İşçi sınıfı mücadele yolunu gösteriyor
İşçi sınıfı bir kez daha “Mücadele eden kazanır.” diyebilmenin koşullarını yaratıyor.

Fotoğraf: Eren Ergine/Evrensel
Geçtiğimiz son 1 ayda Türkiye’nin birçok yerinde genç işçilerin ön saflarda olduğu çeşitli işkollarında grev ve direnişler yaşandı. Temel giderlerin pahalanması, asgari ücret zammının hızlıca erimesi, sendikasızlık gibi çeşitli sorunlar karşısında birçok iş yeri iş bıraktı. Genç işçiler bu süreçten birçok deneyimle ayrıldı. Özellikle motokuryelik gibi yeni işkollarında sendikanın iş yeri tarafından tanınması taleplerden biriydi. “Birlikte mücadele eden kazanır” şiarı Boğaziçi mücadelesinden bu yana dergimiz sayfalarında pek çok kez kendisini kanıtlamışken, bu defa genç işçilerin zam taleplerinin karşılanmasını sağladı.
Bu noktada, gençliğin mücadele eden işçi emekçi kesimler başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlerle taleplerinin ve mücadelesinin nerede ortaklaşabileceği, ekonomik olarak çeşitli iş kollarında başlayan zam taleplerinin, bunun ötesinde gençliğin kendi taleplerini kazanabilmesi bakımından nasıl bir yol açtığı tartışma başlıkları gündeme geliyor. Ve elbette kime neden işçi nedir, düşük ya da yüksek ücrete göre sınıf tanımlaması yapılabilir mi, meslek gruplarının aldığı ücret arasında nasıl bir denge bulunmalıdır, birinin ücret artışını kazanması diğerinin maaşının azalması anlamına mı gelir gibi çeşitli sorular da oluşmadı değil. O zaman gelin bu sorulara cevap arayalım.
SINIF NEDİR?
Toplum, farklı tarihsel dönemlere özgü olarak temel iki sınıf ve onlara bağlı olan çeşitli ara sınıf ve katmanlardan oluşur. Gruplar, meslekler, yaş kuşakları, kimlikler gibi çeşitli sosyolojik temelli tanımlamalar, yalnızca sınıfsal farkın içerisinde nesnel temelli bir ayrışmayı ya da ortaklaşmayı ifade edebileceği gibi “sınıf” kavramıyla açıklanabilecek temel çelişkileri ifade edebilecek kapsama da sahip değildir. Çünkü esas çelişki üretici güçler ile üretim ilişkileri arasında olan çelişkidir. İnsanların hayatlarını devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu malların üretimini sağlayan üretici güçler zorunlu olarak içinde bulunduğu üretim ilişkilerinde bir sınıf olarak yer alırlar. Bu noktada, Marksist Lenininst teori sınıf kavramını ortaya koyarken öncelikle üretim araçları ile kurulan ilişkiyi inceler. Lenin sınıfları belirleyen dört noktaya vurgu yapar. Tarihsel olarak belirlenmiş bir toplumsal sistemdeki yerlerine, üretim araçlarıyla olan ilişkilerine, emeğin toplumsal örgütlenmesindeki rollerine, elde ettikleri toplumsal zenginlikteki paya ve bu payı elde ediş yöntemlerine bakılması gerekir. Böylelikle sınıf tanımının dayandığı temel dinamikler formülize edilmiş olunur. Üretilen ürünlerin karşılığında alınan ücret, sahip olunan sosyal haklar ve yaşam tarzı sınıfları belirlemez. Bunlar ancak ezilen sınıfın hak ve özgürlük mücadelesinin bir sonucu olarak gelişebilir ya da gerileyebilir.
SINIFIN GÜCÜ TARİHİN İLERLETİCİ GÜCÜ
İşçi sınıfı, kapitalist üretim ilişkileri içerisinde sınıf mücadelesinin en ilerici gücüdür. Üretim araçlarının mülkiyetine el koyan kapitalist sınıf, toplumsal gelişmenin önünde bir engel olarak, üretici güçlerinin devamlı olarak ileriye doğru gelişiminin karşısında kendi iktidarını yani geri olanı muhafaza etmeye çalışır. Toplumsal tüm olayların ve en geniş kesimlerin çıkarlarıyla devamlı olarak çatışma içerisindedir. Zira sermayesinin devamlı olarak genişleterek egemenliğini koruyabilen burjuvazi bu sebeple tüm ezilen sınıfların, kadınların ve gençliğin yaşamını giderek yoksullaştırır, temel hak ve özgürlükleri baskı altında kontrol etmeye çalışır. Oysa bunun karşısında işçi sınıfı, burjuvazinin devamlılığını sağlayabilen tek güç olan üretimi durdurabilecek bir sınıftır ve gücü buradan gelir. Bu sınıfsal gücüyle burjuvazi tarafından yönetilen eğitim, sağlık, çevre, demokratik süreçler gibi tüm alanların gençlik gibi tüm toplumsal kesimlerin çıkarlarına uygun olan düzenlenmesini sağlayabilir. Bunu siyasal iktidar mücadelesinde burjuvazinin egemenliğine son vererek yapmanın yanı sıra günlük talepler etrafında maaşların yükseltilmesi, çeşitli sosyal hakların kazanılması, burjuva demokratik kazanımların korunması gibi alanlarda da sürdüreceği örgütlü mücadele tüm toplumsal kesimlerin mücadele alanının genişliğini ve kazanımların ilerleyişini korur, onu muhafaza eder. Toplumsal muhalefeti oluşturabilecek her kesimin haklarının korunması ve kazanılmasının bu sebeple tek garantörü işçi ve emekçilerin örgütlü gücüdür.
Bu sebeple bugün Türkiye’nin birçok yerinde başlayan grev ve direnişler, ekonomik talepler etrafında yan yana gelerek insanca bir ücret mücadelesini sürdürürken devletin temel ücret ve krizin faturasını halk kesimlerini ödetme politikasının karşısında siyasal bir mücadelenin de yolunu çiziyor. Moto kuryelerin patronlar karşında sürdürdüğü mücadele, çeşitli meslek gruplarının ücretinin üzerine çıkmaktan ya da onların ücretini düşürmekten çok, tüm toplumsal kesimlerin acil talepleri etrafında nasıl mücadele etmesi gerektiğine örnek olduğu gibi aynı zamanda tüm işkollarında ücretlerin yükselmesini sağlayabilecek bir güç oluşturuyor. Gençlik kesimlerinin de bu anlamda eğitim ve iş alanlarında talepleri için mücadele edebileceği bir yol çiziyor, bir kez daha “Mücadele eden kazanır.” diyebilmenin koşullarını yaratıyor.
Evrensel'i Takip Et