22 Ocak 2022 22:45

Goncourt 2021 ödülünün arkasındaki trajik hikaye

Oya Tronscorff, Fransa’nın en prestijli edebiyat ödülü olan Goncourt’a layık görülen Mohamed Mbougar Sarr üzerine yazdı.

Mohamed Mbougar Sarr | Fotoğraf: Librairie Mollat/Wikimedia Commons (CC BY 3.0)

Paylaş

Oya Tronscorff
Paris

Mohamed Mbougar Sarr, Sahra Altı Afrika’dan Fransa’nın en prestijli edebiyat ödülü olan Goncourt’a layık bulunan ilk yazar. 31 yaşındaki Senegalli yazar "Plus Secrète Mémoire des hommes” (İnsanlığın En Gizli Hafızası) adlı dördüncü romanıyla, en genç Goncourt ödüllü yazarlardan biri aynı zamanda. Ödül aldığı kasım ayından bu yana Deutsche Welle, Financial Times ve Guardian gibi uluslararası medyayla, elliden fazla söyleşi yaptı.

1990’da Senegal’in merkezindeki Diourbel’de doğan yazar, bir doktorun yedi oğlundan en büyüğü ve bir Fransız üniversitesinde Afrika edebiyatı okuyor. Edebiyata, 24 yaşında cihat üzerine yazdığı ”Terre ceinte” adlı ilk kitabı ile başladı. Bunu göçmenler üzerine olan ikincisi "Le Silence du chœur" ve Senegal’deki eşcinsellik üzerine olan üçüncü romanı "De purs hommes" izledi, 2018’de yayımlanan bu roman ile Senegal’deki homofobik tartışmanın da merkezinde yer alan yazar ülkesindeki batı karşıtları ve muhafazakarlar tarafından eleştiriliyor.

 OUOLOGUEM’UN TRAJİK KADERİNDEN ESİNLENDİ

“İnsanlığın en gizli hafızası”, 1938’de yayımlanan "Le labyrinthe de l’inhumain" (Zalimliğin Labirenti) adlı bir kitabın büyüsüne kapılıp, romanın ardındaki öyküyü araştırmaya karar veren, Paris’te yaşayan genç bir Senegalli yazar olan Diégane Latyr Faye’nin hikayesini anlatır. Daha sonra Zenci Rimbaud olarak da adlandırılan yazar, kitabının neden olduğu skandalın ve itibarsızlaştırılmanın ardından ortadan kaybolmuştur. Diégane, mutlak bir başyapıt olarak gördüğü bu romanın hikayesinin arkasında kimin olduğunu bulmaya çalışır. Bu araştırma onu, gizemli Afrikalı yazar T.C. Elimane’nin izinden Paris’ten Amsterdam’a, Buenos Aires’ten Dakar’a götürecektir. Bu yolculukta, yirminci yüzyılda olan bütün felaketler gözler önüne serilir: Sömürgecilik, Birinci Dünya Savaşı, Shoah. 

Kurgu ve gerçeğin karışımı olan bu roman, 1968 yılında Renaudot ödülü alan Malili Yazar Yambo Ouologuem’un (1940-2017) “Le Devoir de violence” (Şiddet Görevi) adlı romanından ve yazarın trajik kaderinden esinlenerek yazılmıştır. Kitap, aynı zamanda Mbougar Sarr’ın önce eleştirmenler tarafından övülen, ardından eserlerinde çalıntı yapmakla suçlanarak ortadan kaybolan, Malili Yazar Yambo Ouologuem’e saygılarını sunmasının bir yoludur. Ouloguem, 2017’de 77 yaşında öldü, ilk romanı “Le Devoir de violence” ile 1968’de Renaudot Ödülü’nü kazandığında, bu prestijli ödülü tarihte Afrika kıtasından alan ilk yazardı. 

OUOLOGUEM’E YÖNELİK SUÇLAMALAR POLİTİK MİYDİ?

Jeune Afrique’te kasım ayında çıkan bir makalede Yambo Ouologuem’un yaşadığı dram anlatılıyor; ”Elimane gerçekte kimdi? Kolonizasyonun en trajik ve en başarılı ürünü […] Elimane beyaz olmak istedi ama kendisine sadece beyaz olmadığı değil, tüm yeteneğine rağmen asla böyle olamayacağı da hatırlatıldı. Beyazlığın tüm kültürel vaatlerini verdi; onu sadece zenciliğine geri gönderdik. Avrupa’yı Avrupalılardan daha iyi anlamış olabilir ama sonunda anonimlikte, kayboldu ve silindi. Biliyorsunuz: Sömürgecilik, sömürgeleştirilenler arasında ıssızlık, ölüm ve kaos ekiyor. Ama aynı zamanda -ve bu onun en şeytani başarısıdır- içlerine onları yok eden şey olma arzusunu da eker” diye yazıyor Gongourt Ödüllü Yazar’ımız Mbougar Sarr. Yambo Ouologuem’un dramı birkaç satırda bundan daha iyi özetlenemezdi. Ancak, salt edebi sorunun ötesinde, metin, eski sömürgeci güçlere olduğu kadar, önceden var olan sistemlere ve bağımsızlıktan sonra iktidara gelen uşaklara da şiddetle saldırdığı için, hoşnutsuzluk verecek her şeye sahiptir. Belki de Ouologuem’un suçu edebi olmaktan çok politikti? Bugün bile Yazar Ouologuem, ”Le Devoir de violence” ötesinde keşfedilmeyi bekliyor. Onun 1969’da yazdığı “Lettre à la France nègre” kitabını biliyoruz, ancak muhtemel takma adlarına da yakından bakmalıyız: Nelly Brigitta ve Utto Rudolf. Ouologuem’un cesaret ettiği şeye, o zamandan beri Afrika’da hiç kimse aynı nefes kesici canlılıkla cesaret edemedi. Ouologuem hakkında çalışmalar yapan Yazar Sami Tchak ve Gazeteci Jean-Pierre Orban haklı olarak kendilerine soruyorlar. ”Siyah bir Afrikalıdan beklenen tipik etnik bir edebiyat yapması yerine, pornografik bir içerikten erotik olana geçebilen bir üslupta, teredütsüz en belirgin edebi alanlardan birinde kendini geliştirmesi kabul edebilir miydi?​” “Afrika” edebiyatının özgürlüğünü kazanması için savaşmak zorunda kalan Malili Yambo Ouologuem yüksek bir bedel ödedi.

Huffington Post’ta yayımlanan makalede de Ouologuem üzerine yapılan çalışmalardan bahsediliyor; Yambo Ouologuem’un “Saïfler” adlı Afrikalı feodal beyler hakkında sekiz yüzyılı aşkın bir kurgusal destan olan metninin, yerel şeflerin Afrika’daki sömürgeciliğe katkıda bulunduğunu ima ettiğine inanılıyordu. Özellikle 1960’ların uluslararası ortamında, bağımsızlık dönemi göz önüne alındığında, hain olmakla eleştiriliyordu ve eseri biter bitmez basın tarafından kınanmaya başlanmıştı. Daha da kötüsü, bazı yazarlar Yambo Ouologuem’un satırlarında kendi metinlerini tanıdılar. André Schwartz-Bart (Le Dernier des justes) gibi bazı yazarlar bununla gurur duyuyordu ama İngiliz Yazar Graham Greene (It’s a Battlefield) ve diğerleri şikayette bulundular. Yambo Ouologuem bu alıntıları yaptığını asla saklamadı, bunlar onun edebi pratiğine uyuyordu. Bununla birlikte, İsviçre radyo-televizyonunun hatırlattığı gibi, o dönemde “Henüz bir metinler arasılık söz konusu değildi. Maupassant, Flaubert, İncil veya Kur’an’dan yapıldığı kanıtlanan sayısız alıntılar skandala sebep oldu”. Skandalın büyüklüğü kitabın yayımcısını geri adım atmaya itti. “Le Devoir de violence” piyasadan çekildi. Yambo Ouloguem, kendini gözden düşmüş hissetti, Paris’ten ayrıldı ve Mali’ye dönmeye karar verdi.

1969’da Mali’de, siyahlar ve beyazlar arasındaki belirsiz ilişkiler hakkındaki fikirleri, baltalamak istediğini söylediği bir metin olan “Letttre à la France nègre”yi yayımlamıştı. Birkaç kitap daha yayımladıktan sonra, edebiyattan ve yazıdan vazgeçerek Sévaré’de münzevi bir hayata çekildi. Fransız Edebiyatı Profesörü Romuald Fonkoua; “O zamandan beri, çalışmalarını incelemeye, düzenlemeye çalıştık. Bu olayın temelinde, Sahra Altı Afrika’daki siyah edebiyatı alanında bir yazarın, bireysel, özerk ve özgün bir boyut yaratarak edebiyat yapmaya karar vermesi saklıydı ve o dönemde postkolonistliğin egemen olduğu toplumlarda, bu profesyonel boyut söz konusu değildi” şeklinde açıklamada bulunuyor. Yambo Ouloguem bugün kendi ülkesinde çok ünlü bir yazar olarak kabul ediliyor ve her edebi yılın başlangıcında, kendisi adına, Afrika kıtasından bir yazarın Fransızca yazılmış bir eseri ödüllendiriliyor. ”Le Devoir de violence” 2018’de Le Seuil yayınevi tarafından yeniden basıldı. 

FRANSIZLAR FRANKOFON ÜLKELERİN EDEBİYATLARINA TEPKİSİZ

France Culture, aralık ayında Londra’da Financial Times’da Mohamed Mbougar Sarr hakkında uzun bir makaleye ve söyleşiye yer verildiğini belirterek şunları yazıyor; Financial Times, Fransızların nihayetinde Fransızca konuşulan ülkelerin edebiyatlarına tepkisiz olduğuna işaret ederken, İngilizlerin, Salman Rushdie, VS Naipaul, Damon Galgut ve bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü alan Abdulrazak Gurnah ile bu konuda daha açık olduğunu yazıyor. Goncourt 2021 ödüllü yazarımız ise, Fransızcanın sömürge dili olmasına rağmen, halkının bununla ile hiçbir sorunu olmadığını ve bir gün Senegal’de konuşulan yerel “Wolof” dilinde yazabileceğini söylüyor. 

Mohamed Mbougar Sarr AFP’ye verdiği demeçte; ”Desteklendiğim için çok şanslıydım: Bu tüm Afrikalı yazarlar için geçerli değil ama artık durum değişmeye başladı” diyerek, “Afrika edebiyatının az tanınması ve keşfedilmeye açık olmasının aynı zamanda bir şans olduğunu” belirtiyor.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul'a kuvvetli kar yağışı uyarısı

SONRAKİ HABER

İğneye ve ipliğe zam geldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa