Metal işçisi: Sokağın sesinden korkuyorlar
“Aç midelerimizin gümbürtüsünün ayak seslerimizle birleşmesinden, sokağın sesinden korkuyorlar.”
Fotoğraf: Unsplash
Metal işçisi
Gebze
Armudu sapı ile götürenler, biz işçi ve emekçilere porsiyonları küçültün, lokma lokma yiyin diyorlar. Kendileri saraylarında en leziz yemekleri kepçe kazanla midelerine indirip, üstüne ejder meyvesini (Bu meyveyi bilen var mı) götürürken, bizlere “Tassarruf edin” derken, kendilerine “İtibardan tassarruf olmaz” diyerek sadece aklımızla da değil emeğimizle dalga geçmekten geri durmuyorlar.
Memleketin nadide sanatçılarından olan ablamız da boş durur mu o da buyurmuş ki, bu zor günlerde gerekirse ben botox yaptırmayacağım siz de “Simit yiyiverin” demiş. Ah be ablacığım sen nereden bileceksin simitin ekmekten daha pahalı olduğunu. Yoksul evlerinde bebelerin şekerli su ile ıslatılan bayat ekmek ile beslendiğini, sen nereden bileceksin be ablacığım, İzmir’in yoksul evlerinde kömür sobasından çıkan yangında yaşamların yitiren 3 küçük çocuğun şeker bile yiyemediğini. Nereden bileceksin?
Çiçeği burnunda yeni Maliye Bakanı’mız Nebati abimiz de aynı zamanda tekstil patronu ve akaryakıt istasyonları varmış, MÜSİAD toplantısında demiş ki “Biz Ortodoks politikaları bir tarafa koyduk. Artık heterodoks politikalar olacak.” Valla biz fabrikada Bakan’ımızın ne demek istediğini pek anlamadık ama patron örgütleri kesin anlamıştır. Ama biz yine de Sayın Bakan’ımıza sormadan edemiyoruz. Nebati abi biz evimize gelen elektrik faturalarını ne yapalım? Bize de bir yol gösterir misin? Ne, ampulü mü söndürelim!
Bir de Kemal abimiz var. Geçenlerde en büyük patron örgütü TÜSİAD başkanını arayarak “Ülke yangın yeri, herkes konuşmalı, vatanını seven artık susmaz, susmamalı, susma zamanı değil” diyerek patronlara seslenmiş. Ah be Kemal abi, Koçlar, Sabancılar, Eczacıbaşılar, tekmili birden TÜSİAD, MÜSİAD, MESS... Patron örgütleri mi düşünüyor bu ülkeyi? Patronlar için vatan bankalardaki kasalarıdır. O kasalar da bizden çaldıklarıyla dolup taşmaktadır. Keşke Kemal abimiz metal işçilerine sefalet ücretlerini dayatan MESS patronlarına da iki kelam edebilseydi. TÜSİAD patronlarına sesinizi çıkarın diye akıl veren abimiz biz işçi ve emekçilere de “sakın ha sokağa çıkmayın,sandığı bekleyin” diyerek safını belli etmiş olmuyor mu?
İşte bu yüzden yeni bir seçeneğe ihtiyacımız var. Nasıl ki patronların kasalarını doldurmak için fabrikalarda nefessiz çalıştırılıyorsak, emeğin dünyası, çocuklarımızın geleceği için de bu seçeneğin hayat bulması için canla başla çalışıp katkı sunmak durumundayız. Aç midelerimizin gümbürtüsünün ayak seslerimizle birleşmesinden, sokağın sesinden korkuyorlar.