8 Ocak 2022 22:37

Yazar Şeyhmus Diken: ‘Diyarbakır Evleri’, Diyarbakır’a ait değil

Sur’da doğup büyüyen Yazar Şeyhmus Diken, Sur’un yıkımdan önceki ve sonraki halini, yeni yapıların yarattığı toplumsal tahribatı Evrensel Pazar'a anlattı.

Yazar Şeyhmus Diken: ‘Diyarbakır Evleri’, Diyarbakır’a ait değil

Sur'da inşa edilen yeni yapılar | Fotoğraf: MA

Fırat TOPAL

Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesindeki 6 mahallede 7 yıla yakın bir süredir devam eden sokağa çıkma yasağı geçtiğimiz hafta itibariyle kaldırıldı. Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Sur’da 2015 yılında yaşanan çatışmaların ardından aralarında tescilli yapıların da olduğu birçok yapı hasar görmüştü. 2016 yılında Bakanlar Kurulunun ‘acele kamulaştırma’ kararı ile çok sayıda ev yıkıldı, yerine yeni evler yapıldı. Ancak ortaya çıkan tablo içler acısı. Tarihi mahallelerde cezaevini andıran yapılar dikildi. Sur’da doğup büyüyen Yazar Şeyhmus Diken, Sur’un yıkımdan önceki ve sonraki halini, yeni yapıların yarattığı toplumsal tahribatı Evrensel’e anlattı.

Diken, sokağa çıkma yasakları döneminde bölgenin tahrip edildiğini, yine de ayakta kalan çok sayıda yapının restore edilebilecekken yıkıldığını dikkat çekti. Diken o süreçteki Sur’u şu sözlerle dile getiriyor: “Kendi yaşantım üzerinden bir okuma yapayım size. 2015 Aralık ayına kadar Sur içindeki eski yapılar ve mekanların hepsi yerli yerinde duruyordu. Sokağa çıkma yasaklarında, 3 aylık zaman dilimi içerisinde ciddi bir tahribat yaşandı. 2016 Mart ayının ilk haftasında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Ulucami Meydanı’nda Sur’un Toledo’ya benzetileceğine dair açıklama yaptı. Açıklama yaptığı dönemde de bu yapılarda bir tahribat yaşanmıştı ama yüzde 70’in üzerinde yapı hâlâ ayaktaydı. Kısmen tahrip olanlar vardı ama büyük ölçüde ayakta kalan yapılar onarılabilirdi. İki ay sonra Davutoğlu başbakanlıktan azledildi. 2016-2017 yılları zarfında da dozerler, greyderler girdi, hoyratça o kısmen yıkılan ve yıkılmayan bir sürü yapıyı dümdüz ettiler.”

"BÜTÜN HİKAYEMİZİN BİR ANDA YOK OLDU"

Diken, Evrensel’in köşe yazarı da olan mahallelisi Mıgırdiç Margosyan’ın 2019’daki Sur ziyaretine dair anısını da paylaşıyor bizlerle: “Mıgırdiç ağabey ile birlikte Hasırlı Mahallesi’ndeki kendi evlerimiz acaba ne haldedir diye, özel izinle Sur’a girdik. İkimizin evinin yerinde toprak yığını vardı, evimizin yerini bulamadık, tahminen tespit ettik, evlerimiz yerle bir olmuştu, yoktu. Oysa 2015’te hem Mıgırdiç ağabeyin evinin hem de benim evimin önünde fotoğraf çekmiştik. Düşünün 3-4 yıllık bir zaman dilimi içerisinde, çocukluğumuzdan mevcut yaşımıza kadar 60 küsur yıllık ömrümüzün, bütün hikayemizin yaşandığı mekanlar bir anda yok olmuştu. Bununla beraber hafızalar da kaybolmaya başlamıştı. Biz işte böyle bir kaybı yaşadık.”

"SÜKUT SUİKASTINA UĞRAMIŞ GİBİ…"

Şeyhmus Diken, yeni yapıların Diyarbakır’a uygun olmadığını yakın zamanda Sur’da yaptığı bir yürüyüş üzerinden aktarıyor: “Geçtiğimiz hafta Saraykapı’dan Sur boyunca Yenikapı’ya kadar yürüdüm ama Yenikapı’ya kadar yürürken sağımda duran yeni yapılan yapılara dönüp de bakmak istemedim. Çünkü o yapıları kendime ait hissetmedim. Ne o geniş bulvar ve caddeler, ne o ucube yapılar… Bize ait olmayan yapılardı. Hep sol tarafa baktım, delik deşik de olsa taşları dökük de olsa, bazı tarafları restore edilmiş ya da edilmemiş de olsa Surlara bakmak istedim. Bir taraf size ait olarak kalmıştı, öbür taraf size ait olmayan, aidiyeti olmayan yapılara dönüşmüştü. Ait olmadığı için de bir taraf sükut suikastına uğramış gibi hüzün veriyor. Oradaki Sur’u bazalt taş mekanlarında yaşayan, orayla ilgili hikayeleri olan, hafızası olan insanlar hiçbir zaman unutmaz. Bugün muktedirler ‘Unutun, hafızayı filan bir tarafa bırakın, unutun ki bu yeni yapılaşmayı bizim kurguladığımız hikaye üzerinden yeniden inşa edelim’ diye düşünüyorlar. Biz de buna ‘Böyle bir dünya olmaz’ diyoruz.”

"ANKARA MERKEZLİ BİR MİMARİ POLİTİKA"

Diken, yeni yapılarda kentin mimarisini oluşturan materyallerin dahi kullanılmadığını dile getiriyor: “Sur’un bazalt taşları, Karacadağ’ın püskürttüğü volkanik lavların taşlaşmış halinden oluşmuştur. Çok zor işlenen bir taştır. Bu taşları anlatırken işlenmiş ve mimarisi ona göre düzenlenmiş bir mekansal manzumeden bahsediyoruz. Bugün Suriçi’nin hikayesiyle uzaktan yakından akrabalığı olmayan Ankara merkezli bir mimari politikayla, TOKİ mantığıyla bir yapılaşma önümüze konuyor. ‘Diyarbakır Evleri’ diyorlar ama değil, bunu da herkes biliyor. Bunun kabulü de zordur. Drone ile yukarıdan bir fotoğraf çektiğinizde bu yapıların Diyarbakır mimarisiyle bir akrabalığının olmadığını görürsünüz. Bitişik nizam, küçücük avlular, kısmen cezaevini, kısmen Batı’daki tatilcilerin yazlık evlerini andıran bir yapı manzumesini sunuyorlar.” Diken son tabloyu da şöyle ifade ediyor: “Çok az tarihi mekan ve tescilli/yarı tescilli mekan kurtulmuş diyebiliriz. Gezip görebildiğim kadarıyla birkaç cami, 3-4 kilise restore ediliyor, bir hamamın restorasyonunun bittiğini gördüm. 6 mahallede camiler ve kiliseler de dahil 30-40 mekanı geçmez.”

"İKAMET EDİLECEK BİR YAŞAM ALANI OLMAYACAK"

Diken, son olarak Sur’daki yeni yapıların hem maddi hem de manevi anlamda kent halkının yaşayabileceği bir alan olmadığını anlatıyor:

"O evler için Diclekent’te ve 75 metrelik Yol semtlerinde satın alınabilecek bir daire fiyatı talep ediyorlar. Suriçi’deki evleri 600-700 bin TL’ye satmaya çalışıyorlar. Fiyat öğrenmek için emlak komisyoncularına telefon açtım. Sur’da yaşayan hangi aile yaşadığı o evi alacak ve orada yaşayacak? Aldı diyelim, hayatını sürdüreceği ev olabilecek mi? O ev artık başka bir ev. Zihninizde olan o tarihi ev, fakat o anki fiziki yaşantınızda zuhur etmeyecek ki! Bu zuhur etmeme hali sizi bir sükut suikastına uğrama haline dönüştürecektir. Yani geriye dönüp saracaksınız makarayı ve başka bir dünyada olduğunuzu fark edeceksiniz. Bu da sizi hayal kırıklığına uğratacak. Böyle bir ruh hali üzerinden bir okuma yaptığınızda orası artık konutsal anlamda oturulup ikamet edilecek bir yaşam alanı olmayacak. Tümüyle ticari bir alan olacak.”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et