Erkek hegemonyası, sanat ve kadın!
Sinan Araman, Eda Semehat Şanlı’nın “Hiçbir Zaman” isimli resim sergisi üzerine yazdı.

Eda Semehat Şanlı | Fotoğraf: Sinan Araman
Sinan ARAMAN
Kovid 19 pandemisi ve salgın riski nedeniyle yaşamın neredeyse askıya alındığı iki yılı aşkın bir süredir sinema, tiyatro, konser, sergi vb. sanatsal faaliyetlere hasret kaldığımız bu süreçte önlemlerin biraz olsun esnetilmesiyle bu tür etkinliklerle doya doya hasret giderenlerimiz çokça oluyordur muhtemelen! Sizleri bilmem ama benim için biraz böyle geçiyor bu aralar! İşte çok etkilendiğim sanatsal gösterilerden birisi de uzun yıllardır Kadıköy’den tanışık olduğum sevgili arkadaşım Eda Semehat Şanlı’nın resim sergisi oldu. Şanlı’nın “Hiçbir Zaman” başlıklı ilk sergisi 8 Şubat’ta Maltepe, Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde sergiye açıldı.
1985, Erzincan doğumlu olan Şanlı, babasının saz ve söz ustası bir halk ozanı, annesinin ise iyi bir masal anlatıcısı olduğunu belirtiyor. Üniversiteyi geleneksel el sanatları bölümünden okuyan Şanlı’nın resim yapmaya ilgisi çocukluk yıllarında abisinin etkisiyle oluşmuş. Üniversite birinci sınıfta iken temel sanat eğitimi hocasının isteğiyle hocasının atölyesinde resim öğrenmeye ve yapmaya devam eden Şanlı, üniversite yaşamının ardından bir yandan evini bir atölye gibi kullanarak çalışmalarını sürdürürken öte yandan anaokullarında görsel sanatlar öğretmenliği yapmaya başlamış. Şanlı, halen İnsan Kaynakları Geliştirme Vakfı’nda mültecilere yönelik el sanatları ve resim dersleri vermeye devam ediyor.
Fotoğraf: Maltepe Belediyesi
KUZGUN VE KADIN!
Şanlı, üniversite yıllarından sonra karşılaştığı ressam Amedeo Modigliani’nin çizimlerinden çok etkilendiğini belirtiyor. Keza, sergideki kadın portrelerinde bu etki yoğun bir şekilde hissediliyor. Tuvallerine yansıyan çizimlerde “yorgun, umutsuz, dışlanmaktan, meta olarak görülmekten, uğursuz, şeytan sayılmaktan yorulmuş kadınların mutsuzluğunu” yansıtmak istediğini belirten Şanlı’nın kadın figürlerine kuzgun türünde kargalar eşlik ediyor. Karganın mitolojide zeki ve yetenekli bir tür olarak tanrılara eşlik ettiğini hatırlatan Şanlı, Anadolu’da ise renginden, sesinden hatta zekâsından dolayı şeytan olarak algılanmanın ötesinde taşlanıp, kovalanarak toplum tarafından saldırıya maruz bırakıldığına dikkat çekiyor! Kargaların maruz kaldığı bu talihsiz durumu eril kültürün “kadın” algısına benzeten Şanlı, yaşadığımız coğrafyanın kültürel algısındaki bu metaforu oldukça etkili bir şekilde çalışmalarına taşıyor. Bir arkadaşının önerisiyle portrelerin altına ABD’li şair Edgar Allan Poe’nun ‘Kuzgun’ şiirin dizelerini iliştirilen Şanlı’nın bu tercihi resimler ile dizelerin birbirini bütünleyerek sergiyi daha da çarpıcı kılan bir estetik bileşimi oldukça başarılı bir şekilde sunuyor...
RESMİ BÜTÜNLEYEN DİZELER
Şanlı’nın tabloları şiir ve resim arasındaki güçlü imgesel bağı gösterdiği kadar, kapitalizmin günümüze değin taşıdığı eril kültürü kadının penceresinden çok güçlü bir şekilde sorgulatıyor. Kadının tarihsel süreç içinde evrensel/yerel düzeylerdeki eril bakış açısından sıkıştırıldığı tutsaklığa içten içe bir itirazı/isyanı imgeliyor. Başta coğrafyamız olmak üzere barbarlığın hortladığı şu karanlık dönemde Şanlı’nın kadın figürlerinin ruhundan taşan hüzün bir isyanı da çağrıştırıyor derinden! Kuzgun şiiri ise sergideki tablolara ayrı bir boyut ve anlam katıyor. İşte tabloların ruhuyla bütünleşen o dizelerden seçtiğimi iki bölüm:
"Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa? Ey kutsal yaratık” dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!/ Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,/ Korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan/ Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan...”/ Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman.”
Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün; / Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,/ Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,/ Sonra Kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan/ Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan./ Çatlak çatlak: "Hiçbir zaman."
Fotoğraf: Maltepe Belediyesi
KADIN, SANAT VE ÖZGÜRLÜK!
Doğayı ve salgın örneğinde olduğu gibi toplumları hızla yok oluşa ve yıkıma doğru sürükleyen kapitalizmin çarkları, insanı kapitalist üretim ve tüketimin nesnesine indirgerken, ezilen sınıflar, halklar ve inançlar bu sistemin faturasını ekonomik ve ekolojik krizler, savaşlar, salgınlar, hayat pahalılığı, yoksulluk vd. şekillerde ödemek zorunda bırakılıyor! Kapitalist üretimin çarklarından kaynaklanan insanlığın bu esareti en çok da kadınları mağdur ediyor. Avrupa’da kadın cinayetlerinde başı çeken ülkeyiz maalesef! İslam coğrafyası ve şeriat düzeni ise İŞİD, Afganistan örneğinde olduğu gibi kadınlara ve kız çocuklarına hayatı cehenneme çevirdiğini söylemeye gerek bile yok sanırım! Marx ve Engels’in belirttiği gibi kadının özgürleşmediği bir ortamda toplumun tümü esaret altındadır aslında; ataerkil, köhne, bağnaz ve karanlık düşüncelerin esareti altında! Ressam Eda Semahat Şanlı ise bu güzel ve anlamlı sergide sanatın da esaret altında olduğuna vurgu yapıyor haklı olarak: “Bu yüzden diyorum ki, toplumumuzda kadın ve sanat ilişkisi erkek hegemonyası altında kaldıkça ne sanat toplumlara ulaşacak ne de kadınlar özgür olacaktır.”
Kovid 19 pandemisinin kapitalizmin esaret altındaki günlerini bile bize arattığı şu zamanlarda Şanlı’nın sergisini kaçırmayın derim. Adında İstanbul geçen insan/kadın haklarına yönelik bir sözleşmeyi dahi uygulamayan yüzkarası bir ülke yönetiminin ağır rejimi altında daha da yoğun bir şekilde ezilen, tacize, tecavüze maruz kalan kadınlarımız ve kız çocuklarımız!
Şanlı’nın sergisini izlerken son zamanlarda elimde olan kitaplardan biri olan John Berger ve ressam oğlu Yves Berger’in sanat ve resim üzerine oldukça anlamlı ve düşündürücü yazışmalarının yer aldığı “Top Sende” adlı kitap geldi aklıma. Kitabın 46. Sayfasında John Berger sanat, bilim ve felsefe arasında şöyle bir tespitte bulunur: “Filozoflar cevap arar; sanatçılar ise ararken kuşkuyla karşılaşır. Bilimciler formüller koyar, sanatçılar metaforlar bulur.” Şanlı’nın tablolarındaki portreler insanlığın ve toplumsal cinsiyet algısının eşitsiz tarihini kadın imgesiyle sorguluyor, düşündürüyor ve dahası kadınların kuşku dolu bakışlarını çarpıcı metaforlarla yansıtıyor...
SERGİ 21 ŞUBAT’A KADAR DEVAM EDECEK
8 Şubat’ta başlayan resim sergisinin 21 Şubat’a kadar devam edeceğini belirterek Sergiye dair bu yazıyı Şanlı’nın tablolarında iliştirilmiş haliyle daha bir derinlik kazanan şairin dizeleriyle bitirelim: “Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde / Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan;/ Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin / Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,/ O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan / Kalkmayacak - hiçbir zaman!”
Evrensel'i Takip Et