Prof. Dr. Mustafa Durmuş: Bağımlılık sürdükçe enflasyon azalmayacak
Ocak ayı enflasyon oranları Ekonomi Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş değerlendirdi. Durmuş, “Üretim maliyetlerindeki artış bu enflasyonun en temel nedenidir" dedi.
TÜFE yıllık değişim oranları (%), Ocak 2022 | Grafik: TÜİK
Zeliş IRMAK
İstanbul
Enflasyonu ve ekonomik gidişatı Ekonomi Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş değerlendirdi. Durmuş, “Üretim maliyetlerindeki artış bu enflasyonun en temel nedenidir. Ülke ekonomisinin emperyalizme olan bu bağımlılığı devam ettiği sürece, kura ilişkin bu politikalar sürdüğü sürece enflasyon kaçınılmaz” dedi.
“Üreticiler hâlâ maliyetlerinin önemli bir kısmını yansıtabilmiş değil ama üreticiler bu maiyetleri yansıtmak durumunda. Yansıtamadıkları takdirde kendileri sıkıntıya girecek” diyen Durmuş, iki tür maliyete dikkat çekti: İşçilik maliyetleri ve üretimde ham madde, girdi, enerji gibi diğer maliyetler.
"BAĞIMLILIK SÜRERSE ENFLASYON KAÇINILMAZ"
İşçilik maliyetlerinde reel bir artış olmadığını söyleyen Durmuş, “Ortalama bir işçinin ücreti açlık sınırının dahi altına düşmüş durumda. Enflasyonun nedeni işçilik maliyetlerindeki artış denilemez. Asgari ücrete yaklaşık yüzde 50 zam geldi. ‘Bu yüzden mi acaba enflasyon arttı’ yaklaşımı doğru değil. Geriye diğer maliyetler kalıyor. Ülke ekonomisinin emperyalizme olan bu bağımlılığı devam ettiği sürece, kura ilişkin bu yanlış politikalar sürdüğü sürece bu kaçınılmaz gibi gözüküyor. Çünkü kurdaki her yükseliş enflasyona geçişkenlik oranında etki yapıyor. Aşağı yukarı yüzde 30 oranında bir geçişkenlik etkisi var. Üretim maliyetlerindeki artış bugünkü enflasyonun en temel nedenidir. Yükselişin de devam edeceğinin en önemli göstergesidir” dedi.
Durmuş, “Yapısal bir enflasyon sorunumuz var. Sektörde bazı firmaların da kârlarını maksimize etmek için yaptığı hızlı fiyat artışları da var. Elbette bu kapitalizme özgü bir şey” ifadelerini kullandı.
Ciddi artışların ulaştırmada, gıda maddelerinde olduğunu hatırlatan Durmuş, “Asıl kalemler onlar. 409 maddenin 354’ü aynı ağırlıkla etkilemiyor vatandaşın bütçesini. Gıda, ulaştırma, enerji vb. gibi çok büyük ihtimalle bütçemizin 3’te 2’sini belirleyen kalemler artınca, asgari ücret de açlık sınırının altına düşünce hayat daha da pahalı hale geliyor, yoksullaşıyoruz” dedi.
FİNANSAL İSTİKRARSIZLIK NEDENİ
Son 19 yılın en büyük enflasyonu olduğuna işaret eden Durmuş, “Bu enflasyonla kalmayacak. Bu aynı zamanda finansal istikrarsızlık nedeni de olacak. Borçlu sektörler var. Özel sektör ciddi şekilde borçlu. Dolayısıyla enflasyon yükseldikçe kuru durdurabilme şansınız yok. Kura yönelim artacak. İstediğiniz kadar liralaşma deyin, istediğiniz kadar TL’yi cazip hale getirin enflasyon bu kadar yüksek çıktığı sürece liralaşma da mümkün olmayacak. Kur garantili mevduatlar da etkili olmayacak. Kur yükselmeye başlayacak. Kurun yükselmesi demek, döviz cinsinden borcu olan firmaların giderek iflasa sürüklenmesi demektir. Bu da bir borç krizine ve bir bankacılık krizine yol açar” şeklinde konuştu.
Yüksek enflasyon durdurulamazsa, sorunun kendini ‘sadece hayat pahalılığı biçiminde göstermeyeceğine’ vurgu yapan Durmuş şunları söyledi: “Sadece emekçileri ezmekle kalmayacak. Özellikle yüksek dış borç konumundan dolayı birçok sektörde şirketlerin batmasıyla sonuçlanabilecek. Bu da bankaları ciddi şekilde etkilemeye başlar. Bir bankacılık sistemi krizi ortaya çıktığında da bir felaket senaryosu karşımıza çıkabilir.”
"TÜRKİYE’DEKİ ENFLASYON TALEP YÖNLÜ ENFLASYON DEĞİL"
Merkez Bankası’nın yayımladığı enflasyon raporunu hatırlatan Prof. Dr. Durmuş, “Raporda her türlü önlemin alınacağı gibi yuvarlak sözler var. Gerçekte bir önlemden hiçbir şekilde söz edilmiyor. İktidar ‘biraz sabredin’ diyor. Liralaşmayı önümüze koydular. Liralaşma çok zor gerçekleşir Türkiye gibi ülkelerde. Çünkü enflasyon çok yüksek. Güven unsuru ciddi sorun olarak karşımızda, kurun yüksekliği, istikrarsızlığı derken liralaşma başarıya ulaşamaz” dedi.
"HÜKÜMETİN ELİNDE FAİZ SİLAHI YOK"
Liralaşma başarıya ulaşamazsa, iktidar döviz üzerindeki baskıyı azaltıp, dövizi düşürüp buradan enflasyonu düşürmek gibi bir sonuç elde edemezse hükümetin elinde geriye iki araç kaldığını söyleyen Durmuş şöyle sıraladı: Bir tanesi faiz sopası. Faizi yükseltip acaba enflasyonu aşağıya çekebilirler mi, burada iki tane engel var. Zaten piyasa faizleri oldukça yüksek. En fazla politika faizini yükseltebilirler. Bunu yaptıkları takdirde bu, bankaların birbirlerinden borçlanma ve Merkez Bankasının borçlanma oranlarını etkiliyor. Bankalar daha yüksek maliyetle borçlanırsa, daha yüksek maliyetlerle kredi verir. Böyle olursa da krediyi insanlar ve firmalar almaz, talep azalır. Türkiye’deki enflasyon talep yönlü enflasyon değil. Dolayısıyla talep üzerinde yoğunlaşmanın bir anlamı yok. Faiz oranlarıyla ilgili bütün güç de tüketilmiş durumda. Merkez Bankasının itibarı ortadan kalkmış, faiz araç olarak kullanılmaktan çıkmış. Burada ne yok? Burada bir çözüm gözükmüyor.
"KAPİTALİZMİN ÖZÜNDE BU VAR"
“İktidar, ‘Faizleri yükseltirim, enflasyonu düşürürüm’ dese bile yani tükürdüğünü yalasa bile buradan bir sonuç çıkmaz” diyen Durmuş, “Geriye bir süredir denediği, fiyat kontrolleri kalıyor. Büyük marketlere yapılan denetimler… O da aldatmaca. Çünkü bu ancak tekelleşmiş sanayilerde söz konusu olabilir. Bütün sektör bir firmanın elinde olur da siz onların fiyatlarını kontrol edersiniz. Ama böyle bir şey yok. Kapitalizm rekabetçi bir sistem. Binlerce firma var. Rekabet ediyorlar. Hangisinin fiyatlarını kontrol edeceksiniz” diye sordu.
Durmuş, çözümün ne olabileceğini ise şöyle açıkladı: “Bütün bu sektörler kamunun elinde olsaydı, devletleştirilmiş bir yapı olsaydı, kamu sektörü ‘Zaten bunlar benim elimde, bir başkasını kontrol etmeme gerek yok. Ben fiyat kontrollerini yaparım’ derdi. Kapitalizm içinde kâr maksimizasyonu hedefleyen şirketler varken, ortada binlerce, yüz binlerce fiyat belirleyen aktör varken trenin en sonundaki birkaç tane oligopol piyasada 15-20 marketi kontrol ederek enflasyonu aşağı çekme şansınız yok. Enflasyonu aşağı çekmek istiyorsanız bu sektörü kamulaştırmanız lazım. Yani bu kolektif model bu yüzden enflasyona izin vermiyor.”
"TÜRKİYE’NİN ENFLASYONU DÜNYAYI KATLIYOR"
“Enflasyon dünyada da artıyor, bu yüzden Türkiye’de de enflasyon artışı normal” propagandasına da değinen Durmuş, “Dünyada da enflasyonun arttığı doğru. Ama ne kadar artıyor? Dünyada artmasının nedenleri malum. Pandemi, üretim darboğazı… Bütün bunların yol açtığı tedarik zincirlerindeki kırılma vs. Gelişkin ekonomilerde talebini gerçekleştiremeyen tüketiciler biraz da gelecek endişesiyle talebe yüklendiler. Bir de krizden çıkabilmek için inanılmaz para politikaları uyguladılar. Piyasalara para bastılar. Ama süreç Türkiye’de öyle işlemedi. İkincisi, dünyadaki en yüksek artış ABD’de. Yıllık yüzde 7. Neredeyse 10 kata yakın bir fark var Türkiye ile. Bu kadar büyük fark, ‘Dünyada enflasyon var’ savunmasını etkisiz hale getiriyor. Ayrıca AB ve ABD’de sözünü ettiğimiz etkiler ortadan kalktığında enflasyon oranlarının düşeceğini söylüyor. Türkiye’de bu enflasyonun geçici olduğunu söylemek mümkün değil” dedi.