15 Şubat 2022 23:01

"Direnişle tecrübe kazandık, şimdi birliğimizi güçlendireceğiz"

Divriği’de patronun düşük zam dayatmasına karşı üç gün iş bırakan maden işçileri, “patlama anı” dedikleri direniş sürecini, öncesi ve sonrasıyla Evrensel'e değerlendirdi.

Fotoğraf: Divriği Gazetesi

Paylaş

Neden şimdi ve neden bu kadar yaygın? Son yıllarda zayıflamış olan işçi hareketi, bir iki yılda gerçekleştirdiği kadar eylem ve direnişi nasıl oldu da bir aya sığdırabildi? İşçiler ne istiyor? Nasıl deneyimler elde ettiler? Geleceğe ne aktaracaklar?

Eylemler ve direnişler, ‘bitti’, ‘sınıf özelliğini kaybetti’ denilen işçilerin gücünü tazeleyerek ileri çıktığı bir dönemi yaşatıyor bizlere. Sokaktan kaçınmayı salık vererek umudu seçim sandığına hapsedenlere inat, dümene geçtiğinde neler yapabileceğini dosta düşmana gösteriyor işçiler. İktisadi, sosyal ve siyasal bunca sorunun altında ezilen kitlelerin nefes borusu oluyorlar adeta.

Yemeksepeti işçisi, “Sokağa çıkmayın diyorlar ama bu ülkede sokağa çıkmadan hiçbir şey elde edemiyorsun” diyor. “Çalışma koşullarından biriken bir tepki ve öfke vardı zaten. Bunun üzerine düşük ücret ile çalışmak işin tuzu biberi oldu. Bir de temel tüketim maddelerine gelen zamlar olunca insanlar dolup taştı artık” diyen Çimsataş işçisi, hareketin temeline işaret ediyor. Divriği’de direnişi ateşleyen etkenleri anlatan işçiler, Madenciler Günü’nde şirketin ‘ikram’ı olan tatlı verilirken bir yöneticinin “Herkes bir tane yesin, fazlasını yemeyin” sözlerini hatırlatıyor. Çünkü o sözler, yaşadıkları sorunların derinliğinin özet bir ifadesi aslında…

Dosyamızda eylem ve direnişlerin olduğu başlıca kentlerde ortaya çıkan ve benzer talepler etrafında “yolunu arayan” işçi hareketinin “izini sürüp” yukarıdaki sorulara cevaplar aradık.


Ahmet AKARSU
Sivas  

“Yeraltında çalışıyorsun, gündüzün yok, hep gecedesin. İş ağır, ücret düşük…”

Divriği’de Çiftay demir madeninde bu koşullarda çalışan işçiler, bir de şirketin düşük zam dayatmasıyla karşılaşınca, iş bırakma eylemine başladı. 17 Ocak’ta başlan eylem üç gün sürdü ve kazanımlarla sonuçlandı.

Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) iştiraki Erdemir’e ait madende üretim yapan Çiftay Madencilik şirketi işçilere yüzde 51 zam önerdi. Taban ücretleri çok düşük (3 bin TL civarında) olan işçiler ise bu oranın üzerine 1000 lira seyyanen zam ve yakacak yardımı talep etti. Üç gün süren direnişin ardından ücretlere 250 TL seyyanen artış artı yüzde 51 zam yapıldı. İlaveten banka maaş promosyonu, gıda ve yemek farkı ücretleri ile yakacak yardımı olarak her ay 750 TL ödenecek. Böylece madendeki en düşük ücret 5 bin 250 TL oldu. Yer altında çalışanların ücreti en yüksek 7 bin 300 liraya yükselmiş oldu.

Çiftay maden işçilerinin kazanımı ücretle sınırlı değil elbette. Divriği’de bir araya geldiğimiz işçiler de bunun farkında. Bu yüzden süreci değerlendirirken, “İyi bir tecrübe kazandık. Şimdi birliğimizi güçlendirecek araçları tartışıyoruz” diyorlar.

PATLAMA ANINA NASIL GELİNDİ?

Çiftay işçilerinin sorunları yeni başlamadı. İş bırakma eylemini ‘bir patlama anı’ olarak değerlendirmekle beraber, uzun süredir yaşanan sorunların bu patlama anını hazırladığını ifade ediyorlar. Bir yılı aşkın süredir, özellikle artan hayat pahalılığı karşısında bir şeyler yapılması gerekliliğini kendi aralarında konuştuklarını söyleyen Çiftay işçileri, “Patronların işçiye değer vermemesi, işçiyi umursamaması tepkiyi hızlandırdı. Şirkette bir mühendis her zaman haklı oluyor. Herkes için geçerli bir kanun var; ‘yanlışsan yanlışsındır’ öyle değil mi? Ama patronlar, yöneticiler hiçbir eksiği, yanlışı kabul etmiyor. Bu durum bizleri öfkelendiriyordu” diyor. Örnek vererek açıklıyor başka bir maden işçisi: “Ben evime ekmek götürüyorum ama başka bir işçinin çocuğu rahatsız, masrafı daha fazla. Ben evden yemek getiriyorum, o getiremiyor. Aynı masada oturuyoruz, birinde var, diğerinde yok. Bu da insana dokunuyor. Evden yemek getirmeyenlerin, ücreti yetmeyenlerin sayısı hayat pahalılığıyla haliyle artmaya başladı. Dün bir iki kişi zorlanırken bugün herkes zorlanıyor. Asgari ücret artışından sonra maaşlarımızın asgari ücret sınırında kalması dönüm noktalarında birisi oldu.”

“Bir anda hepimiz asgari ücretli olduk” diye söze giren başka bir işçi, “Herkes açlığa terk edildi. Ekmeği bile kısmaya başladık. Çocuklarımız var, yaşlı büyüklerimiz var. Hastalarımız oluyor ister istemez, hastaneye götüremez oluyorsun, her şey masraf çünkü. Tepki gösterenlerin sayısı hızla arttı doğal olarak. Yakıt fiyatlarını ne kadar arttığını hepimiz biliyoruz. Bunlar etkili oldu” diye konuşuyor.

ŞİRKETİN ACITAN TATLISI!

Biriken meselelere ilişkin çokça örnek veriyor Çiftay işçileri. Geçen yıl yer üstünde çalışan işçilere yüzde 12 zam verilirken, yer altında çalışanlara zam verilmemesine çok kızmışlar mesela. Sözüm ona Madenciler Gününü kutlamak için şirketten gelen tatlı işçilere verilirken, bir yöneticinin, “Herkes bir tane yesin, fazlasını yemeyin” demesini de hiç unutmuyorlar. İşçilerden biri bu tavrın yaşanan patlamaya katkısı olduğunu özellikle belirtiyor: “Onur kırıcı bir şeydi. Temsilen tatlı veriyorlar, bir tane yiyin diyorlar. İşçiyi insan yerine koymuyorlar!”

VERMİYORSAN, ALMASINI BİLİRİZ!

“Üç ay önce deselerdi üç gün iş bırakma olacak diye kimse inanmazdı” diyor bir işçi ve devam ediyor: “Şirketin, patronların iticiliği tepki toplamıştı artık. İşçi ne talep etse ne söylese ‘Yapacak bir şey yok, vermiyoruz, siz bunu yaparsanız şöyle olur’ gibi yanıt veriliyor. İnsan bir yerde patlıyor tabii. Vermiyorsan, almasını biliriz!”

GÜVENSİZLİK DUVARI AŞILMALI

Ocak ayı itibariyle ücret artışı ve sosyal haklar konusunda taleplerini sıralayan Çiftay işçileri, hızlı haberleşebilmek için eylem esnasında kurdukları whatsapp gruplarını kullanmışlar başta. Sonrasında, işçilerin konuşmaları patrona ve yetkililere gidince, kapatmak zorunda kalmışlar.

İşçiler, her fırsatta, çözümün ‘birlik’ olduğunu söylüyor. Ama her yerde olduğu gibi Çiftay’da da ‘güvensizlik’ aşılması gereken önemli bir sorun olmuş. Direniş bu açıdan da deneyim kazandırmış işçilere. “Birbirimizi iyi anlamamız, tanımamız lazım. Deneyimimiz az. Kendi aramızda konuştuğumuz şeylerin patrona gitmesi de bunun göstergesi diye düşünüyoruz. Bunu aşmamız gerekiyor. Maden patronları bir araya geliyor, çayını kahvesini içiyor. Patronlar bir araya geliyor da biz işçiler neden bir araya gelmeyelim?​” diyorlar.

"BİZİ BÖLEREK KAZANIYORLAR"

Divriği’de özelleştirmeden önce madenlerde hep o yörenin insanları çalışırken, özelleştirmeden sonra işçilerin deyimiyle ‘dışarıdan’ gelenler de çalışmaya başlamış. Diyarbakır gibi Kürt illerinden gelen bu işçilerle Divriğili işçiler arasında başlangıçta ciddi bir güven sorunu varmış. “Yöremizden olmayan işçileri yanlış anlamışız. Zamanla aynı sorunları yaşadığımızı fark ettik. Aynı dili konuşmasak da sorunumuz aynı olduğu için, hepimiz işçi olduğumuz için ayrımın doğru olmadığının farkına vardık. Bir kere ortak karar almaya başladık” diye anlatıyor bir işçi geldikleri noktayı.

“Patron işçiyi ayırarak kazanıyor” diyerek arkadaşının sözünü tamamlıyor başka bir işçi; “Geçen yıl nisan ayında yer üstü çalışanlarına yüzde 12 zam verilirken yer altı işçilerine verilmedi mesela. Aynı şirket ama birine zam veriyor, diğerine vermiyor. ‘Yer altındaki işçiye zam verirsek Çiftay bünyesindeki Kayseri’deki, Erzincan’daki işçiye de vermek zorunda kalırız’ diyorlar. Verin o zaman? Niye vermiyorsunuz? Biz de zam döneminde Türk-Kürt, Alevi-Sünni ayrımı olmadan ocak zammında birleşeceğiz dedik. Yeraltında çalışan işçilerin yükü daha ağır dedik. Asgari ücrete ya da biraz üstünde ücretlere çalışmak istemiyoruz dedik. Dediğimiz gibi de oldu.”

İşçiler sağladıkları birlikteliği çok önemsiyor. Şirketin iş bırakma eylemine karşı ‘İş aktinizi feshederiz’, ‘Develi’den işçi getiririz’ tehditlerini, yıldırma girişimlerini, birliklerini bozmayarak püskürtebilmişler çünkü.

İŞÇİLER BİRBİRİNİ TAKİPTE

Çiftay maden işçileri, sosyal medya platformları ve özellikle muhalif TV kanalları üzerinden, son dönemde peş peşe gelen işçi eylemlerini de takip etmişler. Özellikle iş bırakma sürecinden sonra daha fazla takip eder olduklarını ifade ediyorlar. “İşçiyi işçiden başka düşünen yok. Birbirimizi elbette takip edip destek olacağız” diyorlar. 


İŞÇİYİ ES GEÇİP PATRONLA ANLAŞAN SENDİKA İSTEMEYİZ

Divriği’de geçmiş dönemlerde, ücret artışı ve özelleştirmeler karşısında irili-ufaklı eylemler olsa da sonuç alıcı olamamış, sendikalaşma deneyimleri de sonuca ulaşamamış. Bu geçmiş, işçiler üzerinde hem olumlu hem olumsuz etkiler bırakmış.

İŞÇİ TEMSİLCİSİ GÖZÜ KARA OLACAK

Çiftay'da uzunca bir süredir işçiler tarafından, oy kullanılarak seçilen işçi temsilcileri var. İş bırakma sürecinde belirleyici olan da bu temsilcilerin ve deneyimli işçilerin tutumu.

İşçi temsilcileri ile patron arasında aylık toplantılar yapılıyor. Sorunlar, öneriler konuşuluyor. İşçiler, işini iyi yapmadığını düşündüğü temsilcileri görevden alabiliyor. “İşçi temsilcisi gözü kara olacak” diyor görüştüğümüz işçiler.

Patron, herkesle tek tek muhatap olmamak adına ve işçilerin sendikalaşma arayışına girmemesi için temsilci seçimine bir nevi göz yumuyor. İşçiler, “Sırtımızı sağlam dayayacağımız bir yere ihtiyacımız var. Bunun farkındayız” diyorlar, ama hemen ardından mevcutlar arasında güven duyacakları bir sendika göremediklerini ekliyorlar: “Sendikalı çalışmayı çok isteriz. Sendikalı olmak avantajlı. Ama sendikalar işçileri es geçerek direkt patronla anlaşıyorsa kabul etmeyeceğiz. Araştırmalarımıza göre sendikaların çoğu işçiden önce patronla anlaşıyor. O yüzden şu anda önceliğimiz var olan birliğimizi koruyup güçlendirmek.”

İNSAN GÜVENDİĞİ ŞEYİN PEŞİNDEN GİDER

Divriği’de faaliyet gösteren bir başka maden şirketi olan Demir Export’ta işçilerin sendikalaşma çabasını hatırlatıyorlar: “İşten çıkartılan işçiler oldu. Sendikadan beklenen sahip çıkma tutumunu işçiler göremeyince süreç ilerlemedi. İnsan güvendiği şeyin peşinden gider. İlla ki her zaman böyle olmayacak tabi. İşçi varsa her şey olur. Mesela işçi temsilcisinin normalde bir değeri yoktu. İş bırakma sürecinde değeri görüldü. İşçiler birlikte karar aldıkları zaman daha iyi oldu. Esas mesele her işçinin kendisini işçi temsilcisi gibi görmesinde. Yük birkaç kişinin üzerine kalmamalı. Birlik böyle güçlenmeli, ilerisi için sendikalar da işçileri böyle hatırlamalı.”  

"İRADEMİZİN KARŞILIK BULDUĞUNU GÖRDÜK"

Bundan sonra yola nasıl devam edeceklerini soruyoruz. “Yıllardır çalışıyoruz bir sözleşmemiz bile olmamış. İş bıraktığımızda bir sözleşme imzalamaya çalıştık. Süreç bitmiş değil. Birlikteliğimizi kurmuşken, devamını sağlamak için tartışmalarımız sürüyor. Başını 8-10 yıllık işçilerin çektiği bir iş bırakma eylemine kalkıştık. Tecrübesizdik, tecrübe kazandık. İşçilerin iradesinin karşılık bulduğunun farkına vardık. En önemlisi bu" diye yanıtlıyorlar.


DEMİRİN KİLOSU ÜÇ KATINA ÇIKTI, İŞÇİ ÜCRETLERİ DE ÇIKTI MI? 

Divriği, dağların, maden yataklarının arasında kurulu, 15 binin üzerinde nüfusu olan, Alevi yurttaşların yoğun yaşadığı bir ilçe. En önemli geçim kaynağı madenler. İlçe merkezinde kimle karşılaşsanız ya madenden emekli ya bir dönem madende çalışmış ya da bir akrabası madende çalışıyor.

Esnaf, maden işçilerinin daha fazla ücret alması gerektiğinde hemfikir. 11 yılını madenlerde geçirmiş olan bir sigortacı, “Hiçbir yetkili bir gün bile o ücrete yerin altına çocuğunu göndermez” diyor ve soruyor: “Misal demirin kilosu 1 liradan 3 liraya çıktı, ama işçilerin ücretleri üç katına çıktı mı?​”

YARDIMLAŞMAK ÖNEMLİ 

Çiftay işçileri, siyasi partilerin, kitle örgütlerinin, esnafın, Divriği halkının yanlarında olmasından memnun. “Geçmiş deneyimi olan, belediyede mücadele etmiş sendikacı büyükler öncülük etti. Divriği halkı, esnafı yiyecek içecek getirdi. Bizlere moral oldu. İş bırakınca bütün partiler bir araya gelmek zorunda kaldı, hepsinin ‘yanınızdayız’ demeleri işçileri sevindirdi. Elbette işçilerin iradesi belirleyici oldu. Ama Çiftay işçilerinin ücretleri artarsa bunun tüm ilçeye olumlu yansıyacağının herkes farkında. Yardımlaşmak her yerde önemli” diyorlar.


PATRONDAN İŞÇİYE DOST OLUR MU?

Çiftay şirketinin işçilerle “dost” görünmeye çalıştığını, herkesin istediğiyle görüşebildiğini belirten işçiler, “Ali Baba çay ocağına benzemek” diye tanımladıkları bu görüntünün, şirket açısından, işçilerin tepki göstermesini engellemek için etkili bir yol olduğunu düşünüyor: “Paraya mı ihtiyacın var? Tak şirket veriyor. İşçi de ‘şirket çok iyi’ diye konuşuyor. Ama borçlandırdığı için ona bağımlı, itiraz etmeden yaşamak zorunda kalıyorsun. Aynı devlette olduğu gibi… Ev kredisi çeken insan ömür boyu kafası önde, boynu bükük yürüyor. Esir oluyorsun yani.”

DEVLET PATRONLA HER TÜRLÜ ANLAŞIYOR

Devletin enflasyon artışını düşük açıklamasının da şirketlerin işine geldiğini söylüyor işçiler. “TÜİK enflasyonu yüzde 20 açıklıyorsa şirketler yüzde 22 veriyor. Yetiyor mu? Hayır! Şirket ‘Enflasyonun üstünde verdim’ deyip kenara çekiliyor. Sorun hükümet, devlet sorunu. Gerçek enflasyonu açıklasa bizim de ücretlerimiz artacak, düşük gösterince bize de düşük zam geliyor. Bunu iyi görmek lazım. Divriği koşullarında şu anki ücretler iyi ama fiyatlar çok pahalı olduğu için bir şeye yaramıyor. Yüzde 70’e yakın zam almışız neredeyse, yine yetmiyor. Faturalar, gıda, akaryakıt uçmuş durumda” diyorlar.

Devletin patronlarla her türlü anlaştığını, işçileri unuttuğunu ifade eden bir Çiftay işçisi, “Burada çalışan işçiler değil mi? Söz hakkı neden yok?​” diye soruyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

6'ncı kattan inşaat demirinin üzerine düşen işçi hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri: Geçinemiyoruz, zamlar geri alınsın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa