09 Şubat 2022 20:40

Afşin-Elbistan'ı hatırlayan var mı?

Bugün 11 sene önce Elbistan’da meydana gelen göçüğün yıl dönümü. Toprak altın kalan ikisi mühendis 9 kişiye hiç ulaşılamadı.

Fotoğraf: Ömer Kösebalaban/AA

Paylaş

Mehmet TORUN

Türkiye’nin en büyük kömür havzasında 6 Şubat 2011 tarihinde meydana gelen göçükte bir işçi yaşamını yitirdi, 10 Şubat 2011 tarihindeki ikinci göçükte ise 10 kişi toprak altında kaldı. Toprak altındaki ikisi mühendis 9 kişiye hiç ulaşılamadı.

Elbistan havzası, dümdüz bir ovaydı. Nasıl oluyor da böyle bir ovada madencilik faaliyeti nedeniyle göçük meydana gelip maden emekçileri yaşamını yitiriyordu? Göz göre göre geliyorum diyen facia neden önlenemiyor ve 10 Şubat’ta daha büyük bir facia meydana geliyordu.

Söz konusu sahanın ruhsat sahibi kamu kurumu yetkilisinin o günlerde dediği gibi ilk çatlağın 8 Ocak 2010 tarihinde tespit edildiğini, gerekli çalışmayı yaptıklarını ama yine de göçük olduğunu söyleyip “Artık bunun nedenini, niçinini bırakalım; Allah’ın takdiri” demesi miydi doğru olan. Yoksa; kazaların kader olmadığı ve mühendislik faaliyetleri ile önlenebileceği bilimsel bir gerçek iken sırf daha fazla kâr amacıyla yapılan ya da yapılmayan işlerin sonucu muydu bu cinayetler?

YERALTI SUYU BOŞALTILMADI

Dümdüz bir ovada 800 metreye 1500 metrelik büyük bir alan açıp 160 metre çukur oluşturarak sonra göçük meydana getirilmesi nasıl açıklanabilirdi? Ovanın altındaki kömürlü sahada çok büyük miktarda yer altı suyu olduğu biliniyordu ve bu su boşaltılmadan kömür üretimi yapılamayacağı belliydi. Mevcut su, tam boşaltılmadan kömür üretimi yapılması/yaptırılmasının sonuçları önceden belliydi aslında.

Bu konu ilgili meslek odasının raporlarına da yansımıştı; “…Kaynak kaybı olmaması için, havza genelinde bir planlama ve işletmecilik politikasının oluşturulması zorunludur. Oldukça geniş bir alana yayılan linyit rezervlerinin doğal sınırlar yerine yapay olarak oluşturulmuş sektörlere bölünmesi bu açıdan da yanlış bir yaklaşımdır. Saha sınırlarının tam olarak belirlenmeden üretim projesi yapılması da çeşitli sorunlar yaratmaktadır. Bu çerçevede sahada kurulan ikinci termik santralin (B Termik Santrali) yer seçimi hatalı yapılmıştır. Söz konusu santral kömür rezervinin üzerine kurulmuş olup, önemli miktarda kömür rezervinin üretilmesi engellenmiştir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında Elbistan havzasında bu güne kadar yapılan planlama hatalarından ve sorunlu işletme anlayışından vazgeçilmelidir” denilmekteydi.

‘HIZLICA ÜRET NASIL ÜRETİRSEN ÜRET’

Kömür üretilecek ocağı hazırlamadan, kömürle çalışacak termik santral yapıp ihtiyaç olan kömürü acilen ürettirmek için sahayı bölerek bir kısmını özel bir şirkete vermek üstelik ilk üç yıl üretilen kömürü 1.5 kat daha pahalı almak nasıl bir planlamaydı. 2004 yılında bitirilen santral için uzak bir sahadan kömür taşınırken ancak 2009 yılında projelendirilen sahadan kömür üretimine başlanması nasıl bir planlamaydı. ‘Hızlıca üret nasıl üretirsen üret’ anlamına gelen bir projede işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerinin yeterince alınması beklenebilir miydi? Böyle bir projede çalışanların güvenliği nasıl sağlanabilirdi? Denetim yapması gereken kamu kurumlarının siyasileşmesi ve işi bilmemeleri de tuzu biberi oldu. Ne yazık ki yapılan birçok yanlışın ağır bedellerini yine çalışanlar canlarıyla ödedi. Şirket, bu olayda 300 milyon dolar kaybı olduğunu belirtti, yaşamını yitirenlerin bedeli neydi acaba?

Devlet, sahip çıkamadığı, yaşatamadığı vatandaşları için bir anıt yaparak görevini yerine getirmiş oldu! Yargıdaki dava dosyası da bir şekilde kapandı. Birilerinin cüzdanı dolsun diye ölüme gönderilen ve toprağın altında bırakılan emekçiler için gerçek adaletin sağlanması dileğiyle…

ÖNCEKİ HABER

Leyla Güven hakkında hazırlanan yeni iddianame, mevcut dava dosyasıyla birleştirildi

SONRAKİ HABER

Elyaf İplik’te 4 işçi işten çıkarıldı, işçiler son teklifi de kabul etmedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa