09 Şubat 2022 16:45

Bir Olay: Motokuryelerin eylemleri Bir Kavram: Gig ekonomisi

Sömürünün daha da ağırlaştırıldığı yeni model gig ekonomisi karşısında da çözüm birlik olmaktan geçiyor, nitekim motor kuryeler de tam olarak bunu yapıyorlar.

Fotoğraf: Eren Ergine / Evrensel 

Paylaş

Bir Olay: Motokuryelerin eylemleri

Türkiye halkı gitgide yoksullaştığı bir yılı geride bırakırken zar zor geçinmeye çalışan işçi ve emekçiler 2022’de gözlerini resmî enflasyon ve maaşlarına gelecek zam oranlarıyla açtılar. Yine hissedilenin altında açıklanan resmî enflasyon oranları halkın her kesimi için insanca yaşamayı zorlaştıran maaş “zam”larına yol açsa da dikkat çeken emekçi hareketlerinden bir tanesi motokuryelerin eylemleri oldu. Yalnızca TÜİK’in açıkladığı %36’lık enflasyon oranının değil, yer yer %10’ların bile altına kadar düşen maaş zammı haberleriyle geçimsizliğe itilen motokuryeler hem insanca çalışma koşulları hem de insanca maaş için kontak kapatarak yeni yılı karşıladılar.

Trendyol için çalışan motokuryelerle başlayan bu eylemler; HepsiJet, Scotty, Aras Kargo, Sürat Kargo, Yurtiçi Kargo ve Yemeksepeti Banabi çalışanlarının eylemleriyle devam etti. Bu eylemlerde ön plana çıkan talepler sendika hakkının tanınması ve düşük ücret dayatmasına son verilmesiydi. Örgütlü eylemlilik sonucu önemli kazanımlar da elde edilen bu emekçi hareketleri, aynı zamanda dikkatleri yeni sayılan bir iş modeline çevirdi: Gig ekonomisi.

Çeşitli sektörlerden dijital medya platformlarının yıllardır tercih ettiği ve kârlılık düzeylerini artırdığı bir model olarak beliren Gig ekonomisi hakkında çeşitli çevreler, sınıfsal konumları itibarıyla farklı yorumlar geliştiriyorlar. Yemeksepeti motokuryeleri adına konuşan TÜMTİS İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Türkmen’in “bu modelde emeğin hunharca sömürüsü vardır” dediği Gig çalışma modelini bir de biz ele alalım.

 

Bir Kavram: Gig ekonomisi

Gig ekonomisini anlamak için dijital medyanın, özellikle de platform kapitalizminin temel unsurlarını anlamak elzem. Yine de daha kapsamlı bir anlayış için dijital medyanın da temelleri üzerinde kurulduğu kapitalizmin biraz daha eski tarihine bakmakta fayda var. 1970’lerin sonunda iyice görünür olmaya başlayan ve artık etkisini her alanda hissettiren neoliberalizm, başta emekçiler olmak üzere halk kesimlerinin tümünün sosyal güvencelerine ve insanca yaşama haklarına karşı, şirketlerin kârları adına bir savaş başlattı. İş güvenliği ve sosyal hakların birer birer tırpanlandığı devasa bir özelleştirme dalgası dünyayı sararken dijital medyada da bu temeller üzerinde iş modelleri kurulmaya başlandı. Google, Amazon, Facebook gibi platformlar şaşırtıcı hızda büyümeleri ve çok yüksek kârlılıklarıyla dikkatleri üzerlerine çektiler. 2018’e gelindiğinde, Forbes’a göre, en değerli on şirketten yedisini dijital teknoloji şirketleri oluşturuyordu bile. Bu büyüme devam etti. Platformlar kârlarını artırdılar ve tekelleşmeyi sürdürdüler.

Platformların iş modeli, özel üyeliklerin yanı sıra esasen reklama ve pazarlamaya dayalıdır. Algoritmalar vasıtasıyla toplanan devasa boyutta veri; kullanıcıların profilini çıkarmak, onların hareketlerini öngörmek, hedeflenmiş reklamlar yoluyla reklam verenlerden platforma para aktarmak için kullanılır. Biçimi itibarıyla geleneksel iş modellerinden farklı olarak algoritmik yönetime dayanan platform kapitalizmi, özünde aynı kapitalist amaca bağlıdır: Kâr. Bunun için maliyetleri olabildiğince azaltmaya çalışan platformlar, insanların yer aldığı kaçınılmaz işlerde düşük ücret ve sözleşmesiz, düzensiz iş verme yoluyla olabildiğince az maliyet çıkarmaya; üretim sürecinde de aynı yöntemlerle artı-değer oranını artırmaya çalışır. Örneğin, ABD’deki bir şirket, tek bir güvenlik sorununun çözülmesi için Güney Asya’daki bir yazılım mühendisine çok düşük bir ücreti dayatabilir. Bunun yanı sıra çalışanlarının sigorta gibi sosyal güvenceleri için de ödeme yapmak zorunda olmadığından çok daha yüksek düzeyde kâr edebilir. İş güvencesizliğini, örgütlenme hakkının yok sayılmasını, düşük ücreti dayatan bu yeni modelin adı Gig ekonomisi.

Henüz 2009’da Uber ile belirgin biçimde gözlenen bu “bağımsız” çalışma modeli, liberal çevrelerce, herkesin “özgürce” çalışabildiği ve geçinebilme fırsatı kazandığı bir model olarak propaganda edildi. En geniş anlamıyla çevrim içi platformlar vasıtasıyla sözleşmesiz emekçilerin çevrim içi ya da çevrim dışı işlere yönlendirildiği bir model olarak tanımlanabilen ve Türkiye’de de Yemeksepeti, Getir, Banabi gibi şirketler ile gündelik yaşamdan artık tanışık olduğumuz motor kuryelerin neredeyse tamamının dâhil olduğu Gig ekonomisi, elbette fırsatlar cenneti olmanın biraz ötesinde. Çalışanlar açısından Gig modelinin dayandığı temel unsurlar şöyle sıralanabilir:

- Uzun çalışma saatleri ve düşük ücretler

-Özlük ve örgütlülük haklarının yok sayılması

-Sağlık ve güvenlik riskleri

-İş güvencesizliği

Gig modeliyle çalışmak zorunda kalan emekçilerin bu risklerden ve geçimsizlik belirsizliğinden ötürü yaşadığı uzun süreli psikolojik sorunlar ise cabası.

SERTLEŞTİRİLEN KOŞULLARA KARŞI YÜKSELEN DİRENİŞ

Her ne kadar yaygınlığından ötürü platform kapitalizmi ile özdeşleşse de Gig modeli aslında uluslararası sömürüyü kolaylaştırması, işçilerin tarihsel süreçte elde ettiği toplumsal kazanımları eritmesi; şirketler için “yük” olan halkın sosyal güvencelerinin yok sayması ve emekçilerin örgütlenmesini engellemeye meyilli olmasıyla aslında her kapitalist kurumun hayallerini süsleyen bir model.

Fazla mesai harcamasının olmadığı, tekelci kapitalizm ve artan işsizlik ile emekçilerin bir parçası olmaya mahkûm edildiği, insanca yaşamak için gerekli tüm bireysel ve kitlesel hakların büyük şirketlerin kâr hırsında eriyip gittiği Gig ekonomisi, sürekli gözlem ve insafsız zaman baskısı altında çevrim içi çalıştırılan emekçiler ile sermaye sahipleri arasındaki güç ilişkisini de sermayedarlar lehine dengesizleştirmesiyle ayrıca bir ideolojik karaktere bürünüyor.

Neoliberal kapitalizmin bağrında doğup filizlenen ve gelişen gig ekonomisine karşı Türkiye’deki motor kuryelerin eylemlilikleri ise öğretici. Bu yeni model, aslında kapitalist kâr hırsının yeni bir biçiminden başka bir şey değil. Büyük şirketlerin emek sürecindeki dayatmalarına karşı Gig modelinin parçası olan çalışanların tek çaresi birlik olmaktan geçiyor. Elbette sadece Gig ekonomisine karşı değil, kapitalizme de karşı.

 

Kaynakça

Stark, D., & Pais, I. (2020). Algorithmic management in the platform economy. Sociologica, 14(3), 47-72.

Moore, P. V. (2018). The threat of physical and psychosocial violence and harassment in digitalized work (p. 54). International Labour Office.

ÖNCEKİ HABER

Komisyon, HDP'li Milletvekili Semra Güzel'e sözlü ve yazılı savunma için tebligat gönderdi

SONRAKİ HABER

Üretim çılgınlığının gölgesinde iklim krizi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa