Çimsataş işçisi: Emeğimizin karşılığını birlik olursak alabiliriz
"Unutmamalıyız ki gerçek patron dişlinin ana çarkı biz işçiler ve üretenleriz. İşçi üretmezse kimse kazanamaz."
Fotoğraf: Evrensel
Çimsataş işçisi
Mersin
Ben 6 yıldır Çukurova Çimsataş fabrikasında çalışan bir işçiyim. Bir şekilde bu kadar yılımı bu fabrikada emek vererek geçirdim. Bizler burada otomasyon makine gibi çalıştırılıyoruz ancak buna rağmen verdiğimiz emekler her zaman yok sayılıp değersizleştiriliyor. Üstelik çalışma şartlarımız oldukça zorlayıcı. Örneğin yarım saatlik bir yemek molamız var. Bu yarım saatlik molada yemek kuyruğuna girip yemeği yedikten sonra çaylarımızı ağzımız yana yana içip hemen işimizin başına dönüyoruz. Bunun dışında da bir ara veya çay saatimiz olmuyor. Çalıştığımız bölümlerin de yazın çok sıcak kışın çok soğuk olması bizi iyice zorluyor.
Bizler sendikalı çalışanlarız. Her sözleşme zamanı yani iki yılda bir işveren ve sendikamızla anlaşmaya varmaya çalışıyoruz. Fakat hazırladığımız sözleşme taslağından neredeyse hiçbir şey kabul görmüyor. Şu an içinde bulunduğumuz sözleşme yılında da maalesef taslağımızın rakamları çok zayıf kaldı. Revize talebimizin karşılığında ise sendika yetkilileri bunun mümkün olamayacağını söylüyor, işçinin halinden anlamıyorlar. Bize verdikleri maaşın adı giydirmeli maaş. İkramiye, çocuk parası, yakacak ve AGİ çıkarıldığında geriye sadece asgari ücret kalıyor. Gün geliyor işçinin cebinde simit parası olmuyor. Artık çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılamayı bırakın ceplerine harçlık koyamaz duruma geldik.
Yakın zamanda Sendikamızın Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu işyerimizi ziyaret etti. Üç vardiyanın işçileri ayrı ayrı dinlenecekken ani bir karar değişikliğiyle sadece gündüz vardiyasıyla görüşüldü. Üstüne bir de sorulan soruların birçoğuna cevap verilmeyince işçilerin tepkisi büyük oldu. Asgari ücrete yapılan yüzde 50 zamma rağmen kendilerinin istediği yüzde 30’luk zammı büyük bir kazanımmış gibi anlatıp durdular. Ara, dinlenme, çay saatinin olması gerektiğini dile getiren işçiye, “Nasıl yani burada bunlar yok mu?” diye cevap verdiler. Ne yazık ki böylece Sendika Başkanının bunlardan bihaber olduğunu gördük. İşçiler kendisini temsil eden değil de başka bir sendikanın yetkilisiyle konuşuyormuş hissine kapıldı. Çocuğuna harçlık olarak vermekte zorlandığı parayı sendikaya aidat olarak veren işçiler için bu durum oldukça üzücü bir durumdu. Daha meydanda konuşmalar devam ederken işyerinden bir yetkili geldi. Zaman ve iş açısından sıkıntıya girildiğini söyleyip Genel Başkanın dahi bir şey demesine fırsat vermeden “Kolay gelsin arkadaşlar” diyerek işçileri dağıttı. Emeğe verilen saygı bu kadar mıydı?
Unutmamalıyız ki gerçek patron dişlinin ana çarkı biz işçiler ve üretenleriz. İşçi üretmezse kimse kazanamaz. Bunun farkına varmalıyız ve emeğimizin karşılığını alabilmek için birlikte mücadele etmeliyiz. Yaşasın emek ve emeğin her türlüsü. Saygılarımla.