“Biz adalet peşindeyiz”
Ebru Yiğit, "Hendek" katliamının ardından yazdı: "Dönüş yolunda kulağımda sadece bir cümle var; 'Sesimize ses olun, bizi yalnız bırakmayın, Hendek için adalet.'"
Fotoğraf: Evrensel
Ebru YİĞİT
Hava soğuk, yollar epey karlı. Sabah saatlerinde yola çıkıyoruz. Gideceğimiz yere sağ salim varmak var aklımda. Bir yandan da vardığımız evlerde anlatılacakların oluşturacağı atmosferi tahmin etmeye çalışıyorum. Önce Sakarya kent merkezine varıyoruz, oğlu Halis’i kaybeden Muammer Yılmaz karşılıyor bizi, “Bu karda minibüsle iyi gelmişsiniz buralara kadar” diyor. Evlerine giriyoruz, ayaklar eller buz tutunca hemen sobanın yanına alıyorlar bizi. Halis’in annesi, “Pazar günü sabahın köründe yola çıkmaktansa sıcak evinizde oturmak istemez miydiniz” diyor. “Buraya gelip sizinle olmak daha iyi” diyoruz. Muammer ağabey başlıyor anlatmaya o kara günü. Oğlu Halis’i o patlamanın içinde nasıl aradığını, bulduğu başka bir kişiye nasıl yardım ettiğini ve nasıl bir adalet mücadelesi verdiğini: “Önce kader dedim, Allah aldı Allah verdi dedim. Nasıl bir denetimsizlik olduğunu öğrenince, dedim ki ‘İhmal var.’ Sadece patron değil onları denetlemeyenler de aynı zamanda.”
Halis’in nasıl biri olduğunu anlattıkça gözleri doluyor “Kendimden çok ona güvenirdim, güvendiğim dağımı yıkan ise el birliğiyle bu cinayeti gerçekleştirenler” diyor. Oğlunun canı karşılığında şikayetten vazgeçmesi için aileye para teklif edilmiş fabrika tarafından, kabul etmeyip “Her şeye rağmen adalet” diyor ve ekliyor: “Bu davanın peşini bırakmamak herkesin elinde, ne olur hep birlikte takip edelim. Televizyonlarda görürdük Soma’yı, Çorlu’daki tren katliamını. İnsanları görünce üzülürdük ama gelip geçerdi, şimdi anlıyor insan, acısı içinde yanan feryat edermiş o insanlar haklıydı çağrı yapıyorlardı gelin yanımızda durun diye şimdi biz de çağırıyoruz biz bunun peşini bırakmayacağız herkes bize ses olsun.”
Katliamda hayatını kaybeden bir başka işçi olan Sabahattin Tepeçınar’ın ailesine Hatun Göktepe’nin evine gidiyoruz. Akyazı’ya vardığımızda Sabahattin Tepeçınar’ın eşi, çocukları kardeşleri, patlamada yaralan işçi kadınlar, hepsi bizi bekliyor bir nefeste içeriye alıyorlar. Kar epey yağdığından yollar kapanır endişesi ile bir yandan hızlıca anlatıyor. Ama her fırsatta dayanışma duygusuna ne kadar ihtiyaçları olduğunu belirterek, ‘Sesimize ses olun’ çağrılarını yineliyorlar. Sabahattin Tepeçınar, uzun yıllardır Coşkunlar fabrikasında çalıştığı için, fabrikadaki son süreçte az insanla çok iş yaptırdıklarından “Başımıza gelecek var burada her şey kuralsız” diye bahsediyormuş sevdiklerine. Kız kardeşi anlatıyor: “Abimi aramaya gittik patlamadan sonra fabrikaya gözümüzün önünde baktık ki patronlar bilgisayarları kaçırma derdine düşmüş. Biz can derdindeyiz onlar kendilerini kurtarma derdinde, işte orada gözüm döndü benim. Biz gencecik abimi toprağa verdik. Onun üzüntüsünü yaşayan bir de üzerine koronavirüs eklenince büyük abimi de kaybettik. Her gün bu acıyla yaşıyoruz ve bizim içimizi soğutacak tek şey adalet olur” diyor. Siyasilerin davaya sahip çıkmadığını, herkesin bir hesabı olduğundan bahsediyor.
Hendek’de katliam yaşandığında Emek Partisi olarak Kocaeli’nin birçok işçi durağında emekçilere bu katliamın kimin eseri olduğunu, işçilerin canının nasıl bu kadar ucuz olabildiğini buradaki adaletsizliğe karşı birlik olmak için yaptığımız çalışmaları anlatınca: “Biz kimlerin yanımızda olduğunu biliyoruz, bu adalet mücadelesini verirken kimlerin rahatsız olduğunu da” diyor Sebahattin’in kardeşi. Kararlı, dik duran kadınlar var karşımızda, Hatun Göktepe “Ben kardeşime hasretim diyor, benim kardeşimi bana nasıl verdilerse cenazesini, öyle de hesabını versinler. Hendek’te adalet mücadelesi işte bu yüzden hepimizin mücadelesi, gerçek adalet için Türkiye’ye sesleniyorum. Adalet hepimize tecelli etsin. Parası olanlar mahkeme salonlarında istediği gibi konuşmasın artık. Bizler de konuşalım. Bizim canımız yandı, biz kardeşlerimizi toprağa verdik. Mahkum, katil her seferinde kalkıp konuşuyor ama bize söz hakkı yok. Yoruldum demiyorum, sonuna kadar bu davanın peşindeyiz. Bütün işçilerin hakkı için peşinde olacağız, herkesin yanımızda olmasını istiyoruz. Yalnız bırakmayın bizi” diye bitiriyor.
Görüşmeleri bitirip eve dönüş yolunda kulağımda sadece bir cümle var; “Sesimize ses olun, bizi yalnız bırakmayın, Hendek için adalet.”