Kara kışta grev: Gazeteciler nasıl kazandı?
TGS Mesleki Haklar Uzmanı İlyas Coşkun, uzun yıllar sonra gazetecilerin gerçekleştirdiği BBC grevi üzerine yazdı: Grev ile kararlığımızı göstermekten çekinmedik.
Fotoğraf: Eren Ergine/Evrensel
İlyas COŞKUN
TGS Mesleki Haklar Uzmanı
Gazetecilik, zahmetli bir meslek. Hele de Türkiye koşullarında. Kalemi biz tutuyoruz ancak bunca soruna rağmen çok az metinde özne oluyoruz. Mesleğimiz gereği örneğin işçilerin eylem ve grevlerinden haberler yapıyor, eylemlerin arkasında yatan nesnel ekonomik gerçekleri de tek tek sıralıyoruz. Diğer yandan adil bir ücret ve çalışma düzeni için gerekirse mücadele etmek, haberin öznesi olmak ise çok azımıza nasip oluyor.
İşsizliğin epey yüksek, akademik eğitimin yetersiz, mesleği icra edebileceğimiz kurumların sayıca az, sansürün yaygın, ekonomik ve sosyal refahtan yoksun bir çalışma düzeninde yol açmaya çalıştığımız bir gerçek. Ancak bu gerçeği değiştirmekten kaçınmak da yanlış.
Elbette mücadele kolay değil. Size kara kışın ortasında iki içlik giydirmek zorunda bırakabilir. Günlerce bir ufak bir de mantar tüp yardımıyla ısınmaya mecbur edebilir. Biraz olsun rüzgarı kesebilmek için olmayan mühendislik becerinizle kağıttan duvarlar örmeye, yağan yağmur ve kardan korunmak için çeşit çeşit önlemler almaya, etraftaki komşularla gerginlik çıkmasın, astığımız pankart kopmasın, yazdığımız döviz uçmasın gibi çokça şeyi düşünmeye mecbur edebilir. ‘Bugün grev gözcüleri kimler?’, ‘Bugün ziyarete kimler gelecek?’, ‘İşveren tarafı yeni bir teklif ile geldi mi?’ gibi her gün yanıtlamanız ve düşünmeniz gereken sorularınız olabilir. Hatta tüketilen plastik miktarının kaygı verici olması üzerine ‘Bu sorunu nasıl çözeriz?’, ‘Çıkan çöpü ve israfı nasıl azaltırız?’ gibi haklı ekolojik kaygılara çözüm bulmaya çalışabilirsiniz.
Bazen bu zorlukları kolaylaştıran şeyler de yaşarsınız. Bir süre sonra sipariş için tüpçüyü aradığınızda adres için ‘Grev yerine’ demeniz yeterli olur. Pazar sabahı grev yerinde sessizce beklerken bir meslektaşınız yanında sıcak kahveler, heybesinde hoş muhabbetle çıkagelir ve ortam bir anda güzelleşir. Ankara’dan gazetecilerin, geri dönüşte yolda kalma pahasına minibüse atlayıp, sizinle dayanışmaya geleceğini duymak mutlu eder. Sonra bir meslektaşınız ziyarete gelir, üstelik ‘Haber de yapacağım’ der. Baş başa sohbetinizde size kısık sesle, ‘Yöneticim grevin haber yapılmasına itiraz etti ama ikna edip geldim’ der, onu sarıp havaya atmamak için kendinizi zor tutarsınız.
Yüksek bir moral ve çelik gibi sinir sistemi ister mücadele. Eğer hedefiniz sadece gürültü yapmak değil de kazanmak ise mücadelenin; demokratik, şeffaf, katılıma açık bir plan dahilinde ilerlemesi gerekir. Yukarıdaki birçok zorluk, kaygı ve engele rağmen böylesi bir mücadeleyi BBC İstanbul Bürosu çalışanları başardı. Öyle ki üç ilki içinde barındıran bir zafere imza attı. Türkiye basın sektöründe 2009’dan sonra gerçekleşen, yıllar sonra başarıyla biten ve yabancı bir medya kuruluşunda hayat bulan ilk grev olarak tarihte yerini aldı. ‘Nasıl başardık?’ sorusuna gelirsek, Journo için yazdığım yazıda da özetlemeye çalıştığım gibi kazanım, bir dizi ilke üzerinde yükseldi.
En büyük şansımız, üyelerin birliği oldu. Örgütlenmenin ilk gününden grevin son gününe kadar elbette hepsi de iyi niyetli olmak üzere çokça öneri hakkında fikir ayrılığı yaşadık. Ancak tüm bunları medeni müzakere süreçleri ile eritmeyi, bir karara varmayı başardık. En önemlisi de alınan karara bir bütün olarak uyma becerisi gösterdik. Tüketilen fikir ayrılıklarını tekrar tekrar masaya getirerek kendimizi yormadık.
Şeffaflık, sendika ve üye arasındaki güven ilişkisinin çok hızlı kurulmasını sağladı. TGS, neredeyse tüm sendikaların aksine imzaladığı bütün toplu iş sözleşmelerini kendi sitesinden paylaşıyor. Toplu pazarlık görüşmelerinden önce talep taslağını üyelerle birlikte hazırlıyor. Pazarlık görüşmelerine işyeri temsilcilerini katıyor. Üyelerin onay ve rızası olmadan, yol haritasında bir değişiklik yapmıyor. İmzaya da greve de üyelerin kararıyla gidiyor.
Sendikal aidiyet de kazanıma giden yolda olmazsa olmaz bir ilke. Özellikle üyelerin mesleki kalifikasyonuna güveni sendikal aidiyeti güçlü kılıyor. Greve çıkan işyerinde olduğu gibi böylesi yerlerde üye profili sadece isteyen değil, talepleri için mücadele de eden nitelikte oluyor.
Gelelim dayanışmaya. ‘Gazeteci meslek örgütü’ denince ilk akla gelen kurumların ve gazeteci kökenli milletvekillerinin greve olan ilgisiz tavrı bizi şaşırttı. Bundan dersler çıkaracağız. Ayrıca ‘tarafsız’ ya da ‘doğru’ habercilik yaptıkları iddiasında olan kimi medya kuruluşlarının sessizliği de bizleri üzdü. Neyse ki dayanışmanın kıymetini bilen sayısız meslektaşımız vardı ve grev alanını hiç boş bırakmadı. Uluslararası düzeyde ise üyesi olduğumuz UNI, IFJ ve EFJ’nin yanı sıra Birleşik Krallıktaki kardeş sendikalarımız BECTU ve NUJ’un desteği üst düzeydeydi. BBC’nin Londra’daki genel merkezi önünde grevdeki çalışanlarla dayanışmak için bir basın açıklaması organize eden Evrensel’in Londra Muhabiri Arif Bektaş’a da bu yazı vasıtasıyla tekrar teşekkür ediyorum. Dayanışma başlığı altında bahsetmemiz gereken son unsur sendikanın, sosyal medya hesaplarını çok iyi kullanması idi. Bu sayede yurt içi ve dışından çok sayıda destek mesajı geldi ve grevin görünürlüğü arttı.
Başarıya giden yoldaki diğer bir ilke, gerçekçi olmamız. Şirketin finansal durumu ve kapasitesine çok iyi çalıştık. Müzakere sürecinde taleplerimizi, Türkiye’deki ekonomik gerçeklik üzerinden dile getirdik. Bir noktada müzakere tıkandığında ise, grev ile kararlığımızı göstermekten çekinmedik.
Sonuç olarak kazandık. Cesaretle bir adım daha ileri giderek şunu söyleyebilirim ki; BBC İstanbul Bürosu grevi, endüstriyel ilişkiler bağlamında ülkemiz medya sektöründe bir dönemi kapattı ve yeni bir dönemin kapısını araladı. Şimdi o kapıdan girecek yeni işyerlerini, yeni kazanımları örgütleme zamanı. Yolumuz açık olsun!
*TGS Mesleki Haklar Uzmanı