Prof. Dr. Tanju Tosun: Seçmen konsolidasyonu amaçlı
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, Erdoğan’ın camide, Sezen Aksu üzerinden, “O dilleri yeri geldiğinde koparmak görevimizdir” şeklinde tehdit içeren açıklamasını değerlendirdi.
Recep Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın camide, Sezen Aksu üzerinden, “O dilleri yeri geldiğinde koparmak görevimizdir” şeklinde tehdit içeren açıklamasını Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun değerlendirdi. Caminin dini vecibelerin dışında kamusal bir işlevi olmadığını da hatırlatan Tosun, iktidarın bugün geldiği durumu da işaret ederek, “Politik kutuplaştırmadan sayısal beklentisi nedeniyle, başlangıçtaki demokrat kimlik iddiasını heba etmesi, seçmen konsolidasyonu amaçlı niceliksel stratejinin demokratik çoğulculuğu yok saymasıdır” değerlenmesinde bulundu.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şarkı sözleri üzerinden Sezen Aksu’yu tehdit içeren ifadeler kullanmasını Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun Evrensel’e değerlendirdi. Tosun şunları söyledi: “Öncelikle şekil açısından bakıldığında, laik siyasi rejimlerde ibadethane yeri olan camilerde sade yurttaşlardan cumhurbaşkanına kadar uzanan yurttaşlar topluluğu için bu tür mekanların yegane işlevi dini vecibeleri yerine getirmektir. Onun ötesinde herhangi bir toplumsal, siyasi konuda görüş alışverişi, görüş açıklama mekanı olarak kamusal alan işlevi yoktur. Fakat siyasi rejimin nereden nereye doğru savrulmakta olduğunu dikkate aldığımızda, camilerin iç mekanlarının özellikle politik aktörler tarafından kamusal alanlara dönüştürüldüğüne dün de tanık olduk, bugün de tanık oluyoruz. İçerik açısından bakıldığında, Cumhurbaşkanının Sezen Aksu’nun şarkı sözlerine yaklaşımı bağlamındaki ifadesi devletin en üst organı, milletin birlik ve bütünlüğünün temsil edildiği simgesel makam olması bağlamında tasvip edilebilir bir dil değildir. Özellikle de kitleleri yönlendirme kapasitesi yüksek karizmatik politik aktörlerin hedef gösterici bir sözünün ne gibi infiallere yol açabileceği, sonuçlarının neler olabileceği gözden uzak tutulmamalıdır. Demokratik rejimlerde seçilmiş politik aktörlerin yegane görevlerinden biri; yurttaşların hakaret, şiddet unsurları içermediği takdirde, söz, düşünce, ifade, kanaatlerine saygı göstermektir. Bunlarda suç unsuru bulunduğu iddia edildiği takdirde, gerekli incelemeyi yapmak yargının görevidir.”
DEMOKRATİK ÇOĞULCULUK YOK SAYILIYOR
Tosun, Erdoğan’ın yer yer tehdide varan kutuplaştırıcı dilde ısrar etmesine dair de şu değerlendirmeyi yaptı: “Demokratik gerilemenin yaşandığı otoriter sistemlerde iktidar partisi ve iktidar ortaklarının sosyal temellerinde erime yaşandığında, erimenin önüne geçmek için genellikle tercih edilen stratejinin pratiğe yansıması otoriter popülizm, politik dildeki tezahürü ise “Halkın çıkarını düşünen BİZ, halk karşısında olan ONLAR” şeklinde bir karşıtlığın üretilmesi ve bunun politik kutuplaşma işlevi görmesidir. Bu dışlayıcı politik dil, gönül yoluyla olamadığı koşullarda zorla rıza üretme hedeflidir. Oysa ki zora dayalı rıza arayışının da bir sınırı, bir noktadan sonra geri tepme, iktidar karşısındakileri toparlama etkisi yaratmasına sıklıkla rastlanmaktadır. Burada asıl sorun; muhafazakar demokrat siyasi kimlik iddiasıyla yola çıkan bir siyasal hareketin bugün geldiği noktada politik kutuplaştırmadan sayısal beklentisi nedeniyle, başlangıçtaki demokrat kimlik iddiasını heba etmesi, seçmen konsolidasyonu amaçlı niceliksel stratejinin demokratik çoğulculuğu yok saymasıdır.”