26 Ocak 2022 08:37

Sendikaları var eden işçi sınıfı sendikal bürokrasiyi de yok edecek

Sendikal bürokrasiyi aşmak adına işçiler iradelerini bir üst sendika temsilcisine bırakmamalı, kararlar tartışılarak alınmalı ve son sözü işçiler söylemelidir.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Barış TİMUR

 

130 bin metal işçisini ilgilendiren, MESS grup sözleşmesi görüşmeleri sona erdi. Türk Metal, Özçelik-İş ve Birleşik Metal-İş’in beraber imzaladıkları sözleşme sonucuna dair çokça şey söylendi. Atılan imzalar sonrası ilk çakmağı da Mersin’de Çimsataş işçileri, imzalanan sözleşmeyi kabul etmeyerek, ek protokol talebi ile çaktı.

Birleşik Metal-İş üyesi işçiler, sözleşmenin kendilerine sorularak fakat iş yerinin taleplerinin görmezden gelinerek imzalandığını ve sözleşmenin şartlarının kabul edilemez olduğunu söyleyerek tepki gösterdi. Sendika baş temsilcisi dahil olmak üzere sendika temsilcilerinin de aralarında olduğu 13 işçinin işine son verildi. Kısaca; işçiler kamuoyu yaratmaya çalışsa da sendika genel merkezinin sahip çıkmaması, sendika üyesi diğer fabrikalardaki tepkinin serzeniş halinde kalması, patronun baskısı, işten atmaların olması vb. direnişi sönümlendirdi.

DİRENEN İŞÇİYE KARŞI PATRON, DEVLET, SENDİKA EL ELE

Direnişe giden süre zarfında, imzalanan sözleşmesinin kendilerinin onayı alınmadan sabah saatlerinde imzalanması ve ihtiyaçları karşılamaması, işçilerim ortak paydada buluştukları en önemli sorun oldu. Bu ana talebin yanı sıra, iş yeri içinde sorunlarının giderilmesi, yıllık zam oranı, mesai ücretleri ve sosyal haklar içerikli bir ek protokol talebi açıklandı.

Tüm bu talepler ile iş bırakma ve iş yeri işgalinin karşısında işçilerin üretime devam etmeleri üzerine hep bir ağızdan çağrılar gelmeye başladı. Sendika yetkilileri sürecin başında herhangi bir şey söylemezken, son günlerde “Taslağın revize edilmesini sadece Çimsataş istiyor, başka fabrikalarda böyle bir istek yok” diyerek imzalanan sözleşmeyi işçilerin kabul etmesini söyledi. Bu söylemleri de yazılı açıklama yaparak belirtti. Fabrika önüne sendika genel merkezinden hiçbir yönetici gelmedi.

İş yeri yönetimi üretimin hemen yeniden başlaması üzerine baskılar yaparken, Akdeniz İlçe Kaymakamı işçiler ile görüştükten sonra polis TOMA ile gelerek müdahale etti ve işçiler direnişlerine dışarıda devam etti. Sonuç olarak, sendika temsilcilerinin de aralarında olduğu 13 işçinin işine son verildi. Yani patron, sendika ve devlet yetkilileri işçilerin direnişlerinin sonlandırması için bir noktada aynı tavır içinde yer aldılar diyebiliriz.

SENDİKALAR SINIFIN ÇIKARI İÇİN MÜCADELE ETMELİDİR

Bu noktada sendikalara dair olan tartışmalar tekrar gündem oldu. Nitekim işçilerin mücadelelerinde kendi öz örgütleri olan sendikaların rolü her zaman önemli olmuştur. Ancak bugün gelinen noktada işçiler, patronlara karşı yürüttükleri mücadelenin yanı sıra, süreç içerisinde gelişen sendikal bürokrasi karşısında da mücadele yürütmektedirler. Kendi sınıf çıkarlarını savunması gereken mücadele örgütleri olan sendikaların çoğunluğunun bugün işçilerin karşısında hareket ettiği bir gerçektir. Bunun nedeni de sendikal bürokrasiden kaynaklanmaktadır. Yıllar içinde tarihsel olarak çıkış noktası olan fabrikalar ile bağları zayıflayan ve karar alma mekanizmaları bakımından işçilerden kopan ve onun üstünde duran sendikaların, işçilerin hak ve çıkarını ne kadar savunduğu meselesi de tartışmaya açılıyor. İşçi mücadelelerinin yükseldiği süreçlerde mücadeleyi ilerletici olması gerekirken önünde engel olan sendikalara örgütlü ve örgütsüz işçiler içinde güven de azalıyor diyebiliriz. Bu durum açık bir şekilde patronların işini kolaylaştırıyor. Ancak bunlar bütün sendikaların bürokrasiye esir oldukları ve tamamen mücadeleden koptukları anlamında gelmediği gibi öyle olan sendikaların da mücadeleyle değiştirilebileceği, değiştirilmesi gerektiği açıktır.

SENDİKALAR, PATRON VE DEVLET İLE DİRSEK TEMASINI KESMELİDİR

Çimsataş’ta yaşanılanların dışında da başka fabrikalarda, özellikle toplu iş sözleşmesi dönemlerinde grev kararı alınıp uygulanması süresince sergilenen pratik tutum ne yazık ki olumlu bir tutum değildir. Örneğin grev kararı alınmasına rağmen hiçbir hazırlık yapmayan ve greve kadar sözleşmeyi bağıtlayıp işçileri oyalayan tutumlar işçilerin sendikalarda örgütlenmesi karşısında mesafe ortaya çıkarıyor. Bu noktada sendikalar gerçekten işçilerin öz örgütleri olarak, işçileri birleştirip mücadeleye aracı olacaksa, patronlar ve devlet ile dirsek temasını kesmelidirler. Çünkü patronların tutumumun çok net olduğunu görmekle birlikte devlet aygıtlarının polisi, jandarması, TOMA’sı ile grevleri kırmak için tüm güçlerini işçiler karşısında kullandığını teoride ve her pratik örnekte görüyoruz.

İŞÇİLER SENDİKAL BÜROKRASİYİ AŞAN BİR ÖRGÜTLÜLÜĞE SAHİP OLMALI

İşçi sınıfının yıllardır süren mücadelelerinde karşımıza çıkan sendikal bürokrasi ve sendikalara olan güvenin azalması karşısında yüzlerce hatta binlerce işçi direnişinin deneyimleri, olumsuz gelişen her durumu dizginleyecek ve değiştirecek gücün işçi sınıfında olduğunu da tarihsel süreç itibariyle bizlere göstermektedir. 89-90 Bahar Eylemleri, 99 sosyal güvenlik süreci, Tekel direnişi, on binlerce işçinin katıldığı 2015 metal fırtına ve daha birçok işçi direnişi birer mücadele deneyimidir.

İşçilerin ortak mücadelesi, sendikalar da dâhil olmak üzere mevcut olumsuz bütün koşulların değiştirici gücünün umududur. Her olumsuz sonuçlanan süreç karşısında yeni mücadele olanaklarını da beraberinde getirir. İşçiler her türden bürokrasiye karşı yeni bir mücadele hamlesi geliştirmezse bu durum değişmeyecek. Hiçbir işçi kendi idaresini tek başına bir üst sendika temsilcisine bırakmamalı, tüm kararlar tartışılarak alınmalı ve son sözü işçiler söylemelidir.

İşçiler inisiyatif alarak ve birleşerek, patronların ve sendika bürokrasisinin karşısında durmalıdır. Çünkü örgütlü olunan her sendika kesinlikle birer mücadele aracıdır. Bu sendikaların bugün ihanet içinde olması, mücadeleden uzak durması durumu kabullenilmemeli, bu sendikaların işçiler adına daha güçlü, iş yeri komitelerinin daha yaygın olması için mücadele edilmelidir. Sendikalara küsmenin çare olmayacağını iyi bilmek gerekir. Her türlü görüşmenin de şeffaf işlemesi için iş yerlerinde iş yeri komiteleri kurulmalı ve bu komiteler, şubelere ve merkeze baskı uygulamalıdır. Sendikaları var eden işçiler, sendikal bürokrasiyi de yerle bir edecektir. İşçi iradesinin önüne hiçbir şey geçmeden işçilerin tutumu belirleyici olacaktır. Sendikal bürokrasi de ancak böyle yenilir. Çimsataş direnişi; işten çıkarmaların yaşanması, polisin doğrudan etkisi ve sendikanın tam anlamıyla işçinin arkasında durmaması sonucunda sönümlendi. Oysaki burada mücadele aracı olan sendika, bütün bu bahsettiğimiz sendikal bürokrasiden arınmış olsaydı sonuç işçinin lehine olabilirdi. Sendikaların işçi mücadelelerinde olan önemli rolünü bilerek, sendikaları daha güçlü ve mücadeleci çizgiye çekmek, yine işçilerin yapabileceği gerçeğidir. Mücadeleci bir işçi sendikası ile haklar kazanılır ve sendika yeni mücadelelere olanak sağlar.

ÖNCEKİ HABER

25 Kasım eylemine katılan 20 kadın hakkında soruşturma başlatıldı

SONRAKİ HABER

Üniversitelerin bir dönemi biterken

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa