20 Ocak 2022 18:12

Gözler Fed’e çevrildi

"ABD cephesinde yaşanan faiz artışları küresel sermayenin yönünü o tarafa çevirmesine neden olduğu için özellikle gelişmekte olan ülkelerin para birimlerini çok sarsıyor."

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Murat BİRDAL

Para Politikası Kurulu yılın ilk toplantısında piyasa beklentilerine paralel hareket ederek politika faizini  sabit tuttu. Son faiz indiriminin ardından faizlerde aşağı yönlü hareket alanının daraldığı yönündeki vurgu bu kararın önemi ölçüde önceden fiyatlanmasına yol açmıştı. Tek soru işareti Erdoğan’ın faiz indirimlerinin süreceği konusundaki söylemleriydi. Alınan karar şimdilik bu tartışamalar da nokta koymuş oldu.

Bu karardan sonra gözler Fed’e çevrilmiş durumda. Halihazırda Fed’in yılın ilk çeyreği sonunda tahvil alım programını sonlandıracağı ve yıl içerisinde 25 baz puanlık 3 faiz artışına gideceği beklentisi ağırlık basıyor. İlk faiz artışının ise Mart ayındaki toplantı sonrasında gerçekleştirilmesi bekleniyor.

ABD’de Aralık ayında enflasyon yüzde 7’ye ulaştı. Bu aynı zamanda 1982’den bu yana yaşanan en yüksek enflasyon olması açısından da büyük önem taşıyor. Enerji ve gıda fiyatlarının dışarıda bırakıldığı çekirdek enflasyon yüzde 5.5’de kalmasına rağmen, Kasım ayındaki yüzde 4.9 seviyesinden yaptığı sert zıplama özellikle dikkat çekiciydi. Enflasyon cephesindeki bu gelişmeler kuşkusuz Fed’in değerlendirmelerinde büyük rol oynayacak.

Peki Fed’in kararı Türkiye için neden önemli? ABD cephesinde yaşanan faiz artışları küresel sermayenin yönünü o tarafa çevirmesine neden olduğu için özellikle gelişmekte olan ülkelerin para birimlerini çok sarsıyor. Son dönemde bir çok merkez bankası politika faizini yükselterek yaklaşan fırtınaya karşı tedbirlerini önceden almaya başladı. Önümüzdeki haftalarda da Fed faiz oranındaki gelişmelere paralel bir strateji izlediklerini göreceğiz. TCMB ise bu dönemde ters yönde kürek çekmeyi tercih ederek TL’nin diğer GOÜ para birimlerinden negatif yönlü ayrışmasına neden oldu. İlerleyen aylarda Erdoğan’ın faiz inadı sürerse TL’deki kan kaybı tekrar hız kazanacaktır.

Geçmişten farklı olarak bugün kur korumalı mevduat uygulaması nedeniyle kurdaki tırmanışın hazine garantisi nedeniyle bütçe açığı üzerinde daha olumsuz sonuçlar yaratacağını göreceğiz. Kurun önümüzdeki 6 ay içerisinde 20 Aralık öncesi seviyelere geri dönmesi halinde uygulamanın bütçeye getireceği ek yük 40 milyar TL’yi bulacak. Kurdaki isitrarsızlık nedeniyle bu hesaplara dönük ilginin artması halinde ise yük ağırlaşacak. Fed’in sıkılaştırma tedbirlerini hızlandırması ve TCMB’nin bu hamleyi cevapsız bırakması halinde kurda yaşanacak tırmanış enflasyon beklentisini tetikleyerek, TL üzerindeki baskıyı artıracaktır.

Hükümetin kur korumalı mevduat uygulamasının TL’ye güveni arttırarak döviz hesaplarının hızla çözülmesine yol açtığı yönündeki iddialara da kısaca değinmekte fayda var. 20 Aralık tarihinde alınan tedbirlerin hemen öncesinde yani 17 Aralık Cuma günü itibariye döviz cinsi mevduatlar 260 milyar seviyesindeydi. Son yayımlanan 17 Ocak tarihli veriye göre burada 4.5 milyar dolar düzeyinde, yani yüzde 1.7’lik bir çözülme var. Gerçek kişilerim döviz hesaplarındaki gerileme ise sadece 1.5 milyar düzeyinde, yüzde 1’in altında.

Son açıklamalara göre kur korumalı mevduata giren miktar 136 milyar lirayı buluyor. Yani 10 milyar dolar dolayında. Bu tablo kur korumalı mevduata giren paranın önemli bölümünün TL mevduatın yer değiştirmesinden kaynaklandığını düşündürüyor. Gerçek şu ki, bugün itibariyle halen daha mevduatların yüzde 63’ü dövizde duruyor. Özellikle bireyler açısından kurda (son günlerde azalmakla birlikte) süregiden sert dalgalanmaların ve geleceğe dönük belirsizliğin TL’nin cazibesini azaltan dinamikler olarak ön plana çıktığı görülüyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

8 parties made a joint statement: We will strengthen the common struggle

SONRAKİ HABER

İstanbul'da beklenen kar yağışı nedeniyle okullar erken tatil olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa