Çoğaldıkça korku azalıyor, mücadele eden kazanıyor!
Türkiye gençliği tüm bu sorunların giderilmesi adına mücadele etmek durumunda.
Evrensel
Ocak ayı itibariyle Türkiye’nin gündemi yükselen faturalar ve eriyen ücretler oldu. İşçi, memur, öğrenci fark etmeksizin birçok yurttaş kışla birlikte artan giderleri karşılayamaz duruma geldi. 21. Yüzyıl’da Isparta’ya üç gün elektrik verilmedi. Organize sanayi bölgelerinde elektrik kesintisi başta genç işçiler olmak üzere işçilere ücret kesintisi ve telafi mesaisi olarak geri döndü. Yurttaşlar bu haldeyken ne hükümet ne patronlar ücretlerdeki artışının bu kaybı karşılaması adına bir çaba göstermediler. Aksine ücretlere gelen artış zamlar karşısında eridi. İşte bu koşullarda, Türkiye’nin birçok ilinde çeşitli iş kolu ve iş yerlerinde işçiler, çalışma koşulları ve eriyen ücretlere karşı ek zam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle mücadeleye atıldı, direnişe geçti. Trendyol GO, Berr Çorap, Aryıldız Metal ve Kıraç Metal işçileri kazandı. Yemeksepeti Banabi’de, Şireci Tekstil’de, Farplas’ta ve adını tek tek sayamayacağımız birçok iş yerinde işçilerin mücadelesi sürüyor. Ankara’daki bir Banabi işçisinin ifade ettiği gibi “çoğaldıkça korku azalıyor”*, mücadele büyüyor. Mücadele edenler ise kazanıyor.
ÇIKARMAMIZ GEREKEN DERSLER VAR
Elbette birçok iş yerinde ücretlerin belirlendiği bu aylarda çıkan direnişlerden çeşitli sonuç ve dersler çıkartmak mümkün. Ama bu işçi eylemlerinde, tarihteki toplumsal hareketlerinin birçoğunda da olduğu gibi, birleşip mücadele eden kazanır sonucu daha da öne çıkıyor. En çok ders çıkarması gerekenler ise “işçi sınıfı işçi sınıfı diyorsunuz, Türkiye’de bir şey olmaz.”, “bu iktidarın karşısında mücadele ederek kazanmak mümkün değil, gerçekçi olmak lazım” diyenlerimiz olacak. Henüz sendikanın dahi olmadığı veya bugüne kadar hiçbir eylem ve direniş deneyimi olmayan iş yerlerinde birlik sağlayan, kararlı duran işçilerin mücadeleleri kazanımla sonuçlandı, bu kazanımlar da artacak gibi görünüyor. Toplumlar tarihinde binlerce toplumsal hareket – ki buna Türkiye’den de çokça örnek vardır – ile kanıtlanan mücadele edenlerin kazanacağı sonucu, bir kez daha pratikte gösterildi. Yakın zamandaki pratik göstergeler de sadece bu dönemdeki eylemlerle sınırlı değil. Birçok işçi direnişinin yanı sıra son yıllarda ODTÜ, İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri de birçok defa mücadele ederek, birleşerek kazandı. Bunca örnek arasında belki de Türkiye gençliği için çıkarılması gereken en büyük ders de güvenceli iş, nitelikli ve parasız eğitim ve her alanda hak ve özgürlükle için mücadele etmek olacak.
İŞÇİ EYLEMLERİ İLE DAYANIŞMAYA
Türkiye gençliği bugün, eğitimdeki sorunlardan gelecek ve iş kaygısına, sınırlanan hak ve özgürlüklerden ekonomik problemlere kadar çeşitli sorunlar ile boğuşuyor. Üniversite gençliği tek adam yönetiminin üniversitelere yönelik saldırılarından mustarip. Hem üniversitelerdeki anti demokratik uygulamalar hem onların sonucu olarak ortaya çıkan niteliksiz eğitim de üniversitelilerin tepkisini çekiyor. Lise gençliği ise parasız, bilimsel bir eğitim alamadığı için hoşnutsuz. Genç işçiler, tepesinde sürekli işsizlik sopasını sallayan patronların belirlediği ücretleri, temel geçim kalemlerine gelen zamlara karşı korumaya çalışıyor. Tek adam yönetiminin politikaları, düzeyleri değişmekle beraber Türkiye’de her kesimden gençlerin tepkilerini doğuruyor. Tekrar etmek pahasına ifade edelim: Türkiye gençliği tüm bu sorunların giderilmesi adına mücadele etmek durumunda. Türkiye’nin çeşitli illerindeki işçi eylemleri ile dayanışmak, kendi hak mücadelesini orayla bir görerek hareket etmek, her kazanımı kendi hanesine yazarken deneyimlerden de dersler çıkarmak bugünün ihtiyaçları arasındadır.
BİRLEŞİK VE ÖRGÜTLÜ MÜCADELE KAZANDIRACAK
Bu sayıdaki rotamızı Ali İhsan Gezer’in yeni çıkan Uygunsuz Adım kitabından bir alıntı ile sonlandıralım. “Bak yoldaş. Ben yaklaşık beş altı aydır seni izliyorum. Bir ordu mensubu olarak fazla iyisin. Bunu gördüm. Ancak örgütsüz, amaçsız ve bireysel davranıyorsun. Bu duruma son vermek gerekiyor. Bundan sonra daha bilinçli, programlı bir çalışma içine girmelisin.” Bu sade ifadeleri bir devrimci olan Mustafa Hoca, kitabın ana karakteri, bu konuşmadan sonra örgütlü mücadele içine atılacak Astsubay Ali’ye söylüyor. Mustafa Hocanın bu konuşmadaki vurgusu toplumda bir şeylerin değişmesini, haksızlıkların son bulmasını isteyen Ali’nin örgütlü bir mücadele vermesi gerektiğine yönelik. Aslında bu vurgu gerçek bir öykü olan bu kitabın her satırında var. Hak gasplarının her alanda arttığı, özgürlüklerin kısıtlandığı ama bu durumu bilmenin, haklı olmanın beş para etmediği, mücadele etmek dışında kesin kalıcı bir sonucun kalmadığı bir dönemde bu kitabın okuyucular için hazır olması ise bizler adına oldukça hoş bir tesadüf. Okumayanlar için kitabı tavsiye ederken birleşik örgütlü bir mücadelenin taleplerimizi kazandıracağını tekrar hatırlatıyoruz.
*https://www.evrensel.net/haber/454308/yemeksepeti-iscileri-mucadeleden-vazgecmiyor-cogaldikca-korku-azaldi