09 Şubat 2022 13:46

Tekstil Sokağı’nda işçi olmak zor, kadın işçi olmak daha zor

Tekstil Sokağı’nda çalışan genç kadın işçiler, yaşadıkları olumsuzluklar karşısında “her alanda özgür olmak istiyoruz” diyerek taleplerini paylaşıyorlar.

Fotoğraf: Derya Kaya/Evrensel

Paylaş

Dila NACAR

Eylem KAYAHAN

Eylül Sude SÖZÜTEK

Adana

Genç kadın işçilerin yaşadığı sorunlar, işyerlerinde yaşadıkları sıkıntılar ve 8 Mart’a giderken kadınların talepleri üzerine sohbet etmek üzere Obalar Caddesi’ndeki Tekstil Sokağı’na doğru yola çıkıyoruz. Buradaki işçiler Zara türevi büyük tekstil markalarının fason üretimlerini yapıyor. Büyük mağazalarda spot ışıklarının altında, çok yüksek fiyatlarla satışa çıkarılan kıyafetlerin üretiminin yapıldığı yerler o mağazaların ihtişamından bir hayli uzak. Görüştüğümüz işçilerden öğrendiğimize göre aldıkları 300-400 lira civarında haftalıklar ile diktikleri kıyafetleri mağazalardan satın alma ihtimalleri dahi yok. Gül, Fatma ve Saadet sorularımızı cevaplayarak genç kadın işçilerin yaşamlarına ayna tutmamızı sağlıyor.

"HEP BİZ KADINLAR SUÇLANIYOR”

Tekstil sokağına bizimle gelen atölyelerin birinde daha önceden çalışmış olan bir kadın arkadaşımız röportaj yapmamız için bize yardımcı oluyor. Tanıdığı bir kadın işçiyi yanımıza çağırmasıyla sohbetimizde başlıyor. Zayıf, kısa boylu bir kadın yanımıza geliyor. Gül, kısa bir tanışma faslının ardından -iş yerinden biraz uzaklaşarak- röportaj teklifimizi kabul ediyor. 2 yıllık tekstil işçisi Gül, gün içerisinde neler yaşadıklarını anlatarak başlıyor söze. Her anlattığı şeyde kadın olmaktan kaynaklı uğradıkları ayrımcılık kendini hissettiriyor: “Mola saatlerimiz yetiyor fakat namaz saatlerimizi moladan kesiyorlar. Burası erkeklerin çoğunlukta olduğu bir yer ve bir makineci bir kadına istediği gibi konuşabiliyor. Bunu usta başı duyduğu halde ‘Siz yüz veriyorsunuz, siz bu hale getiriyorsunuz’ diyor ve hep biz kadınları suçluyor. Masaya işi fırlatıp herkesin içinde argo sözler söyleyerek o işi yapmamızı söylüyorlar. Kadınlardan, belden dize kadar uzanan önlükler giyilmesi isteniyor. Sebebi ise kalçamızın gözükmesini istememeleri. Sigortamız yok, servisimiz yok, yemeğimiz yok buna rağmen asgari ücretin kat kat altında alıyoruz. Her şeyi kendimiz karşılamamız gerekiyor. Mecburiyetten bu şartlar altında çalışıyoruz servis olmadığı için işe yürüyerek gelmek zorunda kalıyorum çünkü dolmuş ücretleri çok fazla ve maaşımın yarısına denk geliyor. Bu yüzden 4-5 km yürümek zorunda kalıyorum. Yemeğin, servisin, temizliğin ve disiplinin olduğu şartlarda çalışmak isterdim. İş dışında bir aktivite yapamıyoruz, evden işe işten eve gidiyoruz. Hafta sonları çıkmak istesek bile genellikle mesaiye kalıyoruz. İş yerimiz mesai ağırlıklı çalışıyor buna rağmen ücretlerimiz eksik veriliyor.” Son olarak 8 Mart hakkında ne düşündüğünü sorduğumuzda Gül, aynı atılganlıkla sözlerine devam ediyor: “Kadın cinayetleri çok arttı ve kadınlar gününde dahi kadınlarımız öldürülüyor. Bir uzman çavuş kadına tecavüz edip öldürebiliyor fakat ceza bile almıyor. Bir baba 8 yaşındaki kızına tecavüz ediyor ama serbest bırakılıyor, böyle şeyleri duydukça benim bu ülkenin adaletine güvenim kalmadı.”

“MESAİ ÜCRETLERİMİZ PATRONUN ‘BONKÖRLÜĞÜNE’ GÖRE DEĞİŞİYOR

”Gül’ün konuşmaları etraftaki kadınların da dikkatini çekiyor. Gül’ün çağırması üzerine arkadaşı Fatma ile sohbetimize devam ediyoruz. İki yakın arkadaş ortaokulun ardından çalışma hayatına başlamış. Gül 16, Fatma ise 17 yaşında. Kalite kontrol bölümünde çalışıyorlar. İşyerlerine sabah beraber geliyorlar, akşam beraber dönüyorlar. Farklı atölye olmasına rağmen Fatma da Gül ile aynı koşullarda çalışıyor: “Ne yol paramız veriliyor ne yemek paramız, hiçbir şekilde destek sağlanmıyor. Asgari ücret bile almıyoruz. Her şey berbat durumda sigortamızı bile yapmıyorlar. Günde 9 saat çalışıyoruz ve bu süre dışında 1,5 saat mola yapıyoruz. Yoldaki tehlikenin yanı sıra işyerinde de haksızlığa ve ayrımcılığa uğruyoruz. İş konusunda aileden ya da patrondan yana destek görmüyoruz. Onlar ne derse o oluyor. Çalıştığım iş yeri erkek ağırlıkta ve bize davranış tarzları genellikle argo oluyor ve yanlış yaptığımızda işi yüzümüze fırlatıyor. Özel hayat diye bir şey zaten yok. Tuvalete sadece abdest almaya gidebiliyoruz. Onun dışında gittiğimizde ise usta başı arkamızdan gelip işin başına dönmemizi söylüyor. Mesai ücretlerimiz patronun bonkörlüğüne göre değişiyor. Mola yaptığımız süre bize yeterli geliyor fakat namaz saati vermiyorlar bunların yanı sıra sadece isteklerimiz içerisinde sigorta ve servis imkânı istiyoruz evim buraya uzak.” İşyerlerinde erkek işçiler ve ustabaşıları tarafından sık sık mobbinge maruz kalmaları iki kadının da yaşadıkları zorluklara işaret ediyor. Fatma’da kadınların yaşadıklarına isyan ediyor: “Kadınlara hiçbir şekilde eşit davranılmıyor, aşağılanıyor ve hatta öldürülüyorlar. Tecavüzde bile kadınlar suçlanıyor, erkek ceza bile almıyor.”

REGL GÜNLERİ TUVALETE GİDEN KADINLAR UYARILIYOR

Fatma ile sohbetimizin son bulmasıyla vedalaşarak, bir kez daha görüşmek için sözleşerek tekstil sokağından çıkıyoruz. Yol üstünde birisini bekleyen başka bir kadın işçiyle karşılaşıyoruz. Kendimizi tanıtmamızla röportaj teklifimizi ona da sunuyoruz. “Konuşabilirim ama çok vaktim yok” cevabını almamızın ardından sorularımızı 23 yaşındaki Saadet’e soruyoruz. Saadet başka bir atölyede çalışıyor. Fatma ve Gül’ün koşullarına nazaran Saadet “daha iyi” şartlarda çalışıyor. Kısa olmasına rağmen yine de birçok şey öğrendiğimiz bu akıcı sohbette Saadet’e kulak veriyoruz: “Sigortamız var, yemeğimiz var fakat servisimiz yok. Yapılan yemekler hastane yemeklerinden bile daha kötü. Servis olmadığı için sabahın karanlığında gelmek bizim için zor oluyor. Şu anda çalıştığım yerden memnunum çünkü şu anki şartlara alıştım. Kadın olduğum için haksızlığa uğradığım oluyor. Telefon serbest olduğu için işi olmayan bir makineci telefonla oynayabiliyor fakat biz yaptığımız zaman göze batıyoruz. Biz kadınlar özel günlerimizde fazla tuvalete gittiğimiz zaman uyarılıyoruz. Pazar, pazartesi izin günlerimiz oluyor ama genellikle mesai yapıyoruz. Biz kadınlar her alanda özgür olmak istiyoruz.”

ÖNCEKİ HABER

Musa Orhan'a hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanan Ezgi Mola: Uzlaşmak için 50 bin TL istedi

SONRAKİ HABER

Bilecik'te kusma ve ishal şikayetleri artınca araştırma başlatıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa