Yücel ÖZDEMİR
KÖLN
Uluslararası ajanslar bugün Cenevre'de yapılan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ABD Dışileri Bakanı Antony Blinken'in, beklenenden kısa süren görüşmenin ardından en fazla Lavrov'un “Ukrayna'ya saldırmaya niyetimiz yok” sözünü öne çıkardılar. Elbette bu Rusya cephesinden saldırının olmayacağı konusunda ilk açıklama değil. Daha önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de benzer içerikte açıklamalarda bulunmuştu.
Gerçekten de uluslararası konjonktür ve ilişkiler çerçevesinde gelişmelere bakıldığında, Rusya'nın Ukrayna'yı askeri olarak işgal etmesi için bir harekat başlatmasının koşulları görünmüyor. Böylesine bir işgal, sonunda kazanamayacağını bile bile bir savaşa girmekten başka bir anlam taşımıyor. Ancak, Rusya'nın Ukrayna ve Baltık'taki askeri gücünü artırarak bir gözdağı vermeye çalıştığı da açık. Bu nedenle Lavrov, ABD ve Batı'ya Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmeyeceğinin garantisini veriyor.
Ancak Batı ve Ukrayna, NATO'nun daha fazla Doğuya genişlemeyeceği konusunda garanti vermeye yanaşmamaya devam ediyor. Blinken de Cenevre'de bu garantiyi vermeyeceklerini tekrarladı.
Keza Batı'nın desteğini arkasında alan Ukrayna'nın, savaş ve şiddet yoluyla önce Donbass'ı, sonra Kırım'ı topraklarına yeniden dahil etmek için savaşa başvurmayacağının da garantisi yok.
Ukrayna'nın Minsk Anlaşması'nda öngörüldüğü gibi Donbass bölgesine güçlü bir özerklik hakkı verileceği sözünü yerine getirmesi ve Kırım'ın artık Rusya'nın parçası olduğunu ilan etmesi durumunda tansiyonun kısa sürede düşeceği bugünden görülebiliyor.
Ne var ki, Ukrayna'nın mevcut yönetimi bu yönde bir adım atmak istemesi durumunda bile Batılı emperyalist ülkelerin buna engel olacağı sır değildir. Mevcut Cumhurbaşkanı Zelenski, göreve gelmeden önce Rusya ile diyalogdan yana olduğunu söylediği halde bu yönde adım atmadı ya da atmasına izin verilmedi.
ABD NATO'NUN BATIYA GENİŞLEMEYECEĞİNİN GARANTİSİNİ VERMİYOR
Cenevre'de bir otelde düzenlenen Lavrov-Blinken görüşmesinden sonra basına yansıyan ve dikkat çeken bir diğer yaklaşım Blinken'in Rusya'nın talep ettiği NATO'nun Doğuya genişlemeyeceği yönündeki yazılı güvence karşı çıkmaya devam etmesi oldu. Blinken doğrudan “kapının her zaman açık tutulacağı” ifade etti. Ayrıca, Rusya'yı savaş konusunda uyarmaya devam ederek, panik ve korkuyu körüklemek için, basın toplantısında “Rusya şimdi üç cepheden Ukrayna'ya saldırabilir. Bunu duygusal değil, somut verilere dayanarak söylüyorum” açıklamasında bulundu. Alman basınında bu açıklama, Rusya'nın ne kadar tehlikeli olduğunu kanıtlamaya çalışanlar için önemli bir veri oldu.
Blinken'in Cenevre'de verdiği mesajlar, ABD'nin başta Ukrayna olmak üzere Gürcistan, Finlandiya, İsveç'in NATO üyesi yapılması için bundan sonra adımlar atılacağı ve Rusya'nın Batı'dan çevreleme planının aksamadan devam edeceğini gösteriyor.
Bu nedenle tansiyonun kısa sürede dinmesi beklenmiyor. Her buluşma artık tansiyonun artırılması için kullanılacak. Tersine tehdit ve şantajlarla bölgede silahlanma hızlandırılacak.
Dolayısıyla ABD, Ukrayna krizini büyüterek hedeflerine ulaşmayı amaçlıyor.
GERİLİM ARTARAK SÜRECEK
Hem Blinken'in Berlin'de Almanya, Fransa ve İngiltere dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantı hem de Cenevre'de Lavrov ile gerçekleştirdiği buluşma, ABD'nin Rusya'yı çevreleme planından vazgeçmeyeceği ve Moskova'nın istediği yazılı güvenceyi vermeyeceğini gösteriyor. NATO'nun pek çok ülkesinin de bu plana destek vererek gerilimi artırmadan yana olduğu anlaşılıyor.
Lavrov-Blinken görüşmesinin olduğu gün Ukrayna, Rusya'nın uluslararası ödeme ödeme sistemi Swift'ten çıkarılması çağrısında bulundu. Ukrayna'nın Almanya Büyükelçisi Andrij Melnyk, Almanya'ya Rusya'nın Swift'ten çıkarılması çağrısında bulundu.
Tansiyonun yükseltilmesi konusunda Ukrayna'dan sonra özellikle İngiltere'nin ABD ile birlikte hareket etmesi bekleniyor. Keza bugüne kadar sessiz kalan Hollanda da savunma amaçlı olarak Ukrayna'ya silah vereceğini açıkladı.
Savaş tehlikesi büyüdükçe, tansiyon yükseldikçe saflaşmanın daha da belirginleşeceği anlaşılıyor.
TÜRKİYE'NİN ARABULUCUK ŞANSI VAR MI?
Bu durum Türkiye gibi Ukrayna ile Rusya arasında arabuluculuğa soyunan ülkeler için de geçerli. Rusya ile iyi ekonomik ilişkilere sahip Almanya ve Türkiye, Ukrayna'da uzun bir süredir savaş politikalarına destek verdikleri için tarafsız birer arabulucu olmaları pek mümkün görünmüyor. Özellikle Türkiye'nin hiçbir şansı bulunmuyor. Kırım konusunda Batı'nın tezlerinde destek verdiğini gizlemeyen, Ukrayna'ya SİHA satmakla övünen Türkiye'nin arabuluculuğu ancak Batı/NATO ittifakını içeriden bölge şansı olduğu ölçüde mümkün görünüyor. Bu Rusya'nın Erdoğan'a değer vermesinden çok kendi stratejik çıkarları için kullanıp kullanmayacağıyla ilgili. Ancak, tansiyon arttıkça, saflar belirginleştikçe Türkiye ve Erdoğan'ın hareket alanı daralacaktır.
Uluslararası diplomaside “Arabuluculuk” ancak birbirleriyle doğrudan bir araya gelmekten imtina eden taraflar için söz konusu olabilir Bugün Rusya ile Ukrayna arasında doğrudan kanallar kapalı olmadığı gibi, sürekli bir diplomasi trafiği zaten yaşanıyor. Örneğin, hafta başında Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, önce Kiev'e sonra Moskova'ya girmişti. Yine Blinken, Cenevre'ye gitmeden önce Kiev ve Berlin'i ziyaret etmişti.
Kanalların bu denli açık olduğu bir ortamda Erdoğan'ın arabulucuk teklifinin bu nedenle özel bir önemi bulunmuyor. Bu nedenle henüz ciddi bir karşılık bulmuş değil.