Baskılara ve karamsarlığa karşı birlikteliğimizi güçlendirelim
Hacettepe yurtlarının merdivenlerinde dolaşıp oda kapısı önünde gençlerin para isterken aile kavgalarını veya iş görüşmelerini izlerken, üzerlerindeki baskıyı da görüyoruz.
Fotoğraf,. Pngtree
Hacettepe Üniversitesinden bir öğrenci
Geçtiğimiz hafta içerisinde Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara bir video ardında bırakarak yaşamını yitirdi. Enes’in videosunu bir arada bulunduğumuz arkadaşlarımla izlerken neredeyse her birimiz o videodan kendi hayatımızda karşı karşıya kaldığımız sorunlara dair bir yer bulduk. Bence yayınlanan video da buna hizmet ediyordu. Çünkü yaşanan şey basit bir intihar değil, üniversitelilerin yaşadığı öfkenin, umutsuzluğun, artan kaygılarının karşılığıydı. Her zorluk karşısında yılan veya bunlar karşısında mücadele etmekten kaçan bir durumdan öte tek bir elden ne kadar genç varsa isteklerinin, yaşam tarzlarının, fikirlerinin de tekleştirilmeye çalışıldığı bir düzenin karşılığını tarif ediyorum. Neresinden bakarsak buna karşılık buluruz. Enes’in dedikleri de her bir ilden, üniversiteden genç tarafından karşılık buldu. Bir iş bulmak, yaşamımızı idame ettirecek düzeyde ücret almak neredeyse her bölümden gencin endişesi halinde. Üniversiteye girerken kurulan hayaller farklı olsa da gerçek çok daha fazlası açısından ortak çünkü. Her bir yerden bunlar daha özel, daha farklı kulağımıza gelebilir. Örneğin Hacettepe yurtlarının merdivenlerinde dolaşırken her bir kattan gencin oda kapısı önünde para isterken ailesi ile yaşadığı kavgayı, dönem arasını işte çalışarak geçirmek için iş görüşmeleri halinde olduğunu görüyoruz. Final haftasına girerken kaygıların yalnızca sınav stresinden kaynaklı olmadığı bir an önce meslek hayatına atılmak, ailesinden aldığı desteğin karşılığını verebilmek veya yüksek ortalama yapmanın avantaj sağlayacağı gibi düşüncelerin arttığını da anlıyoruz. Yalnızca ekonomik kaygılar değil ancak bununla da ortaklaşan, pandemiyle de gittikçe daralan herhangi bir sosyal aktivitenin bahsinin bile azaldığı bir haldeyiz. Bu durumu artıracak fazlasıyla örnek mevcut durumda. Sorunlar özelleşiyor, farklılaşıyor ama gençler tek bir taraftan yiyor darbeyi.
ÜNİVERSİTELERİN TEK ADAMLARI REKTÖRLER
Enes’in ailesi üzerinden tarif ettiği, içinden çıkamadığı tarikat yurtları iktidar elinde tuttuğu düzeni her gün daha da gerileştirdikçe çoğalıyor. Fikirlerimizin, çeşitliliğimizin, birlikteliğimize yıllardır süren baskıyla ve korkuyla göz dağı veriliyor. Binlerce gencin oluşturduğu kampüsler, gençliğin özellikleriyle örtüşen hareketliliğin, coşkunun, heyecanın hangi kısmını yansıtıyor? Sürekli iktidarın dili, fikirleri onun ekonomik planlarına uygun politikasının sesi artıyor. Bir rektör atanırken beraberinde dekanlar atanıyor, dekanlar elindeki topluluklara danışmanlar atıyor. Benzer ölçüde birbirini izliyor atamalar. Binbir zorlukla öğrencilerin bazı bölümlerde seçebildiği öğrenci temsilcileri arasından alfabetik sıranın ilk harfine göre öğrenci konseyi başkanı belirleniyor. Daha da somutlanabilir, son iki ayda Hacettepe Üniversitesinde yapılan seminer, sempozyum vb. etkinliklere baktığımızda çoğunlukla karşımıza Cumhur İttifakı içerisindeki partilere Rektörlük tarafından özel ayarlanan söyleşiler, yine iktidara yakın sendikalar ve yine iktidardan sıklıkla ihale alan, yakın şirketleri görüyoruz. Aslında şöyle de özetleyebilirim. Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörü iktidarın temsilcisi sayarsak; öğrenci temsilcileri ile yaptığı toplantıda taleplerimize ne kadar uzak, verdiği yanıtların bu talepleri ne kadar umursamaz davrandığını görmüştük. Başka bir tabirle bizim yaşadığımız üniversite ile rektörünki başka iki üniversiteydi.
BU KUŞATMA YARILMALI
Etrafımız sarılı bir kuşatma oldukça yakın bir benzetme. Dikkat edersek de anlattıklarım kötüye giden, sürekli sorundan bahseden bir tablo. Bana kalırsa bu kuşatmanın sonucu bu. Enes Kara’yı da intihardan öte bir duruma sürükleyen, gençler tarafından sahiplenilmesinin nedeni de bu sonuç. Bu durum aynı zamanda bu kuşatmanın yarılmasının ne kadar gerekli olduğunu yüzümüze vuruyor. Hacettepe Üniversitesinde finallere giderken alınmayan önlemler, bir dönem boyunca defalarca dile getirilen isteklerin cevapsız bırakılması karşılığında yüzlerce yurt öğrencisi yurt kapısında buluşarak uzun bir aranın ardından kısa süreceği düşünülen bir eylemde saatlerce taleplerini haykırdı, şarkılar söyledi. Uzun süredir görülmeyen bu durum yine öğrencilerin birlikte karar vermesiyle, birbirine yaslanmasıyla aşıldı. Bu kadar sesimizi gür çıkaran durum, öfkemizi de aynı zamanda sesimizi duyuracak bir yere, bir araya gelecek bir alana duyduğumuz özlemi de gösteriyor. Bir kuşatma benzetmesini abartılı bulmadıysanız eğer gençlerin az veya çok demeden bir araya gelebildikleri her örneğin de bir umut olduğunu kabul etmelisiniz. Çünkü bu kuşatmayı yaracak çözümün yanımızda durduğunu gösteriyor.