Tarikatlarda yedi senenin ardından günlerini geri kazanma mücadelesi
Geçmişte tarikat yurtlarında kalan öğrenciler de benzer sorunları yaşadıklarını ve bu süreçte yaşamlarının her açıdan olumsuz etkilendiğini dile getiriyor.
Fotoğraf: Pixabay
Daha önce tarikat yurdunda kalmış bir genç
Kocaeli
Ben yedi sene tarikat yurdunda kalmış bir gencim. On bir yaşımdan on sekiz yaşıma kadar “bu” yurtlarda kaldım. Bu yurtlarda yaramazlık yaptığım için çok fazla şiddet gördüm. Hatırladığım şeylerden biri de, ilk kez şiddet gördüğüm konunun haksız yere oluşuydu. Bize hep “Bu dünya boş, öteki dünyaya çalışın” diyorlardı. Sabah beşte namaz için kalkıyorduk, bir buçuk saat sürüyordu. Bu sürenin yirmi dakikasında tarikat liderini düşünmemiz gerekiyordu. Ben bu sürelerde düşünmek yerine uyuyordum. Bunun için de bir görevli oluyordu, görevli beni seçene kadar ben kaçıp saklanıyordum. Namazdan sonra kahvaltı yapıyorduk ve ardından da kendi okullarımıza gidiyorduk. Uykusuz olduğum için okulda çok fazla uyuyordum. Bu yüzden bir kere hocam beni tanımadı bile. “Sen bu okulda mı okuyorsun” diye sormuştu. Çünkü yatakhanelere uyku vakti dışında gidemiyorduk, kapıları kilitli oluyordu. Okul çıkış saatine göre yurtta olmamız gerekiyordu. Okul sonrası ikindi namazı oluyordu ve derse katılabilmek için namazı hızlı kılıyorduk. Ders dediğim dini bir ders. Bir buçuk saat sürüyordu. Burada herkesin görevi farklıydı. Bazıları Kuran öğreniyordu, bazıları Arapça öğreniyordu, dualar ezberleniyordu. Bu ders bitince de yemeğe gidiyorduk, yemekten sonra da akşam namazı. Ancak akşam namazından sonra kendi okul derslerimizi çalışabiliyorduk. Açıkçası ben, kendi derslerimi çalışmıyordum, kafamı dağıtmak için yurdun içinde boş boş geziyordum. Çünkü kitapların başına geçtiğimde odaklanamıyordum, kafam başka yerlere gidiyordu. Bu sadece benim için geçerli değildi. Çok fazla kişi de benzer sıkıntıları yaşıyordu. İki saat ders çalıştıktan sonra yatsı namazı. Burada herkesi topluyorlardı çünkü yoklama alıyorlardı. Bu yurtlardan izin almadan çıkamıyorduk. Zaten hafta içi izin asla yoktu. Bu durum biraz da görevlinin insafına kalmış bir şey. Eğer kaçıp gittiysen de babanı arıyorlardı. Babalar da genelde şiddet uyguluyorlardı. Hafta içleri böyle geçiyordu. Aslında hafta sonları çarşı izinleri vardı. Genelde pazar günleri yapıyorlardı çünkü pazar günleri çoğu yer kapalı oluyordu, bu da onların işine geliyordu. Yurdun içindeyken hep düşünüyordum “Benim burada ne işim var” diye. Hala düşünüyorum, soruyorum kendime “Benim yedi yılım boşa gitti, ne işim vardı oralarda” diye.
YAŞAMAK İÇİN YENİ BİR ŞEHRE
Enes Kara'nın ölümünü duyduğumda kötü hissettim. Çünkü ben de lisede o psikolojiye girmiştim. O dönem yanımda sürekli bir arkadaşım duruyordu. Derslerime çalışamıyordum, sınıfta kalma korkusu vardı, yurdun koşulları da malum. Her şey üstüme geliyor gibi hissediyordum. Derslerim kötüydü, yanımda olan arkadaşım beni ders çalışmaya teşvik ediyordu. Uzun süre bu yurtlarda kalınca insanın böyle düşünmesi normaldi. Çok baskı vardı buralarda. Lise son sınıfta ilk dönemi okudum, ikinci dönem yurt hocası olmam için beni başka yere götürdüler. Bir hafta o yurtta kaldım. Sabah 5.30’da kalkıp akşam 22.30'a kadar din dersi öğreniyorsun. Ben bunu kaldıramadım. Okula devam edeceğim dedim. Bir hafta sonra okula döndüm, o ara abimle de görüşüyordum. O da “Olmuyorsa bırak gel!” dedi. Okulu bitirdim, staj paramı biriktiriyordum. Kimseye haber vermeden otobüse atlayıp geldim. Altı ay babam benimle konuşmadı. Kocaeli'ne ilk geldiğimde de “Burada ne işim var?” diye düşündüm. Farklı bir şehir ve hiç arkadaşım yok. Etrafımdaki herkesin yaşam tarzı benim yurtta gördüğümden çok farklı. Eskiden insanlara sarılamıyordum artık sarılabiliyorum. Burada tanıştığım herkes kendimi keşfetmemde bana çok yardımcı oldu. İlk defa burada kadınlarla daha rahat konuşabildim. İstediğim saatte uyanıp istediğim saatte uyuma, günümü kendim planlamam benim için harika bir duygu. İzin yok, kimseye hesap verme zorunluluğum yok, şiddet korkum yok. Hala bazı etkileri var tabii ki de. Yurtta kalan, görüştüğüm arkadaşlarım var. Sosyal medya üzerinden görüşüyoruz. İyi yaptın diyorlar ama kalmak zorundalar. Kocaeli’nde özgür hissediyorum.