26 Ocak 2022 16:20

2021 yılında en az 44 enerji işçisi yaşamını yitirdi

DİSK Enerji-Sen 2021 yılı iş cinayetleri raporu yayımlayarak mücadele çağrısı yaptı.

(Temsili görsel) | Fotoğraf: Cem Gül/Evrensel

Paylaş

DİSK Enerji-Sen, İSİG Meclisi verilerinden yararlanarak hazırladığı 2021 yılı iş cinayetleri raporunu yayımladı.

Deniz İpek imzasıyla yayımlanan raporda, 2021 yılında enerji iş kolunda en az 44 işçinin yaşamını yitirdiği ifade edildi. Raporla birlikte yapılan yazılı açıklamada enerji işçilerine mücadele çağrısı yapıldı.

İş cinayeti tanımına yer verilen raporda, "Öngörülebilir ve önlenebilir olduğu için iş kazası değil, iş cinayeti olarak ifade edilmesi gerekiyor. İş dolayısıyla çalışanın başka bir yere gönderilmesi, emzirme, işin yapıldığı yere gidiş geliş sırasında meydana gelen ölümler de iş cinayetidir. Alınmayan önlemler, taşeron sistemi, denetimsizlik, patronların kar hırsı ve hükümetin sermaye yanlısı politikaları, çıkardığı kanunları sonucu bu ağır cinayet tablosu ile karşı karşıyayız" denildi.

Rapora göre, 2021 yılında en az 15 enerji işçisi elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetti. Elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinin ardından hayata geçirilen az işçi-çok iş yaklaşımıyla özellikle arıza-onarım-bakım servisinde çalışan enerji işçileri inanılmaz bir iş yükünün altına sokuldular. Yoğun iş yükü ve iş yetiştirme baskısı beraberinde alınmayan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri ile birlikte bir işçi katliamına dönüşüyor. 2021 yılında 6 işçi emekli olduğu halde çalışırken, 2 çocuk ve 1 mülteci enerji işçisi de iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

İş cinayetlerinin diğer nedenleri ise; 7’si trafik kazası, 7’isi düşme, 5'ü ezilme, 3’ü boğulma,  3’ü kovid-19 ve 2'şer iş cinayeti şiddet olayları ile trafik kazası olarak gerçekleşti.

İŞ CİNAYETLERİ “İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU” İLE ÖNLENEMİYOR 

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girdiğinden beri iş cinayetlerinin giderek arttığına dikkat çekilen raporda şu ifadeler yer aldı; "İşçi sınıfına kovid-19’a karşı verilen mücadelede çarklar durmasın dendi, evde kalmak gibi bir olanak verilmedi. Hükümet daha ilk günden patronlara küresel ölçekte aksayan üretim ve tedarik zincirine yeni zincirlerle eklenerek fırsatlar yarattı. Bir fabrikada işçiler artan vakalar karşısında yasanın kendilerine tanıdığı “Çalışmaktan kaçınma hakkını” kullanmak istemişti. Kocaeli Valiliğinin çok tartışılan “İş bırakmayı yasaklayan” gece yarısı genelgesi bunu engellemek içindi. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından işyerinde korona virüsüne enfekte olan tüm sigortalıların hastalık olarak kabul edileceği ve bildirimlerinin iş kazası veya meslek hastalığı olarak bildirim yapılamayacağı genelge ile ilan etti. Meselenin özü virüse yakalan işçinin patronu sorumlu tutamaması, herhangi bir hak, tazminat talep edememesi. Çok tehlikeli iş kollarında en başlarda hep biz enerji işçileri varız. Elektrik enerjisi gözle görülmeyen ama hissedilen bir tehlike. Koronavirüs de gözle görülmeyen bir tehlike olarak ortak özellik gösteriyor. Daha az personel ile daha çok iş, daha fazla çalışma saatiyle daha az kazançlara maruz kalıyoruz. Hayatın içinde olarak her eve, her fabrikaya müdahale etmek zorundayız."

İş cinayetlerinin önlenmesine ilişkin DİSK Enerji-Sen'in önerileri şöyle sıralandı:

  • Bu yüzden enerji iletim, dağıtım, nakil, arıza, bakım, onarım ve sayaç okuma işlerinde enerji işçilerinin günde 4 saat çalışması sağlanmalı ve işçi sayısı en az 2 katına çıkarılmalı.
  • Kamusal bir görev olan “Denetim” piyasa koşullarına terk edilerek, patronla diğer bir patron kuruluşu olan “denetim firması” (OSGB) arasındaki ilişkiye indirgenerek,  tüm “alındı” denilen önlemler kâğıt üstünde bırakılarak, laf kalabalığına dönüştürülmektedir. İşyerlerindeki İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları işçilerin iradesini yansıtacak şekilde yeniden düzenlenmeli, kurulda işçi temsiliyeti kurul tam sayısının en az yarısına eşit hale getirilmelidir. İSG Kurulları işçilere açık yapılmalı ve kararlar tüm işçilere duyurulmalıdır.
  • Sermayenin kâr hırsı ateşinde pişirilip pişirilip işçi sağlığı alanına devlet-hükümet işbirliği üzerinden servis edilen bu “Kanun” işçiler/emekçiler için “yok hükmündedir”. Bu ateşi söndürecek olan ise; sınıfın tarihsel belleği ve örgütlü gücüdür.

"İşçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu her şeyden önce biz işçilerin birliği ve mücadelesiyle sağlanabilir" denilen açıklamada, "Bu yüzden bizler iş güvenliği önlemlerini koruma ve geliştirme mücadelesi vermeden hiçbir yasa, hiçbir kurum ve kuruluş biz işçilerin iş güvenliğini ve sağlığını koruyamaz. İşçilerin kanı üzerinden zenginliklerine zenginlik katan patronlara ‘dur’ deme zamanı gelmiştir" ifadeleri yer aldı. 

"MADENCİ TEKMELEYEN DEĞİL ÖRGÜTLENEN İŞÇİLER KAZANACAK" 

Mücadele çağrısı yapılan açıklama şu ifadelerle son buldu; "Sendikamız bugüne kadar verdiği mücadele ile meseleyi sadece üç beş kuruşun mücadelesi değil güvenli bir çalışma ortamı yaratılması mücadelesi olarak ortaya koymuştur. İSG Kanunu'nun 13. Maddesinde yer alan "çalışmaktan kaçınma hakkını" defalarca örgütlü bir şekilde hayata geçirmiştir. Parası olan, başbakanın danışmanı olup da madenci tekmeleyenler değil “makbul sendikalara” mahkum olmadan işçi sağlığını bir sınıf mücadelesi olarak görüp örgütlenen işçiler kazanacak. Cinayetleri durdurmak için Enerji-Sen’de birleşelim!" (İŞÇİ SENDİKA SERVİSİ)

 {{452294}}

ÖNCEKİ HABER

“Ham madde krizi” yılında beyaz eşya üretimi arttı

SONRAKİ HABER

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Kovid-19'a yakalandığını duyurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa