Prof. Dr. İlhan Uzgel: Küresel sistemin rantından daha fazla imkan düşsün mücadelesi
Ukrayna krizinde Türkiye gibi bir ülke arabulucu olmaz. Ne Putin böyle bir paye vermek ister, ne de batılılar. Zaten sorun daha çok, Rusya ile Ukrayna arasında değil, ABD ile Rusya arasında.
Fotoğraf: MA
Serpil İLGÜN
Dünya gündeminde, geçtiğimiz yıl Rusya’nın Ukrayna sınırına asker konuşlandırmasıyla adım adım yükselen ve artık gerilimden çıkarak savaş noktasına getirilen Rusya-Ukrayna krizi var. Rusya’nın Ukrayna’yı nasıl işgal edeceğine dair senaryolar yazılıyor, tarihler veriliyor. Bir yandan ABD-Rusya arasında dışişleri bakanları ve liderler düzeyinde görüşmeler yapılırken, diğer yandan sınırlara yapılan askeri tahkimatlara yenileri ekleniyor. Özellikle ABD ve İngiliz medyası ve siyaseti, krizi tırmandıran haber ve yorumlara imza atıyor. ABD, NATO, AB arasında Ukrayna gündemli yapılan görüşmeler sonrasında sert açıklamalar yapılıyor. Rusya’nın şubat ayında saldırıya hazırlandığını iddia eden ABD, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali durumunda ABD ve müttefiklerinin kararlı adımlar atmaya hazır olduğunu ilan ederken, Rusya cephesi, savaş istemediğini ancak çıkarlarının göz ardı edilmesine de izin vermeyeceklerini söylüyor. Sert mesajların güçlendirdiği savaş olasılığı, birkaç gün sonra kurulan daha ılımlı söylemlerle zayıflarken, ertesi gün yeniden güçlenebiliyor.
Çokça manipülasyon ve dezenformasyonun da yaşandığı bu sarkaçlı krizde son durum ne? Ukrayna neden emperyalistlerin güç mücadelesinin alanı oldu? Rusya’nın planı ne? Emperyalistler arasında bir uzlaşı sağlanabilir mi? Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini ve Kırım’ın Rusya’nın işgali altında olduğunu söyleyen Erdoğan’ın sorunun çözümünde ara bulucu olma iddiasının bir karşılığı var mı? Denge siyasetinin sonuna mı gelindi? Savaş olasılığı güç kazanırken, savaş karşıtlığı neden öne çıkmıyor?
Prof. Dr. İlhan Uzgel yanıtladı.
Son haftalarda savaşa evrilme olasılığının güçlenmesi üzerinden konuşulan Ukrayna krizinin perde arkasında ne var? Ukrayna neden emperyal bir güç savaşının alanı haline geldi?
Bu yaşanan en temelde emperyalistler arası bir mücadele. Amerika’nın 1990’lardan beri başlayan ama 2017’den itibaren resmi belgelerine geçirdiği bir Rusya’yı çevreleme politikası var. Buna karşı Rusya’nın Gürcistan’ı işgal, Kırım’ı işgal ve ilhak etmesi, Ukrayna’nın Donbass bölgesinde ayaklanma çıkarması gibi karşı hamleleri var. Yani soğuk savaş dönemi diyebileceğimiz, 19. yüzyıldan bu yana devam eden toprak paylaşımına dayalı bir güç mücadelesi yaşanıyor. Rusya kapitalist bir ülke, kapitalizmi farklı yorumluyor, devlet kapitalizmi deniyor ona ama aslına bakarsanız talan ekonomisi, oligarşik bir yapı. ABD kapitalizminin daha liberal özellikleri var. Devletle sermaye arasında bir farklılık var ABD’de. Rusya’da öyle değil, devletle sermaye çok iç içe girmiş. Bu da otoriterliğin temel eksenini oluşturuyor zaten. Şu anki Rus siyasal elitleri, Sovyetleri bir sosyalist deneyim olarak değil, Rus unsurunun Sovyet şeklinde hayat bulmuş hali olarak görüyorlar, “Sovyetler dağılınca Rusya zayıfladı” diye düşünüyorlar. O yüzden de güvenilir topraklar ve güvenilir sınırlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorlar. Oysa dünyanın en büyük toprak parçasına sahip ülkesi Rusya. Yanı başında NATO istemediğini defalarca söyledi. ABD de küresel sistemin hakimi, hegemonik güç. Rusya’yı çok ciddiye almıyorlar zaten. Son dönemde Çin’i stratejik olarak dengeleme konusunda biraz zorlanıyor. Rusya, askeri araçlarla tepki veriyor Amerikan sistemine. “Hiyerarşik bir düzen istemiyorum” diyor Ruslar. Tepesinde ABD’nin olduğu, onun altında Çin, onun altında Rusya, onun altında diğer ABD müttefiklerinin olduğu sisteme karşı çıkıyorlar. Çok kutuplu dünya arayışları var. Aslına bakarsanız bu, en temelde küresel sistemin rantından daha fazla imkan düşsün mücadelesi.
ABD ve Batı bloku için Ukrayna jeopolitiğinin önemi ne?
Ukrayna, Rusya’nın Karadeniz’e, güneye çıkışını kapatıyor. Kuzeyde çok sınırlı bir alanı var denize çıkış için. Bir iç coğrafya Rusya. O yüzden de mesela Kırım’ı garantiye almak istedi. Oysa yüz yıllık anlaşması vardı Ukrayna ile, Kırım Limanını askeri olarak kullanabilecekti Ruslar. Yetmedi, kendilerini garantiye almak istediler. Amerika da Rusya’yı Karadeniz’e sıkıştırmaya çalışıyor. Yunanistan’a yaptığı askeri yığınağın anlamı o. Türkiye’yi de zorluyor. Ve AKP bunu fırsat olarak görüyor. AKP, sıcak savaşa dönüşmediği sürece krizden memnun. Çünkü ABD ve NATO’ya ne kadar faydalı olduğunu gösterme imkanı buldu. ABD sistemi içindeki otoriter yönetimler ABD’ye bir şey sunma ihtiyacını hissediyorlar. “Bakın ben değerliyim, benle bunu yapabilirsiniz” falan gibi. Türkiye bir Afganistan’ı denedi Kabil Havaalanı konusunda, şimdi de Ukrayna’yı deniyor. O yüzden önde görünmek, “Ara bulucu olalım, biz bu işi halledelim ki Batı ve ABD gözünde değerli bir müttefik olalım” derdinde.
Türkiye’nin pozisyonuna geçmeden, krizin alevlendirilmesinde, kızıştırılmasında ABD dışında dikkat çeken bir diğer ülke İngiltere. Krizin tırmanmasından, çatışmaya dönüşmesinden İngiltere’nin çıkarı ne?
İngiltere değil, ABD belirleyici burada. Şöyle bir ayrım oluşmaya başladı, o da netleşiyor biraz. ABD’nin İngiltere, Kanada gibi müttefikleri Avustralya, Yeni Zelanda da dahil ABD’yle stratejik olarak daha yoğun bir ittifak ilişkisine girdiler. İttifak içinde ittifak gibi davranıyorlar. Almanya ve Fransa ise İngiltere AB’den çıktıktan sonra daha özerk, otonom bir dış politika, güvenlik çizgisi izliyorlar. Onlar Rusya’ya bulaşmak istemiyorlar. Burada ise belirleyici olan Almanya. Otoriter rejimleri Almanya ABD’ye göre daha çok kolluyor. Bunu Erdoğan’dan da biliyoruz, Macaristan Başbakanı Orban ve Putin’den de biliyoruz. Rusya’nın ufak tefek rahatsız edici eylemleri olabilir, Kırım’ı alması, Gürcistan’a girmesi gibi ama enerjiyi sağlıyor, Alman şirketlerine pazarını açtı.
Almanya’nın pozisyonunda bu pazarın da etkili olduğu yorumları yapılıyor…
Almanya için Rusya vazgeçilmez bir pazar değil. Yazılanlar doğru değil. 30 milyar dolar büyük bir rakam değil ama yatırımı çok. Rusya Alman firmalarına her türlü yatırım için alan açıyor. Hatta el altından bu tür pazarlıklar da yapıyorlar, “Siz buna şunu deyin, biz size daha fazla yatırım imkanı tanıyalım” şeklinde. Alman burjuvazisi Rusya’yla ilişkilerin yakın tutulmasından yana davranıyor. Siyaset de buna uyuyor. ABD’nin öyle bir derdi yok, Rusya’yı dediğim gibi bir bölgesel güç olarak görüyorlar. Rusya askeri olarak güçlü, stratejik olarak da derinliği var ve kuvvet kullanma iradesine sahip. Yani çok rahat sınır ötesi harekat yapabiliyor, işgal edebiliyor. Dolayısıyla o bir rahatsızlık yaratıyor, o yüzden de Rusya’yı engellemeye çalışıyorlar. Ama Ruslar da biliyorlar ki ABD Ukrayna için savaşmaz. Yaptırımların düzeyi ne olur, onu hesap etmeye çalışıyorlar. Yoksa işgal için şu an çok uygun bir ortam. Batı sisteminde bölünme var, Almanya’da yeni bir hükümet var, Fransa’da nisanda seçim var, Biden içeriği toparlamaya çalışıyor, Çin Rusya’ya destek çıktı, dolayısıyla zamanlaması gayet uygun Rusya açısından.
Almanya gibi ülkelerin pozisyonlarında Rusya’nın elindeki gaz kartı ne kadar belirleyici?
Almanya endüstriyel bir makinedir aslında. Ve hâlâ daha çok geleneksel sanayide. Otomotiv ve kimya sanayisi güçlü. Ve bunlar da yoğun enerji kullanıyor. Çok ihtiyacı var, en küçük bir kesinti ihtimaline tahammül edemiyorlar. Bizde de gördük, üç gün vermeyince sanayi yapısı altüst oluyor. Bu, “Rusya Almanya’ya doğal gazı keser” anlamına gelmiyor. Ama bu riske girmek istemiyorlar. Rusya bunu Moldova’ya, Ukrayna’ya karşı kullandı ama Batı’ya karşı hiç kullanmadı. Dolayısıyla Almanya Putin’i kolluyor, Putin de Almanya’yı kolluyor. Tıpkı Erdoğan’la yaptığı anlaşma gibi. Türkiye mültecileri göndermiyor, onlar da içerideki otoriterliğe ses çıkarmıyorlar.
MUHTEMELEN UKRAYNA, NATO’YA ALINMAYACAK
ŞU günlerde Rusya’nın ABD ve NATO’ya ilettiği taleplere gelen olumsuz yanıtlara karşılık Kremlin’in oluşturacağı karşı yanıtın ne olacağı konuşuluyor. Putin, “NATO’nun doğuya genişlemesinin önlenmesi, Rus sınırları yakınlarına saldırı silahı sistemlerinin yerleştirilmesinin reddedilmesi ve blokun Avrupa’daki askeri altyapısının 1997’deki durumuna geri döndürülmesiyle ilgili üç temel talebimizin dikkate alındığını görmedik. Bize NATO’yu doğuya ilerletmeme sözü verildi fakat farklı şeyler yapıldı, atlatıldık ve kandırıldık” dedi. Taleplerinin karşılanması beklenmeyeceğine göre, Rusya’nın oyun planı ne?
Bu eski bir tartışma, 30 küsur yıl önce Amerikalılar demişler ki, “İki Almanya birleşsin, siz de buna evet deyin, biz de NATO’yu genişletmeyiz.” Ama bunun yazılı belgesi yok. Uluslararası hukuk açısından bir geçerliliği yok. Evet, Amerikalılar o an işi halletmek için bunu söylemiş olabilirler ama kayda geçirmemişler. Ruslar hâlâ bunu tekrar ediyorlar. Sanki uluslararası ilişkilerde kendileri her söze uyuyormuş gibi! Diyorlar ki, “Bu sözü yazılı olarak kayda geçirelim!” Ama bunu değil ABD, hiçbir ülke kabul edemez. Mesela Rusya’nın başını çektiği Kollektif Güvenlik Örgütü var. Azerbaycan ona üye değil. ABD dese ki, ya da Türkiye dese ki “Senle anlaşma yapalım, Azerbaycan buna üye olmasın!” Bu olmaz, uluslararası ilişkiler mantığına aykırı. Var olan reel siyasette bir ülkenin başka bir örgüte üye olup olamayacağına diğer iki ülke karar veremez. Yani ABD ve Rusya şunu diyemez, “Sen NATO’ya üye olmayacaksın, çünkü biz Rusya’yla böyle karar verdik.” Böyle bir şey olmaz. Zaten Amerikalılar da buna non-starter diyorlar, yani “Buradan hiçbir yere gidemezsin!” Rusya muhtemelen pazarlık masasında elini en yüksek yerden tutuyor, diyor ki “Olmazsa eski Doğu Bloku ülkelerindeki askerlerinizi çekin.” Amerikalılar “Bunları konuşabiliriz” diyor ama ötekine yanaşmıyorlar. Dolayısıyla bu tür bir oyun oynanıyor şu anda.
Rusya’nın Ukrayna işgali için yeni tarihler veriliyor, Çin’de 4 Şubat’ta başlayacak kış olimpiyatlarını gölgede bırakmaması için şubat sonu veya mart ayları dillendiriliyor. BM’de, ABD-Rusya arasında görüşmeler sürüyor ama askeri yığınaklar da arttırılıyor. Rusya, savaşı biz başlatmayacağız diyor. Gözleminiz ne, Rusya Ukrayna’yı işgal eder mi?
Pozisyon üstünlüğü Ruslar’da. Askeri yığmış sınır bölesine, seçeneklerini genişletmiş durumda. Amerika ve Avrupa ne ölçüde tepki gösterir, bunu ölçüyorlar. Mesela Rusya’nın bankacılık sistemi dışına atılması öneriliyor. Rusya’daki oligarklar için Avrasyacı falan derler, oysa hepsinin halktan çaldığı paralar Batı bankalarında. Londra’da mahalle alıyorlar bizdeki beşli çete gibi. Çocuklarını oralarda okutuyorlar. Kimse Çin’de çocuk okutmuyor. Avrasyacılık hamasetten ibaret. Dolayısıyla oligarkların bankalardaki paralarının dondurulması ciddi bir şey, bu şekilde korkutuyorlar. Bence bir denge kurulmuş durumda. Muhtemelen Ukrayna’yı NATO’ya almayacaklar, bunu resmi bir belgeye kaydetmeyecekler, Rusya da işgal etmeyecek. Şu an görünen tablo bu. Ama bugünden yarına uluslararası parametrelerde bir değişiklik olur, o zaman Ruslar girebilir de.
ABD istediği kadar kışkırtsın, işgal etmezsen etmezsin. O iradeye sahip olan Rusya. “Beni kışkırttı o yüzden girdim” gibi bir söylemin geçerliliği olamaz. Sonuçta askeri açıdan çok zayıf olan Ukrayna’nın Rusya’ya saldırma gibi bir ihtimal yok.
Lavrov’un, “Biz savaşı başlatan taraf olmayacağız” demesi çok muğlak bir şey. Uluslararası literatürde böyle bir ifade kullanamazsınız. Ama bunu tercih ediyorlar. O baskıyı hissettirmek istiyorlar Batı’ya. Ukrayna hükümeti ise bunu büyütmek istemiyor çünkü hem Rusya’yla arasının bozulmasından, işgalden korkuyor, hem de halk arasında bir panik havası yaşanmasın, yabancı sermaye çıkmasın diye bunu yatıştırmaya çalışıyor.
ÇİN MEMNUN
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “ABD, Ukrayna gerilimini tırmandırıyor ki daha sonra Çin’le uğraşabilsin” açıklamasını yaptı. Türkiye’deki yandaş yorumculara göre de Çin, Rusya’nın savaşa girerek içten içe çökmesini, böylece denklem dışı kalmasını istiyor. Ukrayna krizinde Çin nasıl konumlanıyor?
Onlar Rusya’nın yanında görünüyorlar. ABD ile mücadelede Çin’in Rusya gibi bir ülkeyi yanına alması önemli. Onlar bu krizden memnunlar çünkü ABD’nin dikkati Rusya’ya kayıyor.
ERDOĞAN’IN PROFİLİNİ YÜKSELTMEYE KİMSENİN NİYETİ YOK
AKP medyası, Ukrayna krizini Türkiye’nin uzağında yaşanıyormuş, Türkiye’ye etkisi olmayacakmış gibi ele alıyor ve ara buluculuk girişimine büyük anlamlar yüklüyor. Söyleşinin başında AKP iktidarının krizi fırsata çevirmek istemesinden bahsettiniz. Aldığı pozisyonla Erdoğan nasıl bir fırsat elde edecek?
Türkiye tarafını belli etti Ukrayna krizinde. Kırım konusunda ABD’den, bazen Ukraynalılardan daha eleştirel konuşuyor. Silah satıyor, insansız hava aracı gönderdi, askeri iş birliği var. Karadeniz’de ABD ile ittifakı derinleştirdi, ortak tatbikat yapıyor vs. Bunu ABD’ye “Bakın bölgesel iş birliğimizi derinleştiriyoruz” diye sunmak istiyor. Dönecek Putin’e de “ABD ile bazı şeyleri mecburen yapmak zorunda kalıyorum” diyecek. Putin’i ikna etmeye çalışacak. Zaten Ukrayna’ya gitmeden önce “İkinci bir nükleer santral yapabiliriz” açıklamasını yaparak Putin’i yanında tutmaya çalıştı. Tipik Erdoğan politikası.
Bu denge politikasını sürdürebilir mi? Putin, “tarafını seç” derse?
Seçmek zorunda. Her şeyi alamazsınız siyasette. Biliyorsunuz uzun süredir Batı’ya U dönüşü yapıyor Türkiye. Batı’yla anlaşmaya çalışıyor, ABD’ye İsrail üzerinden ulaşmaya çalışıyor. Ermenistan açılımı yapıyor, Birleşik Arap Emirlikleri’yle ilişkileri düzeltmeye çalışıyor falan. Bunlar Batı’ya verilen olumlu mesajlar. Biden yönetimiyle arayı iyi tutmaya çalışıyor çünkü borcu Batılı ülkelere, Rusya’ya değil. ABD’den çekiniyor. Dolayısıyla da bir an gelir siyasette tercih yapmak zorunda kalabilirsiniz, bunun da bir bedeli olur. İdlip’te, Suriye’de, Libya’da bir bedel ödetirler. Bu denge politikasının bozulmasına Ruslar ne kadar izin verecekler, onu zaman içinde göreceğiz. Çünkü Erdoğan giderse yerine kim gelecek? Bundan çekiniyorlar. Türkiye siyasetinde Erdoğan’dan daha fazla Putinci birini bulamayacaklarını düşünüyor Ruslar. Türkiye’de hiçbir lider S-400 füzesi almaya cesaret edemezdi, Ruslar bunu biliyorlar. Bu yüzden şimdiye kadar tolere ettiler ama bir nokta gelir, artık bu Ruslar açısından sürdürülemez olur ve bir yerde cezalandırırlar. Bunu daha önce yaptılar
Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretiyle Türkiye’nin krizde ara buluculuk iddiası yeniden gündemleşti. Gerçi ziyaret öncesinde hem Ukrayna Lideri Zelenskiy, hem de Erdoğan’ın yaptığı açıklamalarda ara buluculuktan ziyade ekonomik ve askeri ilişkilerin arttırılması konuları öne çıktı. Hatta Zelenskiy’in konuşmasında ara buluculuk gündeme gelmedi. Türkiye’nin ara buluculuk iddiasının ABD-Batı, Rusya nazarında karşılığı var mı?
Hayır, yok. Türkiye gibi bir ülke ara bulucu olmaz. Ne Putin böyle bir paye vermek ister, ne de Batılılar. Zaten sorun daha çok, Rusya ile Ukrayna arasında değil, ABD ile Rusya arasında. Ne Amerika’nın ne Rusya’nın böyle bir talebi var. Ve zaten görüşmeler yapılıyor ve Türkiye’yi çağırmıyorlar bile. ABD ve Rus dışişleri bakanları görüştü. Talep ve cevaplarını birbirlerine iletebiliyorlar. Türkiye’nin yaptığı kendi kendine gelin güvey olmak günlük değimle. Yöntemi de doğru değil, yüksek sesle kamuoyuna “Ara bulucu olacağız” denmez. Diplomatik olarak yoklarsınız ya da onlardan talep gelir. Yani, Erdoğan’ın profilini yükseltmeye kimsenin niyeti yok.
DÜNYAYI DAHA YOĞUN KÜRESEL BİR GERİLİM ORTAMINA GÖTÜRÜYORLAR
Ukrayna krizi, emperyalist, kapitalist sisteminde yeni bir dönemin başlangıcı olarak da değerlendiriliyor. Siz de “Rusya’nın derdi Ukrayna mı, yeni bir düzen mi” başlıklı bir yazı yazdınız. Söyleşinin başında değindiniz ama açar mısınız, nasıl bir yeni düzen?
Rusya, “Amerika’nın soğuk savaş sonrasında kurduğu düzeni yeniden tanımlayalım” diyor. Bunu da Ukrayna üzerinden yapıyor. “Dünya sisteminde eşit statü ver, ben hiyerarşik bir dünya düzenini kabul etmiyorum” diyor. Amerikalılar biliyorsunuz, buna liberal uluslararası düzen diyorlar. Yani bu açık bir sistemdir, kurumları bellidir, işleyişi bellidir, ticaretini açacaksın, uyumlu olacaksın küresel kapitalizme, çok fazla zorlamayacaksın sınırları. Ve oradan gelen dalgalara da kültürel dalga olsun, düşünsel dalgalar olsun, işte post-modernizm gibi, bunlara açık olacaksın. Rusya bunu istemiyor. Çünkü son döneminde Çin’in yükselişi söz konusu, küresel jeopolitikte bir dönüşüm yaşanıyor ve Putin Rusyası bundan faydalanmak istiyor. “Dünyayı yeniden kuralım” diyor.
Benim itirazım buna, ABD 22 trilyonluk bir ekonomi, korkunç bir ekonomisi var, evet adaletsiz bir dağılım var ama kişi başı gelir yüksek, bir de küçücük Kolombiya’yla, işte Küba’yla, Venezuella’yla uğraşıyor. Rusya, dünyanın en büyük toprağına sahip ama gidip Kırım’dan parça koparıyor. Çin’de 1.4 milyar insan yaşıyor ama “24 milyonluk Tayvan’ı da alacağım” diyor. Bu bitmeyecek maalesef. Ve bu bizi daha yoğun küresel bir gerileme doğru götürüyor. Merkezinde bunun kapitalizmin krizi var. Kapitalizm genişleme dönemlerinde daha liberal oluyor, sıkıştığı dönemlerde her bir kapitalist merkez, -ki burada Çin ve Rusya da kapitalist merkezdir- yükü diğerlerinin üzerine atmaya çalışıyor. Solun burada sınırları aşan bir müdahalesi gerekiyor.
Rusya ve Çin dünya halkları için olumlu göreceğimiz bir düzen önermiyorlar. Çok yukarıdan, halkları dışlayan, reelpolitik ilkeler üzerinden belli bölgeler üzerinde nüfuz paylaşımı talep ediyorlar. Yaşadığımız dünyadaki sorun ve adaletsizlik Ukrayna’nın NATO’ya girmeme garantisi, Tayvan’ın Çin’e katılmasıyla sona ermeyecek.
SAVAŞ HALKLARIN İŞİNE YARAMAZ
Ukrayna krizi emperyalistlerce tırmandırılırken genel olarak solun, insan hakları örgütlerinin, savaş karşıtlarının itirazları görünür değil. Bunu neye bağlıyorsunuz, “savaşa hayır” sloganı neden güç kazanmıyor?
Şöyle, bir kanat ABD’nin karşısında durduğu için Rusya’yı biraz daha kolluyor. Fakat bu çok anlamsız bir şey. Biri liberal emperyalist, diğeri otoriter emperyalist, ikisi de yayılmacı. Buranın kaybedeni Ukrayna halkıyla, Rus halkı oluyor. İktisadi yaptırım da olsa, işgal de olsa, halklar zarar görüyorlar. Donbass’taki çatışmada 2014’ten bu yana 14 bin kişi öldü. Ne için öldü bu insanlar? Rusya, “bana Kırım lazım” dedi ve Kırım’a baskı yapamasın diye ülkenin öbür tarafında ayaklanma çıkardı, 14 bin kişinin ölümüne yol açtı. Dolayısıyla iki taraftan birini tercih etmek durumunda değiliz, halkların yanında olmayı tercih etmeliyiz. Savaşa tabii ki karşı olmak zorundayız. Savaş, Rus askeri endüstriyel kompleksiyle, Amerika’nın işine yarar. Halkların işine yaramıyor. Dolayısıyla bizim savaşa karşı bir tutum almamız gerekiyor.