SES Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Eylem Kaya Eroğlu: Şiddeti yaratan koşullar ortadan kaldırılmalı
Sağlıkta artan şiddetin nedenlerini ve çözüm önerilerini SES, Sağlık-Sen ve TYBHD temsilcileri anlattı.
Fotoğraf: DHA
Dosya: Sağlıkta şiddet neden tırmanıyor? - 3
Hazırlayan: Vural NASUHBEYOĞLU
Sağlıkta artan ve artık sağlık emekçilerinin canına kasteden şiddetin nedenlerini SES, Sağlık-Sen ve TYBHD temsilcileriyle konuştuk. Çözüm önerilerinde ve yaklaşımda farklılıklar olsa da ortak görüş sağlık alanındaki istihdam ve personel yetersizliğinin yarattığı sıkıntıların sağlıkta şiddeti artırdığı yönünde. Dosyamızın son gününde söz sırası onlarda, sağlıkçılara yönelik şiddetin son bulması dileğiyle…
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Yönetim Kurulu Üyesi Eylem Kaya Eroğlu, sağlıkta şiddetin sağlık sisteminin örgütlenmesiyle ilgili sorunlardan kaynaklandığını, bunların başında da insan gücü yetersizliğinin geldiğini söyledi. Yeterli sayıda doktor, hemşire ya da eczacının bulunamadığı yerlerde verilen sağlık hizmetiyle hastaların beklentisi arasında uçurum oluştuğunu belirten Eroğlu, “Dolayısıyla günlerce sabırla bekledikten sonra 5 dakikalık muayene ile yetinmesi beklenen halkımız, yükü karşılamakta güçlük çeken sağlık çalışanlarıyla karşı karşıya geliyor” dedi.
ACİLLERDE VE YOĞUN BAKIMDA DAHA FAZLA
Sağlık hizmetinin belli alanlarında, belli meslek gruplarında şiddetin daha sık görüldüğünü söyleyen Eroğlu, “Örneğin acil sağlık hizmetlerinin verildiği, hasta yoğunluğu ve hastanın duygu durumunun kritik olduğu yerlerde hasta bakımıyla birebir temaslı olan hemşire ve hekimlerin daha fazla şiddete maruz kaldığını görüyoruz. Yine yoğun bakımlar, psikiyatri kliniklerinde çalışan sağlıkçılar en fazla şiddete uğrayanlar. Laboratuvar, radyoloji gibi hizmetlerde ise şiddet daha düşük. Dünyada da buna benzer bir durum var” bilgisini verdi.
SAĞLIK HİZMETİ İNSAN MERKEZLİ DEĞİL
Hastanelerde uzun bekleme sürelerinden kaynaklı şiddet vakalarının sık yaşandığını belirten Eroğlu, “Bu bekleme sağlık çalışanından kaynaklı değil ama yaşlı ya da engelli bir hasta yakını Avrupa’nın en büyüğü diye sunulan hastanede bir sedye bulamıyor. Bulsa da hastasını oradan oraya sürüklemekten bıkıyor. Eskiden butik hastaneler vardı; bunlar hasta mimarisine, özgünlüğüne göre tasarlanmıştı. Mesela ayağımı kırdım, ortopediye gittim, röntgen çektirmem lazım, merdiven çıkmadan ya da asansör beklemek zorunda kalmadan yakın bir alanda röntgen çektirmeliyim, pansumanımı, alçımı yakın yerlerde yaptırabilmeliyim. Ama böyle olmuyor. Çünkü hasta, insan merkezli sağlık hizmeti anlayışı çoktan terk edildi. Hastaneler döner sermaye işletmelerine dönüştürüldü” diye anlattı.
"YÖNETENLERİN DİLİYLE SALDIRIYORLAR"
Eroğlu, sağlıkta şiddetin önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olduğuna, yöneticilerin ise sağlık emekçilerini değersizleştiren sözleri ve tutumlarıyla şiddeti kışkırttığına vurgu yaptı: “Ben de şehir hastanesinde çalıştığım dönemde şiddete uğramış bir sağlık çalışanıyım. Medyanın, yöneticilerin, siyasilerin sağlık çalışanlarını itibarsızlaştıran, değersizleştiren konuşmaları bizzat bize şiddet olarak dönüyor. Bana şiddet uygulayan kişi, işime müdahale ederek ‘Çocuğumla şöyle konuşulmasın, sen önce hemşireliği, konuşmayı öğren’ diyerek saldırıya geçmişti. İşte bu, mesleğinde uzman birine uzmanlığı öğreten, üstten, sağlık çalışanını provoke eden bir dil. Bu aynı zamanda yönetimin de dili. Bu dil üzerinden şiddete uğruyoruz.”
MUHATAP SAĞLIK EMEKÇİLERİDİR
Sağlıkta Şiddet Yasası’nın önleyici, caydırıcı cezalar konusunda eksik olduğunu ifade eden Eroğlu, Ankara’da elinden ve sırtından yaralanan Hekim Ertan İskender’in ‘Elimi geri getirebilecek misiniz’ diye sorarak mesleğini bıraktığını hatırlattı. “Ceza yasası da o eli getiremeyecek. Dolayısıyla asıl önemli olan şiddeti var eden koşulları ortadan kaldıracak tedbirleri almak. Çünkü sakatlandıktan sonra alınan tedbir, tedbir olmuyor. Ama tabii saldırganların cezasız kalmasının da önüne geçilmeli” dedi.
Sağlık çalışanlarının şiddete uğradıklarında başvurduğu ‘Beyaz Kod’ istatistiklerinin şiddetin devasa boyutlarını ortaya koyduğunu ama bunun da bir sonuç olduğunu belirten Eroğlu, şöyle devam etti: “Sağlık Bakanlığının şiddet en çok nerede yaşanıyorsa bu alanlara yönelik acil planlamalar yapması gerekir. Sendika temsilcileri, hemşiresi, doktoru, mutlaka bunun içinde yer almalı. Çünkü sağlık alanında güvenli iş yerleri yaratılması noktasında konunun asıl muhatabı sağlık çalışanlarıdır.”
"ŞİDDETİN OLDUĞU YERDE HİZMET VERİLMEMELİ"
Şiddetin artmasının nedenlerinden birinin de sağlık emekçisinin hak arama bilinci ve mücadelesinin zayıflaması olduğunu dile getirdi. “Yani biraz da çuvaldızı kendimize batırmalıyız. Bir sağlık çalışanın boğazı kesildiğinde, bir hemşire darbedildiğinde orada hizmet devam ediyorsa burada ciddi bir sıkıntı var. Oysa iş sağlığı ve güvenliği hukukuna göre böyle bir olay olduğunda, can güvenliği sağlanana kadar o alanda işi durdurma hakkımız var” diyen Eroğlu, sağlık emekçilerini taleplerini istemekten geri durmamaya çağırdı.
DURMUŞ: PERSONEL EKSİKLİĞİ MUTLAKA GİDERİLMELİ
Sağlıkta şiddetin sağlık hizmetlerinin sunumuna ilişkin en başat sorunlardan biri olduğunu ifade eden Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş, sağlık alanında şiddete karşı “Önemli işler yapıldığını” düşünüyor. “Beyaz Kod uygulaması, Sağlıkta Şiddet Yasası önemli adımlardı, ama bunlar sağlıkta şiddeti azaltmadı. Çünkü tüm bunlar sağlıkta şiddet yaşandıktan sonra devreye giren önlemler” diyen Durmuş, şiddetin yaşanmadan önlenmesinin önemli olduğunu söyledi.
1 SAĞLIKÇI 4 KİŞİNİN İŞİNİ YAPIYOR
Sağlık alanında çok ciddi personel eksiği olduğunu belirten Durmuş, “Bugün 1 sağlık çalışanı 4 kişinin işini yapıyor. Buna pandemide sağlıkçıların kovid olup karantinaya alınmasıyla eksilen iş gücünü de eklemeliyiz. Böylece sağlık çalışanlarının iş yükü daha arttı. Bu da sağlık hizmeti sunumunu etkiliyor. Aylık 170 saat mesai üstüne 170 saat daha çalışmak zorunda kalan sağlık emekçileri var. Bazıları yaşamını evinin yatak odasıyla hastane arasında sürdürüyor neredeyse” diye konuştu.
100 HASTAYLA İLGİLENMEK KOLAY DEĞİL
Durmuş, istihdam eksikliğinden kaynaklı yoğunlukların ve yetersizliklerin yaşandığını, bunun da sağlıkta şiddeti artırdığını, yani sistemin faturasını sağlıkçıların ödediğini ifade etti. Durmuş, “Sağlık alanında personel istihdamı mutlaka artırılmalı. Böylece yoğunluklar azalır. Bir kişinin 100-150 hastayla ilgilenmesi kolay bir şey değil. 10-15 hastaya bakılsa daha az sorun ve daha sağlıklı sonuçlar ortaya çıkar. Avrupa’da bir uzman hekimin günde en fazla 8-10 poliklinik yaptığını biliyoruz. Bu da hizmetin sunumunun güzel ve rahat olmasını sağlıyor” dedi.
"ŞİDDET RAKAMLARINI 10 KATIYLA ÇARPIN"
Ayrıca hastanelere suç aletleriyle girilmesinin önüne hızlı bir şekilde geçilmesi gerektiğini belirten Durmuş, her ay yayımladıkları sağlıkta şiddet vakalarındaki artışa dikkat çekti: “2021 aralıkta 364 saldırgan tarafından 190 saldırı gerçekleştirilmişti. Siz bu rakamları en az 10 katıyla çarpın. Çünkü bunlar basına yansıyan ve bizim ulaşabildiklerimiz.”
Sağlık emekçilerinin ücret konusunda da eskiye göre çok geriye düştüğünü dile getiren Durmuş, “Sadece hemşire ve hekim değil, tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak bütüncül bir düzenleme şart” dedi. Türkiye’nin temeli ve insan gücü sağlam bir sağlık sistemine sahip olduğunu savunan Durmuş, sağlık sisteminin aksayan yönlerine müdahalelerle bu sorunların çözülebileceğini ve şiddetin de önlenebileceğini düşündüğünü ifade etti.
TYBHD BAŞKANI EBRU KIRANER: BAKAN GRİP GİBİ DİYOR, HASTASI ÖLEN BİZE SALDIRIYOR
Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği (TYBHD) Başkanı Ebru Kıraner’in anlattıkları, pandemiyle birlikte sağlık emekçilerinin iş yüklerinin ne denli arttığının yanı sıra salgın yönetiminde yapılan yanlışların onları şiddet ortamına nasıl ittiğini de ortaya koyuyor.
Yoğun bir günün ardından görüştüğümüz Kıraner, deyim yerindeyse dolmuş durumda, yaşanan sıkıntıları bir çırpıda dile getirdi. Yoğun bakım yataklarının geçen haftadan beri dolmaya başladığını, hastalara yer bulmakta çok zorlandıklarını söyleyen Kıraner, “Artık kovid dışı hastalara yer bulmak çok zor. Bazı yerlerde acil vakaları nakledecek hastane bulamıyoruz. O kadar çaresiz kalınıyor ki birçok yoğun bakım hastası doğru bir yöntem olmasa da göğüs hastalıkları bölümüne taşınıyor” dedi.
Yetkililerin “Omikron hafif atlatılıyor, grip gibi” sözlerini hatırlatan Kıraner “Sahada bu sözlerin tam tersiyle karşılaşan vatandaş ‘Hani grip gibiydi, benim hastam neden öldü’ diyerek şiddete başvuruyor. Söylenenle alan arasındaki makas açılınca ortaya şiddet çıkıyor. Bu şiddet de karşılarında olan bizi buluyor” diye anlattı. Kolaya kaçıp vatandaşı suçlamanın büyük hata olacağını belirterek “İnsanlar sistemin hatalarına takıldıkları için şiddet ortaya çıkıyor” diyen Kıraner, özellikle pandemide kendilerine yardımcı olan çok sayıda insan olduğunu da ekliyor.
AŞI ÇAĞRISI YAPAN BİLİM İNSANLARI TEHDİT EDİLİYOR
Pandeminin başında var olan ümitlerini kaybettiklerini dile getiren Kıraner, bunun nedenini şu sözlerle açıklıyor: “Aşı olun diyen bilim insanları tehdit ediliyor. Yoğun Bakım Derneği başkanımız aşı olun çağrısı yaptığı için hakkında ‘katli vaciptir’ çağrıları yapıldı. Biz aşısı tam olan hastaların yoğun bakıma düşmediğini, hastalansa da kısa sürede iyileştiğini görüyoruz. Bunun için aşı çağrısı yapıyoruz. Buna rağmen aşı karşıtları hem tehdit ediyor hem de serbestçe eylemler yapabiliyor. Ama hastane bahçesinde sağlıkçılar bir araya geldiğinde karşılarına çevik kuvvet yığılıyor.”
"BİZ HİÇ NORMALLEŞEMEDİK"
Yoğun bakım hemşireleri olarak pandeminin başından beri hiç normale dönemediklerine vurgu yapan Kıraner, zaten az sayıda olan yoğun bakım hemşirelerinin çoğunun mesleği bırakmak istediğini, başka bir işe geçmek için çeşitli adımlar attıklarını, dil öğrendiklerini söyledi. Kıraner, “1500 yoğun bakım hemşiresiyle yaptığımız ankete katılanların yüzde 83’ü hayatlarına bu meslekle devam etmeyeceğini belirtti” bilgisini verdi.
Sağlık alanında ciddi problemler olduğunu ama iktidarın hep başarı tablosu çizdiğini ifade eden Kıraner, “Mesela tıbbi malzemede sorun çok ciddi. Elimizde çok basit bir stent olmadığı için yoğun bakımdaki hastamız yatmaya devam ediyor. Hekim var, hemşire var ama stent yok. Ve o stent olmadığı için de o yatak hep dolu kalıyor” diye konuştu.
SON