Sur evleri: İnsansız ve ticari
Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Eş Başkanı Selma Aslan, Sur evlerini Evrensel Pazar'a yazdı.
İLGİLİ HABERLER
Sur'da halktan 50 bin TL'ye alınan binaların yerine yapılan "villalar" satışa sunuldu
Diyarbakır Sur'da tarihi yapılar yıkılıyor
Sur’da yasak kalktı, inşa edilen kimliksiz yapılar gün yüzüne çıktı
Selma ASLAN
Mimarlar Odası Diyarbakır Şube Eş Başkanı
Kentsel sit alanı olan ve UNESCO tarafından dünya mirası olarak kabul edilen Diyarbakır Surlarını da barındıran ve bunun yanında birçok anıtsal ve tescilli yapıya sahip Sur İlçesi; tarihte Asur, Urartu, Medler, gibi birçok uygarlığa da ev sahipliği yapmıştır.
Mimarlık ve yapı sanatının önemli bir parçası olan bazalt taşı kentin tümüne hakim olup kendini gösterir. Kentin surları, burçları, dar ve uzun sokakları, cami, hamam, kilise ve han gibi anıtsal yapıları, avlulu ve eyvanlı evlerinden oluşan geleneksel dokusunun önemli bir yapı unsurudur. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilmesinde bu önemli unsur etkileyici bir özellik olarak da vurgulanmıştır.
Bakanlar Kurulunun kararıyla Suriçi bölgesi ‘riskli alan’ ilan edilmiştir.
2015 yılı çatışmalı sürecin yaşanmasından sonra ise 21.03.2016 tarih ve 8659 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Suriçi 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesi gereği alandaki tüm yapılar için Acele Kamulaştırma Kararı almış ve yıkım süreci başlamıştır.
Suriçi bölgesinde 140 hektarlık alanın acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir. Toplam 7 bin 714 adet parselin 6 bin 292 adedi yani yüzde 82’sine el konulmuştur. 2015 yılı nüfus verilerine göre yasaklı 6 mahallede 23 bin 223 kişi yaşamaktadır. Binlerce insanın yaşam alanından koparılması sonucunu sosyal ve kültürel yıkıma yol açmıştır. Daha da önemlisi bu bölgede yaşayan yurttaşların mülkiyet haklarının ihlali anlamına gelmektedir.
16 mahalleden oluşan Suriçi’nin de 147 adet anıtsal yapı ve 448 adet sivil mimari yapı sayısı bulunmaktaydı. Ancak yıkımı yapılan 6 mahallede 10 Mayıs 2016 tarihli uydu görüntülerinde bölgenin yüzde 13’ünde yıkım olduğu tespit edilirken 11 Temmuz 2017 tarihli uydu görüntülerinde Suriçi’nin yüzde 72’sinin yıkıldığı görülmektedir. Ayrıca; Cevatpaşa, Savaş, Hasırlı, Cemal Yılmaz, Fatihpaşa ve Dabanoğlu Mahallelerinde aralarında 87’si tescilli ve 247’si tescile değer 3 bin 569 yapının yıkıldığı, hafriyatlarının herhangi bir bilimsel çalışma ve değerlendirme yapılmaksızın kaldırıldığı belirlenmiştir.
Sur ilçesinin neredeyse tamamının acele kamulaştırılmasına karar verilmiş, nüfusun çoğunluğu yaşam çevrelerini terk ederek göç etmek zorunda kalmıştır. Ardından yerleşim yerlerine erişim kapatılarak yıkıma başlanmış, bölgenin dönüştürülmesi için mimarlık ve planlama bir araç haline dönüştürülmüştür. İmar planı değişikliği ile mevcut tarihi doku ve tescilli yapılar yok sayılmış; kentsel donatı alanlarının kaldırılması, birçok yapının yıkımı öngörülmüş, güvenlik ve savunma odaklı kararlar alınmıştır.
Binlerce insanın yerinden edilmesi, yaşam alanından koparılması sosyal ve kültürel yıkıma yol açmıştır.
Daha da önemlisi bölgede yaşayan yurttaşların mülkiyet hakları ihlal edilmiştir.
2016 yılından bugüne gelindiğinde ise;
- Yaşanan çatışmalar gerekçe gösterilerek ilan edilen yasaklar süresince, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan tarihi ilçenin yüzde 70’i yok edilmiş,
- Yıkıma uğrayan Suriçi’de yeni yapılar inşa edilmiş,
- Sur’da yapılan konutlar tarihi dokuya uygun inşa edilmediği gibi Diyarbakır’a özgün bazalt taşlarla yapılacağı söylenen konutlarda normal beton kullanıldığı dış cephe kaplaması olarak bazalt taşı desenli malzeme kullanılmış,
- Sur ilçesinin neredeyse tamamının acele kamulaştırılmasına karar verilmiş, nüfusun çoğunluğu yaşam çevrelerini terk ederek göç etmek zorunda kalmıştır.
- Ardından yerleşim yerlerine erişim kapatılarak yıkıma başlanmış, bölgenin dönüştürülmesi için mimarlık ve planlama bir araç haline dönüştürülmüştür.
- Beton ve asfalttan oluşan yeni bir Suriçi oluşmuş,
- Özgün kent mimarisine yabancı, kimliksiz, güvenlik ve rant odaklı yapıların inşa edildiği Sur’un sokak dokusu da tamamen ortadan kaldırıldı,
- Sur’un etrafına çift şeritli asfalt dökülerek yol ve peyzaj çalışmaları yapılarak mevcut Sur sokak dokusu ortadan kaldırılmıştır.
- Kurşunlu Cami önündeki meydana bakan alanda ise ticari işletmeler ve butik oteller inşa edildi.
- Yaşanan çatışmalar sonrası ağır hasar gören 100’e yakın yapının da şu anda restorasyon ve rekonstrüksiyon çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalarında yapı sahiplerine getireceği maliyetin yanında restorasyon çalışmalarının hassasiyetle yürütülüyor olduğunu umut ediyoruz.
- Mimari miras yok edilmiş, dönüşüm projeleri uygulanarak tarihi kent merkezi kamusal alan ve konut bölgesi olmaktan çıkarılmış,
- Kilise, cami, konak, hamam gibi onlarca tarihi yapı ve yüzlerce tescile değer yapı ile binlerce sivil mimari örneği yapılar yıkılmıştır.
- Yerinde iskanı sağlanmayan yurttaşlar kent çeperlerine gitmeye zorlanmış; toplumun sosyo-kültürel yapısında ayrışmaya neden olunmuştur. Bahis edilen bu planlama ve mimari tasarım sonucunda bölgenin demografik yapısı yani (bölge kullanıcılarının sosyo -kültürel -ekonomik ve politik yapısının değişimi bu planlama ile hedeflenmiştir. Yine kullanıcılarının cinsiyet yapısından tutalım da kadın-erkek oranı-yaş oranı-medeni durumları hatta ölüm oranlarına kadar geniş bir yelpazenin değişimi gerçekleşmiştir.
Bunun sonucu mevcutta şu anda yapımı tamamlanan Suriçi bölgesinin tüm kullanıcılarının değişmesinin yanında kullanım şekli ve zaman aralığı (gece-gündüz) bile değişmiştir. Yani insansızlaşan ve ticarileşen bir bölgede bulunan bu yapılarda gündüz-gece aynı oranda alanın kullanılmayacağı sonuçlardan biridir.
Yine devasa genişlikteki cadde ve sokak alanlarının oluşması yapıların bazen birbirinden kopuk bazen de iç içe geçtiği ve her tür insan ölçeğinin dışına çıkıldığı planlama ve tasarım görünmektedir. Yeni inşa edilen Sur da artık eski komşuluk ilişkilerinden tutalım da yaşam biçimine kadar her şey değişecektir. Yeni gelişecek ekonomik ilişkiler ve ticarileşen bir bölge halini alacaktır.
Sur’da yaşanan tahribatını asıl kaynağının çatışmanın bitmesinden sonra yürütülen kentsel ihya projesi kapsamındaki acele kamulaştırmalar ve yıkım çalışmaları olmuştur.
Oysa tarafı olunan uluslararası sözleşmeler ve anayasa gereği devlet; bu alanları korumak ve gelecek nesillere aktarmakla sorumludur.
Türkiye’nin 1965 yılında imzaladığı “Lahey Silahlı Çatışma Halinde Kültür Varlıklarının Korunmasına Dair Sözleşme” ile 1983 yılında imzaladığı “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” gereği devlet; kültürel varlıkların tespiti, korunması ve gelecek nesillere aktarılması için gerekli tedbirleri almakla; ayrıca silahlı bir çatışmanın etkilerine karşı bu varlıkları güvence altına almakla yükümlüdür.
Evrensel'i Takip Et