9 Şubat 2022 13:17

Burjuva hukukun sınırlarının ötesini düşünmek

Adalet Bakanı’nın değişmesi bizim için neyi değiştirecek? Hukuk tepemizde sallanan ulvi bir numen mi, yoksa ekonomik altyapının tezahürü olan bir fenomen mi?

Burjuva hukukun sınırlarının ötesini düşünmek

Themis heykeli | Fotoğraf: Tingey Injury Law Firm/Unsplash

Kazım YİĞİT

Antalya                                   

Adalet Bakanlığı görevine, istifa eden Abdülhamit Gül yerine Bekir Bozdağ atandı. Bizim için ne değişecek? Bekir Bozdağ olumlu veya olumsuz ne gibi değişiklikler yapacak? Adaleti tahsis edebilecek mi, yoksa sadece önemsiz bir figür mü? Marksistler bu konuda ne düşünüyor? Hukuk tepemizde sallanan ulvi bir numen mi, yoksa ekonomik altyapının tezahürü olan bir fenomen mi? Kişilerin adaleti tahsis etme, onda etkili olma olasılığı nedir?

 “Hukuk, hiçbir zaman, toplumun iktisadi durumundan ve ona tekabül eden uygarlık derecesinden daha yüksek konumda olamaz.”*

BURJUVA HUKUK VE ADALET SORUNU

Marksistler, doğal (tabii) hak ve hukuk gibi idealist kavramlara riayet etmezler. Hukuku üreten güç, ekonomik altyapı ve onun üzerinde yükselen siyasal erktir. Bu bağlamda, en gelişmiş demokrasilerde bile işçinin emek fazlasına bedava sahip olmak (artı değer sömürüsü) tamamen yasaldır.

Kapitalizm, meşruiyetini kendi hukuk sistemiyle sağlamaya çalışır. Mahiyeti gereği en “demokratik” ülkede de en antidemokratik ülkede de aynı olan bu durum, daha az gelişmiş ve görece anti demokratik ülkelerde dişlerini daha fazla sivriltir. Yani burjuvazinin hukuku, her ülkede ayrı bir süzgeçten geçer.

İşte Türkiye, yine onların tasnifine göre anti demokratik, yozlaşma ve nepotizmin hat safhada olduğu, faşizmin temellerinin atıldığı bir “hukuk devleti.”

Burjuva hukuku, Türkiye’deki siyasi gücün süzgecinden geçince, bugünkü durumla karşı karşıya kalıyoruz. AKP’nin bir haramisi gidiyor, diğeri geliyor. İsimlerin pek bir önemi yok, mevcut kanunları en geri biçimiyle uygulayacakları, hatta bazı kanunları görmezden gelecekleri aşikâr. Zira mevcut hâkim ve savcı alım koşullarıyla da kendi iktidarlarını hukuk yoluyla savunmaya yarayacak her türlü aksiyonu alıyorlar, alacaklar.

Dediğimiz gibi, isimlerin bir önemi yok. Abdülhamit Gül olur, Bekir Bozdağ olur. Bunlar günlük konulardır. Esas olan şey, burjuva hukukunun gerçek mahiyeti, Türkiye gibi, kapitalizmin en gerici ve en vahşi biçimi olan faşizme ilerleyen ülkelerin ona verdiği yön ve bununla başa çıkma yöntemleridir.

Burjuva hukuku ve faşizme karşı koymak da günlük dedikodu siyasetiyle değil, kararlı bir sosyalist muhalefetle mümkündür. İşçi sınıfı ve onun öncü gücü olan partisi, önce karşı mücadele aldığı aksiyonları da işçi sınıfının iktidar mücadelesinin strateji ve taktiğine bağlı olarak alır. İktidarı ele geçirdiği anda burjuva hukukunu alaşağı ederek yerine kendi hukukunu geçirir. Sınıfların ortadan kalkacağı daha yüksek bir aşamada ise hukuk sönümlenerek tahakküm özelliğini yitirir. Ancak o zaman, hukuk, idealist doğal hukukçuların sözünü ettiği “gerçek” mahiyetine ulaşabilir.

*Marx, K. (1969) Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, 2. Baskı, Sol Yayınları, Ankara, sf. 31

Evrensel'i Takip Et