"Karbeyazdır ölüm"; zor bulunur bir yoncanın yaprağı koptu, toprağa düştü

Mesut KARA

Ocak kapkara bir ay... Bakmayın siz kar beyazıyla bunu örtmeye çalışmasına. Çektiğimiz bunca acı yetmiyormuş gibi haftanın ilk sabahına da acı bir haberle uyanıyoruz.

Uzun süredir birçok hastalıkla boğuşan, sağlık sorunları yaşayan, sinemamızın değerli oyuncusu, yıllarca hepimizi, birçok kuşağı etkilemiş olan sinemamızın büyük yıldızlarından Fatma Girik tedavi gördüğü hastanede hayata veda edip aramızdan ayrıldı, yıldızlara karıştı. Büyük aşkı, hayat arkadaşı Memduh Ün’ü orada daha fazla yalnız bırakmak istemedi...

Hastaneden yapılan açıklamada ölüm nedenine ilişkin şu ifadeler kullanıldı; “Türk sinemasının çınarı ve değerli oyuncusu Sayın Fatma Girik, Kovid 19’a bağlı viral pnömoni tedavisi görmekteyken gelişen, çoklu organ yetmezliği sonucu hayatını kaybetti. Türk sinemasının dev oyuncusunu kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Fatma Girik'in ailesine ve tüm sevenlerine baş sağlığı diliyoruz.”

Uğur Mumcu’nun katledilmesinin acıları tazelenip, anmalar yapılıyorken acılarımıza, kayıplarımıza telafisi olanaksız bir acı daha ekleniyordu. Gazetemizin unutulmaz muhabiri Metin Göktepe’yi, bu ülkenin en güzel, en gerekli insanlarından, renklerinden biri olan Hrant Dink’i anımsamanın, anmanın acısı dinmeden, Sezen Aksu’ya, Sedef Kabaş’a tehditler, saldırılar sürerken zalime, zulme filmlerinde de gerçek hayatında da hep karşı duran Fatma Girik’i yitirmenin acısını, yasını yaşıyoruz bugün…

SİNEMANIN FATMA GİRİK’İ

1950’lerle birlikte film sayısının yanı sıra kadın oyuncularda da artış yaşanır ve bu 60’larda doruğa çıkar. 1950’lerde Muhterem Nur, Ayten Çankaya, Neriman Köksal, Nedret Güvenç, Zeynep Sırmalı, Belgin Doruk, Bakiye Fayosof, Ayfer, Feray, Altan Karındaş, Lale Oraloğlu, Cavidan Dora, Ferda Ferdağ, Suna Pekuysal, Tijen Par, Leyla Sayar, Nilüfer Aydan, Fatma Girik, Suzan Avcı, Pervin Par, Aysel Tanju, Çolpan İlhan, Nurhan Nur, Evrim Fer katılır sinema oyuncuları arasına.

Fatma Girik “Leke” filmiyle 1957’de sinemaya başlamış olsa da yıldız ve dört büyüklerden biri olması 1960’lı yıllara rastlar. Fatma Girik erkeksi, ‘bitirim’ kadın tiplemeleriyle, anaç Anadolu kadını rolleriyle kendini izleyiciye sevdirir. 1960’larla birlikte yıldızlaşan Türkan Şoray, 1963 yılında ‘Susuz Yaz’ filmiyle sinemaya geçen Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın’la birlikte yıllarca Türk sinemasının ‘dört büyüğü’nden biri olur. “Dört yapraklı yonca” olarak anılırlar.

“Yarın Son Gündür” filminde Yılmaz Güney entelektüel bir gangsterdir. Lakabı “kara çocuk”tur, rol arkadaşı Fatma Girik’in de “mavi çocuk”. Bilal İnci “kemikkıran”, Süleyman Turan “komser Sülüman”, Feridun Çölgeçen de “aslan avcısı Yakup Bey”dir. Yılmaz Güney, senaryosunu kendi yazdığı ve yönettiği filmde, kendisini tehdit eden Yakup Bey’e “Belki artist olurum, beni Yılmaz Güney’e benzetirler” der. Aldığı yanıt “yok canım sen o kadar çirkin değilsin”dir. Filmin bir başka sahnesinde Mavi Çocuk’a “Biz usturanın her zaman keskin tarafında yürüyoruz. Önümüzde mezarlıklar ve hapishaneler var” der. Yılmaz Güney, Fatma Girik ikilisi filmde muhteşemdir.

Sinemacılar kuşağının ilk büyük yıldızı Sezer Sezin’in çizgisini sürdürür Fatma Girik; erkek dünyasında tutunmaya çalışan güçlü kadın imajını izleriz Şoför Nebahat’de filminde ve başka birçok filminde.

12 Aralık 1943 tarihinde Sultanahmet/İstanbul’da doğan Fatma Girik, Cağaloğlu Kız Lisesi’nde okurken ilköğretim yedinci sınıfta okulu bırakır. Varsıl olmayan ailesine yardımcı olmak zorundadır. Annesiyle birlikte filmlerde figüranlık yapmaya başlar ve filmlerde küçük rollerle yer alır. 1958 yılında “Leke” adlı bir köy filmiyle başrole çıkar. Yönetmenliğini ve senaristliğini Seyfi Havaeri’nin yaptığı “Leke”den sonra oyuncu olarak adından bahsettirmeyi başaramadığı birkaç iddiasız yapımda daha rol üstlenir. Fatma Girik’in performansıyla dikkatlerden kaçmayacağı film, Memduh Ün’ün yönetmenliğini yaptığı 1960 yapımı “Ölüm Peşimizde”dir. Bu filmle çıkış yaparak dönemin yıldızları arasında sinemada kendine bir yer edinir. Filmde kötü bir ağabeyin kız kardeşini canlandıran sanatçı, sonrasında yönetmen Memduh Ün’ün destekleriyle Türk sinemasının başarılı yıldızları arasında yerini alır.

Memduh Ün’le tanışması yaşamının dönüm noktası olan sanatçı 1960’lı ve 80’li yılların filmlerine damgasını vuran yıldızlardan biri olur. 1968 yılında şarkıcılığa da başlayan Fatma Girik, sinemadan sahneye geçenler içinde en başarılı olanlardan biri olur.

“Erkek Fatma” olarak anıldığı döneme geçişi 1962 yılında yine Memduh Ün’ün yönetmenliğini yaptığı “Belalı Torun” filmiyle olur. Filmde bir erkeği canlandırır ve bunun için saçlarını kısacık kestirir.

“Ezo Gelin” filmi büyük başarı kazanır. “Ezo Gelin”den sonra “Boş Beşik” ve birçok filmle daha sürdüren Girik, Anadolu kadınlarının sorunlarının işlendiği filmde güçlü bir oyunculuk sergiler.

Fatma Girik de aramızdan ayrılarak yıldızlara, büyük aşkı hayat arkadaşı Memduh Ün'e, unutulmazlar arasına karıştı. Biz onu unutmayacağız ve izlemeyi sürdüreceğiz.

Aldığı Ödüller:

1965 - 2. Antalya film şenliği, Keşanlı Ali Destanı, en iyi kadın oyuncu
1967 - 4. Antalya film şenliği, Sürtüğün Kızı, en iyi kadın oyuncu
1969 - 1. Adana altın koza film şenliği , Büyük Yemin, en iyi kadın oyuncu
1969 - 1. Adana altın koza film şenliği, Ezo Gelin, en iyi kadın oyuncu
1971 - 3. Adana altın koza film şenliği, Acı, en iyi kadın oyuncu
1998 - 35. Antalya film şenliği, Sürtüğün Kızı, yaşam boyu onur ödülü
2001 - İstanbul Uluslararası Film Festivali'nde onur ödülü
2007 - 18. Ankara Uluslararası Film Festivali, Aziz Nesin Emek Ödülü

Usta Oyuncu Fatma Girik yaşamını yitirdi

Sanatçılardan Fatma Girik için başsağlığı mesajları: "Öylesine zarif, ince, dünyalar güzeli bir hanımefendiydi"

Giymeye kıyamadığım tişört