Onların siyasetini konuşmaktan sıkıldıysak kendi siyasetimizi konuşalım!
Muhalefetin her fırsat bulduğunda “seçim”, “seçimi bekleyin”, “AKP’nin ekmeğine yağ sürmeyin” gibi çıkışları bizim sınıfımızdaki konuşmalarımıza da sirayet etmiş durumda.
Fotoğraf: DHA
Havin
Alibeyköy Anadolu Lisesi
Türkiye her gün daha hareketli bir hal alıyor. Yeni zamlar, daha yeni zamlar ve yine zamlarla yeni güne uyanıyoruz. Türkiye hareketlendikçe herkes daha fazla siyaset konuşur hale geliyor doğal olarak. Siyasi partiler paralar akıtarak anketler yaptırıyor ve bu veriler üzerinden her gün yeni değerlendirmeler yapılıyor. Görünen o ki hükümet ilk dönemeçte yolcu. Ama yerine gelecek olanlara dair beklenti ve görüşler ne? Tam da bu noktada bir lise öğrencisi olarak sınıfımızda meydana gelen konuşmaları ve bu konuşmaları bükmemiz gereken noktaları kaleme almanın faydalı olacağını düşünüyorum. Neden faydalı gördüğümü ise yazıyı sonuna kadar okuma sabrı gösterenlerle paylaşmış olacağım.
Ülke siyasetindeki her dalgalanma sınıflarımızdaki tartışmaları da seçim değerlendirmesine dönüştürüyor. Çoğu konuşmamız seçimlere çıkıyor diyebiliriz. Bu tartışmalarda en kabul gören öneriyse Cumhur İttifakı’nın gönderilmesi ve yerine de en olası ihtimal olarak Millet İttifakı’nın gelmesine bağlanıyor. Çözüm olarak herkesin kafasında ilk belirenin seçimleri beklemek olmasının nedenini, AKP’den bıkmış olan biz gençlerin muhalefetin dediklerinden daha kolay etkilenir hale gelmemizde görüyorum. Ülkenin şu anki durumunun ne kadar iç karartıcı olduğunu tekrarlamaya gerek yok. Biz gençlere en ufak bir çıkışı gösteren ışık bile kabul görür durumda. En ufak çıkış ışığı burada tabii ki Millet İttifakı oluyor ve çoğu gencin yüzünü buraya dönmesinin sebebi de aslında AKP’den bıkmışlık olarak ortaya çıkıyor. Muhalefetin her fırsat bulduğunda “seçim”, “seçimi bekleyin”, “AKP’nin ekmeğine yağ sürmeyin” gibi çıkışları bizim sınıfımızdaki konuşmalarımıza da sirayet etmiş durumda.
GERÇEKTEN TEK ÇAREMİZ SEÇİMLER Mİ?
Bu soruya bir hafta önce cevap vermeye çalışsak başka örneklerle başlardım ama bugün Kazakistan’da yaşananların “seçimi bekleyin” tartışmalarına cevap niteliğinde olduğunu düşünüyorum. Kazakistan’da artan hayat pahalılığı, ücretlerin erimesi, doğalgaz zammı gibi gelişmelerden bunalan halk (cümlenin başında Kazakistan yazmasaydım Türkiye’yi mi tarif ediyor bu diye düşünebilirdiniz) kitlesel protestolar düzenlemeye başladı. Doğalgaz zengini ülkede doğalgaz işçilerinin grevleriyle başlayan geniş halk protestoları… İronik ama gerçek. Sonucun ne olduğunu takip edenler detaylarını biliyordur fakat özet olarak zamlar geri çekildi ve ikinci adam konumundaki başbakan istifa ettirildi. “Burası Türkiye, burada bir şey yapılamaz” diye düşünenler için hemen başka bir örneğe, yerel ve güncel bir örneğe bakalım. Birçoğumuzun liseden sonra girmek isteyeceği bir üniversite Boğaziçi. Cumhurbaşkanı tarafından atanan AKP milletvekili aday adayı rektörü kabul etmediler ve “görevden affına” zorladılar. Bu süreçler kolay geçmiyor evet. Bazı Boğaziçili öğrenciler tutuklandılar ama öğrenciler mücadelelerine devam ederek tutuklanan arkadaşlarının da beraat etmesini sağladılar.
Sınıfımızdaki konuşmalara noktayı koyarken sınıfımızdaki arkadaşların “Neden Millet İttifakı?” sorusuna verdiği cevapların “En azından AKP’den bir tık daha iyi olur” veya “AKP gitsin de kim gelirse gelsin” olduğunu söylemek önemli. Çünkü aslında bu CHP’nin gençleri kazandığını değil AKP’nin gençleri tamamen kaybettiğine işaret.
BİRAZ DAHA İYİSİYLE YETİNECEK MİYİZ?
Mesela kitapların fiyatları 3 sene öncesine dönsün ister miyiz? Veya kantinlerimizdeki fiyatların 3 sene önceki halini mi talep etmeliyiz? Ulaşım maliyetleri veya dershane paraları… bu listeyi uzatabiliriz. Ben isterim ve herkesin de isteyeceğini düşünüyorum. Fakat bir üç yıl sonra yine aynı duruma geleceksen ne anlamı var? O zaman sadece şu anki durumumuzdan biraz daha iyisini talep etmenin bize çok da bir şey kazandırmadığını görüyoruz. Bir adım daha ileri giderek sürekli olarak işin takipçisi olacağımız bir modele odaklanmalıyız. Sınıflarımızda sürekli olarak siyaset konuşulmasından rahatsız olan arkadaşlara da müjde olsun! Evet sürekli olarak CHP ve AKP’ye sıkışan bir konuşmayı artık aşıp kantin fiyatlarımızı, ulaşım zamlarını, kitaplarımızdaki vergileri, sinemaya nasıl daha kolay gidebileceğimizi konuşmayı öneriyorum. Yani onların siyasetine çakılı kalmadan kendi siyasetimizi konuşmayı. Bunu konuşma yollarımız liseden liseye veya sınıftan sınıfa değişebilir. Ama Türkiye’deki liseli gençliğin tarihinin hak olarak kazandığı temsilcilikleri belki tekrar gündemimize almak bu işin adımlarından birisi olabilir diyerek şimdilik sonlandırıyorum.