Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
9 Şubat 2022 14:23
/
Güncelleme: 19:26

İsimler değişiyor adaletsizlik değişmiyor

İşçi sınıfı iktidarında adalet, toplumda çıkacak uyuşmazlıkların çözümüne yönelik tasarlandığından bize en uygun adaleti tesis edebilecek yalnız onun mahkemeleridir.

İsimler değişiyor adaletsizlik değişmiyor

İllustrasyon: Pixabay

Deniz TEPE

Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Geçtiğimiz günlerde Resmî Gazete’de yayımladığı bir kararla Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü görevden alıp yerine Bekir Bozdağ’ı atadı. Tek adam rejimi için görevlere kimin getirilip hangi kişinin görevden alındığı önemli olmamakla birlikte, geçmiş dönemlerde de bur görevi üstlenmiş oşam Bekir Bozdağ’ın atanması çeşitli tartışmalara yol açtı. Bu tartışmalardan yola çıkarak, özel olarak tek adam rejimindeki Adalet Bakanlığının ülkedeki adalet sorunu üzerindeki basıncını, çeşitli yönetim kademeleri gibi görünen makamların işlevlerini, konu bahis olan makama giden gelen kişileri ve bugünkü üretim ilişkilerinde adaletin tesis edilmesinin sınırlarını, hukuk fakültesindeki öğrencilerin tartışmalarında öne çıkan eğilimleri incelemek gerekiyor.

BAKANLIĞIN KARNESİ

Öncelikle istifa dahi edemeyen, yalnızca tek adam tarafından affedilen kişiler Cumhurbaşkanı’nın emirlerini uyguladıkları sürece vardır. Cumhurbaşkanı ile ilişkileri biat ettikleri ölçüde var olan bu temsilcilerin hangi sermaye kliğinden olduğu şöyle dursun, hepsinin ortak özelliği tek adama methiyeler yazmak ve bulundukları alanlarda onun emirlerini yerelleştirmektir. Yerelleşme faaliyetlerinin içeriği, işçi-emekçiler ve onların gençlik kesimlerinin hak ve özgürlüklerine saldırıları; elde ettikleri sonuçlar ise kabaca sınıf mücadelesinin seyriyle orantılı zafer ya da yenilgilerdir. Bununla birlikte, üst yapının kontrolör görevlerinin fotoğrafı parçalı görünebilir. Örneğin bakanlıklar, valilikler, rektörler… Ancak uzaktan bakıldığında elde edilen bu fotoğraf, yakınlaştıkça her birinin sadece daha kolay nüfuz edebilmesi için alanlara bölünmüş, gelişmiş ama son kertede bağımsız olmayan hücreleridir. Bugünün toplumsal ilişkilerine denk düşerken hareket alanının sınırları durmaksızın değişir. Diğer taraftan bu makam ve kişilerin belli ölçüde sahip oldukları inisiyatifler ise beklenildiği üzere egemen sınıfın çıkarlarıyla sınırlı, ancak onlara uygun olduğu ölçüde hayata geçirdikleri pratiklerdir. Mevzu bahis olan, çeşitli yönetim kademeleri gibi görünen makamların işlevleri tam da burada anlam kazanır. Adalet kurumlarını kurmak, idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak gibi kamu gücüyle donatılmış olan Adalet Bakanlığı makamının yöneticisinin hareket alanını da bu alanda yürüttüğü planlar da ancak sermayenin “adalet”ini tesis edebilir. Bir de bu “adalet”in görüngülerini hatırlayalım:

2020 yılındaki af düzenlenmesi ile organize suç örgütü liderleri, taciz, tecavüz, istismar suçlarından yargılananlar cezaevinden salıverildi.İHD’nin verilerine göre sadece 2018 yılında sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle 9 bin 654 kişi gözaltına alındı. Barış Akademisyenleri davalarında 72 yıl 6 ay hapis cezaları verildi.Baroların yapısını ve seçim sistemini hedef alan “çoklu baro” teklifi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında verilen AİHM kararları uygulanmadı.Ankara Katliamı davasında soruşturma derinleştirilmedi, asıl sorumlulardan hesap sorulmayıp dava karanlıkta bırakıldı.HDP’nin kapatılma davasından indirimle sonuçlanan kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve katliam davalarına kadar adalet sınıfta kaldı.

Önceki bakan, ister Süleyman Soylu kliğiyle ters düştüğünden isterse eskiyen parçayı değiştirmek için “kurban” edilmiş olsun, hatırlanacak olan, koltuğunu bırakırken arkasından bıraktığı adaletsizliklere karşı “Adalet Nöbetleri”nin sürdüğüdür. Bekir Bozdağ’ın ise koltuğuna geçerken söylediği, “…Cumhurbaşkanımızın adalet politikalarını hayata geçirmek için büyük bir çabayı ortaya koyacağız” sözü, kişiler değişse de hangi “adalet”in bakanlıkta kaldığının itirafıdır.

ADALETİ NASIL SAĞLAYACAĞIZ?

Adalet kavramı her siyasi görüş, her ideoloji, her inanış kalıbı ve de her sınıf için farklı anlam taşır. Yukarıda gördüğümüz “adalet”, bizim alışık olduğumuz, yer yer istisnaları olsa da birçok kez rastlayabileceğimiz patronların adaletidir. Soma katliamı davasında patronlar aklandığında, İpek Er’e tecavüz ettikten sonra intihara sürükleyerek yaşamını yitirmesine neden olan Uzman Çavuş Musa Orhan 10 yıl cezayla cezaevine dahi girmediğinde ve daha onlarca genel hak ihlallerindeki cezasızlık durumlarında mahkemelerde yazan “adalet” bu türden bir adalettir. Bir de bunun karşısında, bununla taban tabana zıt işçi sınıfı iktidarı altındaki adalet vardır. Bu adalet ise en başta gelir dağılımındaki adaletsizliği çözmesiyle bilinmekle birlikte, hak ve özgürlükleri de güvence altına alır. Sosyal adaletin tesisi bir şemsiye yarattığından, adalet sorunu yağmura dahi dönüşse toplum güvendedir. Tekil olanların birbirleriyle eşitliği bütünün normlarından, bu normlarda her bir tekilin -değiştirici olmakla birlikte -özelliklerinin bilinmesiyle ortaya çıkar. Bu ortaklık işçi sınıfı iktidarında, toplumsal yapıda çıkacak uyuşmazlıkların çözümüne yönelik süreçleri üretebilecek biçimde tasarlanır. Bu yüzden yaşanabilecek her somut duruma karşılık verebilecek, bizim çıkarlarımıza uygun adaleti tesis edebilecek yalnız onun mahkemeleridir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Cesaret zamanı

Cesaret zamanı

Ucuz emek ve yüksek kâra dayalı çalışma düzeni sendikal yasaklarla sürüyor. Bu düzenin değişmesi için sendikal hak ve özgürlüklerin kazanılması ve bunun için mücadele hayati önemde. Fiili grevleri kazanımla sonuçlanan Birleşik Metal-İş’in Başkanı Özkan Atar, “İşçiler inisiyatifli ve cesur olmalı, bize düşen sinmek değil mücadele etmek” diyor.

Sendikalı işçi oranı: %8,4

TİS kapsamındaki işçi oranı: %4,7

İş cinayetinde ölen sendikalı oranı: %1,9

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et