5 Şubat 2022 18:14

KOÜ Emek Gençliği, Gazeteci-Yazar Hakkı Özdal’ın katıldığı çevrimiçi etkinlik gerçekleştirdi

Kocaeli Üniversitesi Emek Gençliği'nin, gazeteci-yazar Hakkı Özdal’ın katılımıyla düzenlediği çevrimiçi etkinlikte, tarikatlar, cemaatler, ve dinsel ağlar konuşuldu.

KOÜ Emek Gençliği, Gazeteci-Yazar Hakkı Özdal’ın katıldığı çevrimiçi etkinlik gerçekleştirdi

Fotoğraf: Evrensel

Kocaeli Üniversitesi Emek Gençliği, Gazeteci-Yazar Hakkı Özdal’ın katıldığı çevrimiçi bir etkinlik düzenledi.

Bir sınıf ve sermaye ilişkisi olarak tarikatlar, cemaatler, ve dinsel ağların konuşulduğu etkinliğe üniversite öğrencilerinin yanı sıra, liseli ve işçi gençler de katıldı.

Cemaat ve tarikat yapılanmalarının tarihsel rolüne değinen Özdal daha sonra İttihat ve Terakki döneminde izlenen politikalara değindi "İttihatçılar reformcuydu devleti değiştirmek dönüştürmek için çaba harcadılar. İttihat ve Terakki döneminde burjuva sınıfı oluşmaya başlamış ticarı kısmı Rum, finansal kısmı musevi ve ermeni ağırlıklı bir burjuva sınıf oluşmuştur. İttihatçıların milliyetçiliği buradaki sınıfsal desenede bir itirazdır esasında. Burada milli iktisat projesi ile bakkal alışverişi dahi Türklerden yapın gibi bir anlayışla hareket etmişler, katliamlarla Anadolu'yu islamlaştırma ve Türkleştirme projesini başarıya ulaştırmışlardır bir şekilde" ifadelerini kullandı.

YERLİ BURJUVAZİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

Cumhuriyet kadrolarının ilk görevinin ise yerli bir burjuvazi yaratmak olduğunu söyleyen Özdal, "Bir devletin elinde olan fabrikalar birde yerli burjuvazinin ortaya çıkışı; Koçlar, Eczacıbaşı'lar, Sabancılar. Mesela Sabancı ailesi yerel direnişlere katılmıştır bunlar cumhuriyetin ilanından sonra yeni burjuva sınıf olarak ortaya çıkmış mükafaatınıda almışlardır" dedi.

1940'lardan sonra burjuva klikler arasındaki güç mücadelesinin yönüne değinen Özdal "Tüccar kapitalistler ile büyük toprak sahipleri, Cumhuriyet bürokrasisine karşı işbirliği yapmışlardır, sınıfsal bir işbirliğidir bu. Menderes hem toprak sahibi hem tüccardır, Menderes'in iktidarı ile hem din hem cemaatler yeniden hortlamıştır. Menderes yoksul köylüyü din ile yönetebilirdi ancak. Köylülüğün sömürülen emeğininin üzerinden politik bir hat kurulmasından korkuyorlardı, burada dini kullanarak gericilikten yana tavır aldılar" diye konuştu.

DARBELERİN SINIFSAL YÖNÜ

27 Mayıs ve 12 Eylül Darbelerine değinen Özdal "27 Mayıs tarım ve ticari kapitalistlerinin sanayi burjuvazisi karşısında yenilgisidir. Din yine toplumsal yaşamın biraz dışına itilmiştir, burada siyasetin çözemediğini kılıç çözmüştür. Erbakan Konya'dan 1969 yılında bağımsız vekil olup Milli Nizam Parti'sin kurunca ilk islamcı partide kurulmuş oldu. Burası aynı zaman da tarikat ve cemaatlerin de kalesi olmuştur. Alınan oylar burada taşra burjuvazisinin ortaya çıktığını bize gösterir. Aynı zamanda geleneksel burjuvazinin de tekelleştiğini, artık bankalara da sahip olduğunu gösterdi. 12 Eylül Türkiye toplumunu neoliberalizm ile tanıştırmış, sermayenin işçi sınıfını ezme istediğini ordu karşılamıştır. Vehbi Koç'un Özal için Kenan Evren'e yazdığı görevde kalsın mektubu ,12 Eylül'ün sınıfsal yönünü okumak için yeterlidir. İşçi sınıfı örgütleri kapatılmış, DİSK kapatılmış, insanlar katledilmiştir'' ifadelerini kullandı.

" 'TARİKATLAR KAPATILSIN' GÜZEL AMA ONU ORTAYA ÇIKARAN KOŞULLARI TERSİNE ÇEVİRMEK LAZIM"

2002 sonrasına ve Enes Kara'nın intiharına değinen Özdal. "Arınç, Gül, Erdoğan bunların sınıfsal kökenleri var. Bu 3 isim islamcı siyasetin kaşifleri aslında Türkiye kapitalizminin bir çıkmaza girdiğini görebildiler, burada uluslararası denklemle anlaşma sağladılar hem kendileri için hem tarikat ve cemaatler için, işte Enes Kara bu toplam ağın, sermaye ve devlet ağının sayısız olgusundan biridir, 'tarikatlar kapatılsın' güzel ama onu ortaya çıkaran koşulları tersine çevirmek lazım. Din ile devlet arasındaki ilişkileri açığa çıkarmak gerek bunun sınıfsal boyutunu kaçıramayız'' dedi.

Bir İletişim Fakültesi öğrencisinin bugün tarikatlar nasıl güçleniyor sorusuna cevap veren Özdal, "Esasında Gülen Cemaati ile yaşanan çatışma ile birbirlerine çok güvenemeyeceklerini gördüler. Bu tarikatlar gayrimenkullere sahipler ve geniş ilişki ağları var. Devlet ve iktidar aygıtı tarafından da kollanıyorlar. Bana kalırsa eski güçleri yok meşruiyetlerini yitirdiler, Enes Kara olayı bunun açık örneklerinden biridir. Ekonomik olarak da eskiye göre zayıflar, para buharlaştı sonucunda Türkiye'de. Tarikatları ancak sınıfsal yönüyle mahkum edersek ortadan kaldırabiliriz'' dedi.

"ÇOCUKLUĞUM CEMAAT YURTLARINDA GEÇTİ, LAİKLİK EKMEK VE SU KADAR ÖNEMLİ"

Cemaat yurtlarında çocukluğunun geçtiğini söyleyen bir Emek Genci Üyesi ise "Benim çocukluğum cemaatler içinde geçti. Üniversitenin ilk döneminde maddi koşullar yüzünden yine cemaat yurtlarında kaldım. Cemaat yurtları iktidar tarafından maddi-manevi destekleniyor. Yoksul emekçi ailelerin çocukları istemese de ekonomik koşullar yüzünden bu yurtlarda kalıyorlar. Enes'in şikayet ettiği şeyleri bende yaşadım. Zorla toplantılar, dini vaazlar ya bize itaat edersiniz ya gidersiniz diyorlardı. İçinde bulunduğumuz sistem esasında cemaat ve tarikatlara ihtiyaç duyuyor. Çünkü adil olmayan bir toplumsal sistemin içinde yaşıyoruz. Bu yüzden laiklik bizim için gençler ve emekçiler için ekmek ve su kadar önemli. Bugün cemaat yurtlarına mahkum olmak istemiyorsak laikliği inatla savunmalıyız. Devlet tarikatlara ve cemaatlere aktardığı parayla KYK yurdu yapsaydı böyle sorunlarla karşılaşmazdık elbette. Bu sorunların çözümü de bizim yan yana gelmemizle, bu karanlığın bizler tarafından mahkum edilmesiyle mümkün olacaktır. Bunun içinde hepinizi yan yana gelmeye, Emek Gençliği'nde mücade etmeye çağırıyorum'' dedi. (Kocaeli/EVRENSEL)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et