03 Şubat 2022 22:57

Yazar Alişan Karahan: En kişisel hikayemde bile emekçileri anlattım

Yazar ve Şair Alişan Karahan edebiyat yolculuğunu anlattı.

Alişan Karahan | Fotoğraf: Kişisel arşiv

Paylaş

Tacim ÇİÇEK

Alişan Karahan’ı Ceyhan’dan tanırım. O zamanlar da elini attığı her işi güzelleyen ve görünür olmak için birçok iş yapan bir öğretmen ve ağabeyimizdi. Okullarda, öğrencilere halk oyunları öğretir, şiirler, hikayeler yazar, kartpostallar bastırtıp satardı. Ailesini, çocuklarını daha iyi koşullarda yaşatmak için tek maaşlı bir öğretmen olmakla yetinmeyip boş zamanlarında ve yaz tatillerinde karpuz toptancılığı yapardı. Hayat denen şey zorunlu, gönüllü seçimlerimizden dolayı başımıza gelen şeyler toplamı olup kendi mecrasında aktığı için uzun yıllar koptuk birbirimizden. Ama onun çabası sonucu o İstanbul’da ben de İzmir’de olduğum halde yollarımız birleşti. Emekli olduktan sonra da bir süre kitapçılık yapan ve birçok kitabı yayımlanan Alişan Karahan’la, hayatı ve yazdıkları üzerine söyleştik. Çünkü daha birkaç ay önce biri şiir, dördü de hikaye olmak üzere beş kitabı yayımlandı.

Sevgili Alişan seni tanımak isteyenlere kısaca tanıtır mısın kendini, kimdir Alişan Karahan ve beşibiryerde diye tanımladığın yenice yayımlanan beş kitabının adları nedir?

1951’de Erzurum ili, Aşkale ilçesine bağlı bir dağ köyü olan eski adı Şoğuk, yeni adı Özler köyünde doğdum. Köyümüzde okul yoktu. 11 yaşında merekten bozma bir evde okula başladım. İlk, orta, lise ve öğretmen okulu eğitimimi 1970’te tamamlayıp öğretmen oldum. Ülkemin en ücra köylerinde 27 yıl öğretmenlik yaptım. Demokratik öğretmen mücadelesinde uğraş verdim. Çalışırken ve emeklilik döneminde uzun süre kitabevi işlettim. Hayatımın geçtiği Ceyhan benim için unutulmazdır. Bir erkek ve üç kız evladım var. Hayatıma dokunan anıları öykü ve şiirlerimde yaşatmaya devam ediyorum. Yeni yayımlanan beş kitabımın adları şöyledir: Dün, Bugün, Yarın (şiir), Sütteki Zehir, İnsansız Dünya, Bakır Tencerelerdeki Sihirli Arılar, Benim İnsanlarımın Yol Hikâyeleri de öykü kitaplarımdır.

“İNSAN, GÖRDÜĞÜ VE YAŞADIĞI OLAYLARI YAZMAK İSTER”

Öykü ve şiirlerinin konuları daha çok yaşadıkların ve tanığı olduklarından oluşuyor ne söylemek istersin bunun için?

İnsan, gördüğü ve yaşadığı olayları yazmak ister. 11 yaşında okuma yazmaya başlayıp anneme, köyün kadınlarına verdiğim sözü tutmak için onların hayatlarına dokunan her şeyi yazmayı kendime görev bildim ve yazdım. İlk okumaya başladığımda bana kadınların dediği “Bizim gözlerimiz de senin olsun, bizim yerimize de oku” oldu. Benim hayat ilkem oldu bu tembih. Okuryazarlık bile çok görülen ülkemin unutulan kadınları için hep yazdım ve okudum. Adana/Ceyhan’ın o en varoş mahallesi Tuzlu Göl benim için, inan ki bu açıdan müthiş bir mücadele okulu oldu, mahallemiz, senin de içinde büyüdüğün eski adı Türlübaş olan mahalleye de komşudur. Bu yüzden kişisel hikayelerimde bile o insanların hikayeleri vardır.   

Yaşadığımız onca olumsuzlukları düşündüğümüzde öykü ve şiirlerini gerçeklikler açısından nereye koyarsın. Uykularını kaçıran, burnunun direğini sızlatan ve kendini sana yazdırtanlar nelerdir?

Benim hayat ilkem hep gerçeği görmek ve onu gün yüzüne çıkarmak için mücadele etmek oldu. Öykü ve şiirlerimde bunu yazarak okur dediğimiz insanların da bilip öğrenmelerini istediğim gerçekliklerdir. Uykularımı kaçıran, burun direğimi sızlatan şiir ve öykülerime konu olan gerçeklikler aslında duyarlı tepkici her insanın farkında olacağı durumlar, olaylardır. Derdim sadece tanıklık yapmak ve kalıcılaştırmak değil, bunların yanında eline alan her insanın kendi dağarcığına aktarıp daha bilinçli olarak mücadelelere katılımlarını sağlamaktır.

“MİLYONLARCA EMEKÇİDEN BİRİYİM”

Birçok insan gerçeklere sırtını dönerken yaşadıklarından yola çıkarak kendi gerçeğini niçin okurun gözüne sokuyorsun?

Benim hayat mücadelem gerçeklerden kaçmak ve gerçekleri inkar etmek olmadı. Emekçilerin yaşamlarını kendi mücadelem içinde yaşatarak var etmek, en kişisel hikayemde bile emekçilerimizi anlatmak olmuştur. Çünkü ben de o milyonlarca emekçiden biriyim. Aslında benim hikayem aynı zamanda diğer emekçilerin de hikayesidir diye düşündüğümden kendimi anlatarak onlara tanıklık yaptım diyebilirim. Halkın derdini kendi derdi bilen yazarın, düşünürün sırtını dönme diye bir lüksü yoktur, olmaz da zaten...

Yeni çıkan 5 kitabına dönmek istiyorum. Beş kitabın neredeyse beşibiryerde gibi, bu koşullarda hepsini birden yayımlatmak bir tür geç kalmışlık yüzünden midir?

Son üç yıla yakın dünya genelinde olsun, ülkemizde olsun baş gösteren ve sevdiklerimizi en verimli çağlarında aramızdan koparan salgın, kıyımlar benim yılların birikimi yazılarımı bir an önce kitaplaştırıp halka gerçekleri ulaştırmama neden oldu. Beş kitabım ve bundan sonra çıkaracağım iki kitap için de beni destekleyen arkadaşlarıma, okurlarıma, dostlarıma candan teşekkürü bir borç bilirim. Dediğin gibi içimde bir ukde olan yazarlık başka sebeplerle hep ötelendi, artık ötelemek istemiyorum. Aceleciliğimde bu süreçte herkese her an her şey olabilir.

Haklısınız son dediğinizde… Son olarak; kendine soru soracak olsaydın ne sorardın, cevabını da birlikte istiyorum ve söyleşimiz için de teşekkür ediyorum.

Kendime soracak çok sorum var ama ilk aklıma geleni diyeyim: Bunca uğraştan sonra gelecek için ne yapmak isterdiniz? derdim kendime. Cevabım da şu olurdu: Okumak istediğim onca kitap var ki… Birçok nedenle onları okuyamıyorum, okumayı çok seven biri olarak ve yazdıklarımı daha yetkin yazıp daha çok okura ulaştırmak isterdim. Ve mademki sona geldik. Sana ve söyleşimizi okuyacak olan ve bunu görünür yapacaklara bin selam olsun benden…

ÖNCEKİ HABER

4 Şubat Dünya Kanser Farkındalık Günü: HPV aşısı ücretsiz yapılsın

SONRAKİ HABER

Kremlin: Putin'in Türkiye ziyaretinin tarihi henüz kesin değil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa