Meslek lisesi: memleket değil rant meselesi
İtalya’da ölen Lorenzo bugün Türkiye’de yaşam mücadelesi veren yüz binlerce meslek lisesi öğrencisini temsil ediyor.

Fotoğraf: Evrensel
Mert AKYILDIZ
Çukurova Üniversitesi
Geçtiğimiz haftalarda İtalyan meslek lisesi öğrencisi Lorenzo Perelli’nin ölümü hem dünya hem de Türkiye gündeminde yer buldu. Henüz on sekiz yaşındaki Lorenzo, metal laminasyon stajının son gününde çelik kirişin üzerine düşmesiyle hayatını kaybetti. Ölümünün ardından Milano’da, Napoli’de ve Torino’da birçok lise öğrencisi, arkadaşlarının yaşamına mâl olan, okul ve stajın iç içe olduğu sisteme karşı yürüyüş ve protestolar düzenledi. Çünkü öğrencilerinde dediği gibi: “Kaza değil, cinayet” vardı ortada. Binlerce liseli öğrenci, hiçbir haklarının olmadığı güvencesiz ve sigortasız koşullarda sömürülmemeye karşı bir araya gelmişti; Lorenzo gibi nice arkadaşlarını kaybetmemek, düşük ücretler karşısında sözde “gelişim” adı altında Zara, ENI, Gucci gibi şirketler tarafından sömürülmemek için. Peki İtalya’da durum böyleyken Türkiye’deki meslek liseleri farklı koşullar mı taşıyor, yoksa kapitalizm bulunduğu her yere aynı sorunları mı götürüyor?
“MESLEK LİSELERİNDEN 540 MİLYON LİRALIK ÜRETİM”
Öncelikle Kasım 2021 tarihinde Hürriyet Gazetesi tarafından sanki büyük bir başarıymışçasına lanse edilen bir habere göz atalım. “Meslek liselerinden 540 milyon liralık üretim” başlığıyla yayınlanan haberde Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, göğsü kabartarak 2021 yılının ilk 10 ayında meslek liselerinden 540 milyon lira kâr elde ettiklerini söylüyordu. Aynı gazete, 2017 yılında 2500 öğrencili Aksaray Anadolu Meslek ve Teknik Lisesi’ne dair “Bu lisenin cirosu 2 milyon lira” başlığıyla başka bir haber yayınlamıştı. Haberde lisenin hedefinin diğer sene 10 milyon ciroya yükselmek olması, meslek liseleri üzerinden sağlanmak istenen rantın en somut göstergelerinden bir tanesiydi. Öğrencilerin adeta fabrikadaymışçasına düşük ücretlere çalıştırıldığı bu liseler hem kalifiye işçi üretmede hem de ucuz işgücü piyasası oluşturmada sermaye açısından yapıtaşı durumunda. Organize sanayi bölgesindeki patronların siparişleri doğrultusunda üretim yaptırılan öğrencilerin üzerinden kazanılan da milyonlarca lira. Peki burada öğrencilerin payına düşen ne? Biz söyleyelim: Ölüm riski, düşük ücret ve ağır çalışma koşulları.
Konu meslek liseleri olunca konuşacak şey de çok oluyor tabii. Bunlardan birisi de iktidarın çocuk işçilik projesi: MESEM. İktidar, Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi bünyesinde mesleki eğitim merkezlerini açacağını duyurmuştu. Öğrencilere dört gün staj bir gün okul vadeden bu program, bir yandan öğrencilerin eşit eğitim haklarına el koyarken diğer yandan çocuk işçiliğin devlet tarafından teşviki olarak düpedüz karşımızda duruyor. OSB’lerin içinde açılacak bu eğitim merkezleri haftada sadece bir gün eğitimle diploma vadederken parayla çocuk işçiliği de özendiriyor. MESEM için 1 milyon öğrenci hedefi koyan iktidar, aynı zamanda 1 milyon öğrenciyi eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakmayı hedefliyor.
“MESLEK LİSESİ RANT MESELESİ”
Öteki taraftan bakınca ise MEB, yıllardan beri meslek liselerini sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirmeye devam ediyor. Ne “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” Davaları bitti ne de “İhtisaslaşmış Meslek Liseleri”. Yeri geldi ihtiyaca göre endüstri meslek liseleri, ticaret meslek liseleri, sağlık meslek liseleri ve kimya meslek liseleri kuruldu, yeri geldi OSB’lerde bulunan meslek liselerinin kapasiteleri genişletildi, yeri geldi sermaye için hangi alanlar öncelikli duruma geldiyse o
alanların önü açıldı. Bu alanlara elektrik elektronik, endüstriyel otomasyon, kimya, makina ve metal gibi Türkiye burjuvazisinin sürekli yatırım yaptığı sektörler örnek verilebilir. Yani bir yandan kalifiye iş gücü üretilirken aynı zamanda “Meslek Lisesi Rant Meselesi”ne dönüşüyordu tablo. Koç Holding “Renault” ve “Tofaş” fabrikalarına bir yandan meslek liselerinden işçi sağlarken bir yandan da bu liselerin masraflarını karşılıyor, Boydak Holding ise Kayseri’de hem meslek liselerinden işçi sağlıyor hem de buradaki öğrencilere holdinglerinde staj yaptırıyordu.
“KOVİD-19’LA MÜCADELEDE ÜRETİM ÜSSÜNÜN KAHRAMANLARI” (!)
Öte yandan, iktidar ve sermaye gruplarının meslek liseleri üzerindeki sömürülerini en net gözlemleyebildiğimiz dönemlerden biri de şüphesiz pandeminin ilk zamanlarıydı. İnsanlar evlere kapanırken çalışmak zorunda bırakılanlar da vardı. Bunların bir örneğini işçiler oluştururken şüphesiz ikinciyi geleceğin işçileri olan meslek liseliler oluşturuyordu. İktidara yakınlığıyla bilinen medya gruplarının kimi “Kovid-19’la mücadelede üretim üssünün kahramanları” diye gözlere sundu bu öğrencileri kimi “Meslek Liseleri Pandemi sürecinde örnek oldu” diye. Ama resim ortadaydı: meslek lisesi öğrencileri pandemi sürecinde bile asgari ücretin altında sömürülmeye mahkûm ediliyordu. Aynı zamanda bu süreç okulların döner sermayelerinin %100’ün üzerinde kâr yaptığı bir süreçti. Uzun lafın kısası, online eğitim sürecinde bile maske-dezenfektan üretimi yapmak zorunda bırakılan ve staj adı altında ucuz işgücü olarak kullanılan meslek liselilere bugün iktidar sömürüden başka ne vadediyor?
SÖMÜRÜSÜZ, EŞİT VE İNSANCA BİR EĞİTİM İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE
Farklı coğrafyalar, farklı diller, farklı yaşamlar, farklı insanlar... Bu kadar farklılık içinde ortak olan parçalarımız da var elbette. Örneğin içinde bulunduğumuz sistem ve bize sunduğu sömürü, yoksulluk ve eşitsizlik. İtalya’da ölen Lorenzo bugün Türkiye’de yaşam mücadelesi veren yüz binlerce meslek lisesi öğrencisini temsil ediyor. Bugün Lorenzo için İtalya’da yapılan eylem ve gösteriler Türkiye gençliğine de ışık tutuyor. Bir arkadaşları daha bu köhnemiş sistem için ölmesin diye mücadele ederken bizlere de yol gösteriyorlar. Peki burada bizim yapmamız gereken ne? Bir araya gelmek için birilerinin daha ölmesini beklemek mi, yoksa sömürüsüz, eşit ve insanca bir eğitim için birlikte mücadele etmek mi?
Evrensel'i Takip Et