilere diyoruz ki, ‘Çıkmayın kardeşim, evinizde oturun, seçimleri bekleyin. Miting filan da yapmayın, cenazelerde boy göstermeyin, esnaf ziyaretleri düzenlemeyin. Çünkü kendiniz söylüyorsunuz, provokasyon olur!’ Biz ise provokasyonlara karşı önlemlerimizi alır, aklımızla hareket eder ama halkın tehditlere boyun eğmeyeceğini gösterecek şekilde örgütlü mücadeleyi yaygınlaştırırız” ifadelerini kullandı.

"SOKAĞA ÇIKMAYIN ANLAYIŞI AKP’YE ALAN AÇMAKTIR"

Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Gizem Gül Kürekçi ise halkın demokratik protesto hakkının üzerine basılarak muhalefet yapılamayacağını söyledi. Kürekçi “Tüm çürümüşlüğüne rağmen AKP’nin yirmi yıldır ülkeyi yönetebiliyor olması sadece onların başarısı değil; muhalefetin hakkını da teslim etmek gerekir. Anayasal hakkı dahi savunmaktan aciz anlayış bugün de AKP’ye alan açmaya devam ediyor. Seçimlerde kazanmak daha da ötesinde bu rejimle hesaplaşabilmek için siyasetin toplumsallaşması, örgütlü bir toplumsal seferberliğe dönüşmesinden başka bir yol yok. Meclis muhalefeti ise siyaseti etkisi sıfırlanmış parlamento kürsülerindeki söz düellosuna indirgiyor” dedi.

Sokağa yönelik bu toplu itirazın nedenlerinden birisini “Toplumdaki değişim talebinin ve öfkenin sistem içinde tutulması, kontrol edilmesi” olarak değerlendiren Gizem Gül Kürekçi şöyle devam etti: Sistem muhalefeti, toplumu bekleme odasına alarak dikkatleri salt seçim anına yoğunlaştırıyor. Çünkü, kendi kaderi için harekete geçmiş bir halkın Meclis muhalefetinin sağ programına sığmayacağının pekala farkındalar. Toplumda yükselen ilerici, demokrat, devrimci dönüşüm arayışına ket vurmak; onu sağ bir çizgiye hapsetmek için de sokağı devre dışı bırakmaları gerekiyor. Biz iktidarın da muhalefetin de bu halkın öfkesini kısıtlayan, daraltan AKP’ye vakit kazandıran hamlelerine karşı tabii ki aksini yapmaya devam edeceğiz. Seçimi gösterip bu halkı o güne dek yoksullukla baş başa bırakamayız. Zamlara karşı 1 Ocak’tan bu yana 18 noktada protesto gerçekleştirdik; bugün de 6 noktada bunu sürdüreceğiz.

SOKAK DEMEK HALK DEMEKTİR

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil ise şöyle konuştu: "Hiç kimse ama hiç kimse en meşru anayasal protesto hakkını kullanan insanları marjinaline edemez veya bu karalamaya çanak tutamaz. Canı isteyen herkes önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Saray rejimi gibi varlığını korku ve tehdide dayandıran otoriter rejimlerde de ilk yok edilmek istenen hak her zaman bu olmuştur. Medyaya çöken, parlamentoyu işlevsizleştiren, ağzını açana yargı sopası sallayan ve tüm bunları yaparken ülkeyi batıran Saray rejimine karşı hayatı karartılan yurttaşlar için böyle bir ortamda haklı tepkisini göstereceği en etkin mecralardan biri de sokak. İşte tam da bu yüzden, satın alamadıkları için, karartamadıkları için sokaktan korkuyorlar. Haklılar da. Çünkü sokak demek halk demektir. Ve Nazım’ın da dediği gibi hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu."

PROTESTO HAKKINI YOK SAYMAK DEMOKRASİ DÜŞMANLIĞIDIR

HDP Seçim İşleri Komisyonu Eş Sözcüsü ve Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sokağı terörize” eden ifadeleriyle ilgili, “Demokrasilerin vazgeçilmez kuralı, insanların bireysel olarak ve topluca düşüncelerini ifade etmesidir. Ve bireysel olarak düşüncelerini ifade etmek hakkıyla protesto hakkı birbirinden ayrılmaz bir ikilidir. Gelişmiş toplumlarda, demokratik ülkeler, hükümetlerin, iktidarların veya hükümet dışı organizasyonların yaptıkları işlere karşı protesto haklarını kullanırlar. Ve insanların sadece protesto haklarını kullanmaları ve üstelik varsayımsal biçimde olmayan bir protesto hakkını yasa dışıymış gibi, demokrasi karşıtıymış gibi tehlikeli olarak göstermek çok açık bir biçimde demokrasi düşmanlığıdır” şeklinde değerlendirdi.

CHP ve İYİ Parti liderlerinin “Sokağa çıkmayın” açıklamalarına dair de, “Muhalefet kimse sokağa çıkmayacak, protesto etmeyecek, biçiminde değil de, ortada sokağa çıkan protesto eden yok zaten. Olmayan bir şeyi varmış gibi niye tartışıyorsun diye karşı çıktıklarını varsayıyorum. Umarım CHP ve İyi Parti liderleri söylediğim biçimde tepki gösteriyordur. Yok böyle demiyorlarsa gerçekten Erdoğan gibi ‘Sokağa çıkmak tehlikelidir’, Protesto hakkı yanlıştır’, diyorlarsa, kesinlikle bu kabul edilemez. Eğer öyle ise sadece Erdoğan’ın değirmenine su taşımış olurlar” ifadelerini kullandı. (İstanbul/EVRENSEL)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Prof. Dr. Doğanay Tolunay: "Cumhurbaşkanı kararı ormanları işgal edenlere ceza değil ödül veriyor"

SONRAKİ HABER

Siyaset Bilimci Ayşen Uysal: Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın zihni sınırlarını aşamıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa