‘Sıfır Sorun’dan ‘Sorunsuz Çember’e: Dış politikada makas değişikliği
Türkiye dış politikada “Sorunsuz çember” dönemine giriyor. Peki neden? Dış Politika uzmanlarına sorduk
Fotoğraf: AA&Unsplash Kolaj: Evrensel
Çağrı SARI
İstanbul
İktidar dış politika konseptinde yine değişikliğe gidiyor. Bir süredir sorun yaşadığı, iplerin kopma noktasına kadar geldiği hatta ‘düşman’ ilan ettiği Ortadoğu ve Körfez ülkeleri ile normalleşme girişimleri başlattı. İktidar sözcüleri bu yeni konseptin ismine de ‘Sorunsuz çember’ diyor. Bu mottosuyla Ermenistan, İsrail, Libya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ile diyalog kuruyor Sırada Suudi Arabistan’ın da olduğu ifade ediliyor.
20 yıl boyunca iktidar dış politikada çeşitli stratejiler belirlemişti. Komşularla sıfır sorun ile yola çıktı geçtiğimiz yıla kadar tüm ülkelerle gerilim içine girdi. Şimdi yine makas değiştirdi bu kez normalleşme ve ara buluculuk diye tarif edilen “sorunsuz çember” konseptine geçti. Peki “Bu değişken politika Türkiye’nin dış politikasını nasıl etkiliyor?” , “Gerçekten, sorunsuz bir dış politika mümkün mü?” “Ara buluculuk girişimlerinin bir karşılığı var mı?” “ Neden ısrarlı bir konsept değişikliğine gidiyor” Konuyu bu alanda çalışan uzmanlar, Doç. Dr. Hakan Güneş, Dr. Mühdan Sağlam, Prof. Dr. Serhat Güvenç ile konuştuk.
TÜRKİYE’NİN KONSEPTLERİ GÜNÜ KURTARMAYA DAYALI
Doç. Dr. Hakan Güneş 20 yıllık AKP iktidarının dış politika konseptlerinin son derece kısa ömürlü olduğunu söyledi. Bunun temel nedenini de stratejik vizyondan ve kurumsal kültürle dış politika oluşturmaktan uzak bir yapıda olmasına bağladı. Güneş iktidarın dış politikasını, toplumun geniş kesimlerine kurumlara danışmadan “parti iktidarı” ile şimdi de “tek adam iktidarıyla” oluşturduğuna dikkat çekti.
Hakan Güneş iktidarın 20 yıllık dış politikasını da şu sözlerle özetledi: Önce “komşularla sıfır sorun” ardından “değerli yalnızlık” daha sonra “çok dost az düşman” arada bir “mavi vatan” ve son olarak “sorunsuz çember.” Bu konseptlerin tamamındaki en temel sorun kurumsal dış politikanın olmaması; hem toplum hem parlamento hem de dışişleri yetkililerinin bürokratların katkısının alınmamış olmasıyla alakalı. Bu bir stratejik adımdan ziyade günü kurtaracak taktik yaklaşımlarda bulunması. Bu bakımdan bu normalleşme diye tarif edilen “sorunsuz çember” konseptinin çok uzun ömürlü olmayacağını söyleyebilirim.
İktidarın bugün böyle bir yönelim içinde olmasının nedeninin ekonomik olduğunu söyleyen Güneş şöyle dedi: Bu açılımın yani bir nevi Binali Yıldırım’ın “az düşman çok dost” konseptine dönüşünün nedeni tereddütsüz söyleyebilirim ki ekonomi. Buna ek olarak da Libya gibi hamlelerinin duvardan dönmesi. İktidar bu tarz girişimlerden kaynaklı bir sıkışmışlık içindeydi.
‘DEĞERLİ YALNIZLIK’ KONSEPTİNDEN ÇIKAR SAĞLAYAMADI
Prof. Dr. Serhat Güvenç ise Türkiye’nin “sıfır sorun”dan, “ sorunsuz çember” konseptine geçiş süreçlerini anlattı. Değerli yalnızlık konseptinden umduğunu bulamadığını anlatan Güvenç, Türiye’nin askeri güce dayalı bir dış politika hattı izlemesi için de ekonomik bir gücü kalmadığına işaret etti.
Güvenç’in değerlendirmesi şöyle: Çatışmacı olmayan bir dil, istikrar açısından ve imaj açısından her zaman daha olumludur. Türkiye bu döngüleri de yaşadı. ‘90’lı yıllarda Türkiye dış politikasında militarist bir dil kullandı ve hemen sonra AKP’den önce başlayan, AKP ile de devam eden AB sürecinde, daha iş birliğine açık bir politika izlendi. Bunu AKP’nin “komşularla sıfır sorun” politikası izledi. Bu askeri gücü az kullanacağız anlamı çıkıyordu. O dönem Türkiye’nin çevresindeki koşullar da ‘90’lardaki gibi askeri güce dayanan bir politika izlemesine izin vermiyordu. Arap Baharı başladıktan, ABD de Irak’tan çekildikten sonra ortaya bir fırsat çıktı. Bölgesel güçlerin rekabet edebileceği bir imkan doğdu. Türkiye de “komşularla sıfır sorun” politikasını bırakıp (Ne derece başarılıydı o da tartışılır ama bir niyet beyanı olarak, çatışmacı olmayan yöntemlere öncelik vereceği ifadesini içeriyordu) jeopolitik ve sert güce dayalı politikalar izlemeye başladı. Ortaklarıyla müttefikleriyle uluslararası güçlerle de ortaklaşmayan tek taraflı stratejik özerklik kazanmaya dönük hamlelerde bulundu. Bunun da sınırına geçtiğimiz yıl vardı. Birkaç nedenle vardı. Hem bölgesel, hem uluslararası olarak tek başına hareket ederek “değerli yalnızlık” ilkesiyle çıkar sağlayamadı. İki, Türkiye’nin bu aktivizmi hiç ummadık ülkeleri Türkiye’nin karşısında cepheleştirdi. İsrail’den Kıbrıs Rum Kesimi’ne, BAE’den Yunanistan’a Fransa’ya kadar dahil edebileceğimiz Türkiye karşıtı bir koalisyon oluştu. Kurumsal olarak bir yapısı yok bunların ama bu ülkeleri bir iş birliğine yöneltti. Ve üçüncüsü askeri güce dayanmak, hem içeride hem dışarıda maliyetli bir şeydir. Türkiye’nin artık parası kalmadı. Dolayısıyla şimdi komşularla sıfır sorun, sorunsuz çember konseptine dönmek istiyor tabii. Bu bakımdan bir ‘normalleşme’ yaşanır ama bu gerçek anlamda işleri normalleştirmez.
ARABULUCULUK: KARADENİZ’DE SAVAŞ TÜRKİYE’Yİ DE ETKİLER
Ukrayna- Rusya krizinde, Türkiye’nin iki ülke arasında ara bulucu olma teklifi ve Rusya’nın Türkiye’yi bir ‘müttefik’ olarak görme nedenlerini de değerlendiren uzmanlar, ara buluculuk teklifin bir geçerliliğinin olmadığını anlattı. Rusya Uzmanı Dr. Mühdan Sağlam, Karadeniz’de bir savaş olması durumunda Türkiye’nin de bu savaştan etkileneceğine ve ekonomik olarak daha zor günler yaşayacağına dikkat çekti. Sağlam Türkiye’nin bu nedenle ara bulucu olmak istediğini ifade etti. Sağlam şöyle dedi: Türkiye’nin Karadeniz’deki 2 komşusu savaşacak. Türkiye’nin Rusya ile çok yakın bağları var. Ukrayna ile de güçlü ticari ve ekonomik bağları var. Böyle olunca, hem ekonomik olarak hem siyasi olarak ciddi bir çalkantı yaşayabilir. Özellikle ekonomi alanında; savaşın ihtimali bile borsada bir altüst oluşa neden oluyor.
Bununla beraber şu anda Türkiye NATO üyesi bir ülke ve NATO’nun tutumu Ukrayna’dan yana gibi görünüyor. Ama Avrupa içinde de bir ayrışma söz konusu. Herhangi bir sıcak çatışma yaşandığında Türkiye’nin taraf olması durumunda, zorlu bir süreç olacak. Türkiye bu çerçevede önlem almaya çalışıyor. Ara bulucu bir pozisyon üstlenmeye çalışıyor. İki ülkenin barış sürecini sağlamaktan ziyade, kendisini ekonomik ve siyasi olarak koruma gayretinde denilebilir.
TÜRKİYE’NİN TEKLİFİNİN BİR GEÇERLİLİĞİ YOK
Rusya Ukrayna krizinde yaşanan ara buluculuk teklifini. Doc. Dr Hakan Güneş de yorumladı. Bu teklifin geçerliliğinin olmadığını söyleyen Doç. Dr. Hakan Güneş ise, bu girişimi de stratejik bir bakıştan yoksunlukla açıkladı. Güneş, Türkiye’nin böyle bir girişimin maliyetlerini hesaplamadığını, Rusya ile günü kurtarma politikası içinde olduğunu anlatan Güneş, bu teklifin bir karşılığının olmadığını anlattı: Almanya ve Fransa epey de yol aldı bu konuda. Ancak ara buluculuk gerçekleşmedi. ABD reddetti. Bunu Almanya ve Fransa bile sağlayamıyor. Türkiye’nin teklifinin bir karşılığı yok. Ancak, Rusya açısından Türkiye’nin yaklaşımı önemli. Rusya Türkiye’yi NATO içinde bir ittifak olarak görüyor. Putin’in elinde çok seçenek olmadığı için Türkiye belli bir dengede partner.